Öncelikle, insanlar hayvanlara kıyasla daha karmaşık bir sosyal ve kültürel çevreye sahiptir. Çocuklar cinsellikle ilgili çok çeşitli sosyal ve kültürel normlara ve beklentilere maruz kalırlar, bu da kafa karıştırıcı ve bunaltıcı olabilir. Buna karşılık, hayvanların cinsellikle ilgili bu kadar karmaşık kültürel normları ve beklentileri yoktur, bu nedenle çocukların yaşayabileceği türden bir kafa karışıklığı veya travma yaşamazlar.
İnsan çocukları genellikle ergenliğe ulaşana kadar cinsel davranışlara maruz kalmazlar, bu da cinsel dürtüler ve ilgiler geliştirmeye başladıkları zamandır. Cinselliğe bu ani maruz kalma çocuklar için bunaltıcı ve kafa karıştırıcı olabilir ve gördüklerini veya hissettiklerini nasıl işleyeceklerini bilemeyebilirler. Bunun aksine, birçok hayvan yaşamları boyunca cinsel davranışlarda bulunur ve bu davranışlarının doğal bir parçasıdır, bu nedenle travma yaşamazlar.
İnsanlar hayvanlarda olmayan güçlü bir mahremiyet duygusuna sahiptir. İnsan çocuklarına küçük yaşlardan itibaren vücutlarının belirli kısımlarının özel olduğu ve toplum içinde teşhir edilmemesi gerektiği öğretilir. Bu mahremiyet duygusu cinsel davranışlara kadar uzanır ve çocuklar başka birini cinsel faaliyette bulunurken gördüklerinde utanabilir veya mahcup hissedebilirler. Buna karşılık, hayvanlar aynı mahremiyet duygusuna sahip değildir ve utanmadan veya sıkılmadan toplum içinde cinsel davranışlarda bulunabilirler.
Hayvanlar cinsellikle ilgili olarak çocukların yaşadığı türden bir kafa karışıklığı veya travma yaşamasa da, çiftleşme ve üreme davranışlarıyla ilgili stres ve endişe yaşadıklarını belirtmek gerekir. Örneğin, erkek hayvanlar eş bulmak için rekabet ederken birbirlerine karşı saldırganlaşabilir ve dişi hayvanlar üreme süreciyle ilgili stres yaşayabilir. Ancak bunlar insan çocuklarının cinsellikle ilgili yaşayabileceği türden travmalardan farklıdır.