Varoluş yorumu, hayatı felsefi anlamda yorumlama gibi kapsamlı bir bilişsel atıf, yetişkinliğe geçmemiş çocuktan beklenmemeli. Zannetmeyin ki, klasik kültürel geleneksel eğitimde verilen din eğitimi (!) çocuğu şekillendiriyor ve onu dindar yapıyor. Çocuk ne olduğunu bilmediği evrene anlam yükleme konusunda bilgiye maruz bırakıldığında, bunun doğru olduğu anlayışı üzerinden algılar. (Yetişkinler her şeyi bilmektedir ve onlar her şeyi doğru yaparlar) Ancak bu bir "bilgi"dir. Yani çocuk en alt seviyede bile evrenle ilgili somut bilgiler almaz yetişkinlerden. Almış olduğu hangi dine ait öğreti ise, çocuk sadece herseyin ----öyle olması gerektiğini------- düşünür. Bu yetişkinliğe geçerken kemikleşen bir zihinsel yapıya dönüşür. Bu yüzden hangi din ya da inanç biçimine sahip olursa olsun popülasyonlarda suç işleme ya da anomali istatistikleri gözle görülür biçimde değişmez. Asıl olan, çocuğu inanç biçimleri konusunda bilgilendirmek, ve bunların birer YORUM OLDUĞUNU ona aktarmaktır. Ancak onu inançlı ya da inançsız yapmaya çalışmak değildir. Çünkü henüz mental yeterliliğe ulaşmamış bir bireye varlık yorumu açısından hazır bilgi sunmak, onun düşünce özgürlüğüne müdahaledir. Varoluş yorumu TAMAMEN bireye özgüdür. İnanca ya da inançsızlığa varma nedeni nasıl ÖZNEL ise, yetişkin olmamış bireyin inancını kendisinin bulması da öznel bir süreçtir. Buna izin verdiğimiz sürece tabii ki. Çocuk inanç biçimleri hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunda, kendi inancını oluşturmada rasyonel bilgiye olan ihtiyacını hissetmelidir. NEYE ANLAM YÜKLEYECEĞİM? sorusunu sordurabiliyor olmamız lazım. Temelde bilimle olan mesai, temel ve vazgeçilmezdir. Zamanımızda çocuklara yönelik bilimsel platformların olması inanılmaz bir şans. İşte çocuk ANLAMAYA - KAVRAMAYA başladığında inanç biçimini kendisi seçmelidir. Hangi inanç biçiminde olursa olsun, rasyonel bilgi zeminini oluşturmuş ve varoluş yorumunu yapmaya başlamış bir birey, inanç şeklini afişe etmez, abartmaz, ya da utanmaz, dışlanmasına izin vermez. Bunun tamamen öznel, sorgulanamaz, bireysel olduğunu bilir. Kendi çabalarıyla ulaştığı için de kalıp-gelenek inançlara sahip bireylerin yanında asla farklılık hissetmez, EMİN HİSSEDER. İnanç şekli değişkendir, kendi içinde gelişmeli ve değişmelidir. Sabit, şablon, mutlak inanç kalıpları üzerinden sofistike felsefi yorumlar ve gelişim bekleyemeyeceğimiz için daha çok sığınma ve kabul görme amaçlıdırlar. Ve inanç biçimini bu hale getiren insan faktörüdür. En basit ve anlamsız bir inancı da geliştirebilen, en kapsamlı holistik bakış açılarını boşaltabilen, insan faktörü. Çocuğa bir yetişkinmiş gibi davranmayı öğrenmeden, ondan özgün ve derin düşünceler beklemek zor gibi görünmekte. Acaba ona çocukmuş gibi davranmamız, onun algısını biçimlendiriyor olabilir mi? Yetişkinliğe kadar beynin derin kayıtta olması, bizim ona SEN BİLMEZSİN SEN ANLAMAZSIN şeklindeki yaklaşımımızın yetişkinliğe etkisi yoktur denilebilir mi? Çocuğumuzun bizim istediğimiz gibi inanmasını istiyor olmamızın bizim gibi inanmayanlarla aynı faaliyet olduğunu görebiliyor muyuz. Temelde özgür zihinler yetiştirmemiz gerektiğini, çocuğumuzun inanç biçimini BELİRLEMENİN ne demek olduğunu anlayabiliyor muyuz.
Kaynaklar
- E. K. Howie, et al. (2012). Physical Activity And Academic Achievement In Children: A Historical Perspective. Journal of Sport and Health Science, sf: 160-169. doi: 10.1016/j.jshs.2012.09.003. | Arşiv Bağlantısı