Cinsel ilişkinin haz verici bir etkinlik oluşunu, insanın evriminin milyonlarca yıllık tarihini göz önüne alarak değerlendirmek gerekir.
Günümüz çağdaş dünyasında insanoğlu beslenme, barınma, doğal düşmanlarla ve iklim şartları ile mücadele, görece uzun ve sağlıklı bir hayat gibi temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılama sorununu büyük oranda çözmüştür. Geçmişte insan, bu doğal gereksinimlerini karşılayabilmiş değildi. Avcı toplayıcıydık. Yiyecek bulmak için avlanmak ya da geniş alanları tarayarak yiyecek toplamak zorundaydık. Bu nedenle yerleşik bir hayatımız yoktu. Yani bizi doğal düşmanlardan ve iklim şartlarından koruyacak bir evimiz, yuvamız da yoktu. Bu şartlarda hayatta kalmak her şekilde zordu. Hayat bu kadar zor iken üreme çabasında bulunmak zaten yüksek miktarda enerji sarf ettiren bir etkinlik olduğu ve güvenli bir ortam da gerektirdiği için kolay değildi. Diyelim ki bir kadın ve erkek cinsel ilişkiye girdiler ve kadın hamile kaldı. Hamilelik kadın için oldukça zorlu bir süreçtir. Rahimde büyüyen bebek kadının hem günlük faaliyetlerini etkiler hem de vücut enerjisinin önemli bir kısmını talep eder. Ayrıca özellikle hamileliğin son dönemlerinde kadın birçok açıdan sınırlıdır ve korunmaya ihtiyaç duyar. Diyelim ki bu süreç de atlatıldı ve bebek dünyaya geldi. Uzunca bir süre o bebeğe yoğun bakım yapılması, besin sağlanması gerekir. Tüm bu süreçler, yetişkin bir bireyin bile hayatta kalmakta zorlandığı bir ortamda oldukça zorlayıcı ve risklidir.
İşte cinsel haz, yetişkin bireylerin üremesi ve yeni nesiller dünyaya getirmesi için ortaya çıkmış bir teşvik ve ödül sistemidir. Bu tip bir haz söz konusu olmasaydı insanlar ancak çok bilinçli ve mantıksal çıkarsamalar ve istekler ile ürerdi. Kendi hayatlarını, bireysel varlıklarını korumak ve güvence altına alma eğilimi ile ancak ve ancak çok bol besin varlığı ve korunma şartları altında üremeyi isterlerdi. Ki bu eğilim bugün bile geçerli. Günümüz insanı da, ancak belirli hayati yeterliliklere sahip ise çocuk sahibi olma kararı alıyor. Hatta kişisel yaşam deneyimlerine kavuşmadan bir aile kurmayı ve çocuk yapmayı da tercih etmiyor. Daha basit söylemle, önce kendi hayatını doya doya yaşamak, ondan sonra enerjisini ve zamanını eşine ve çocuğuna ayırmak istiyor. Ancak cinselliğin verdiği hazzı da sürekli istiyor. İşte bu bir teşviktir. Bir birey, başka bir bireyle sadece haz için sevişir ise o sevişme kişinin bir aile kurma ve üreme ile ilgili fikrini ya da yaklaşımını etkileyebilir. Hatta sadece haz için icra edilen bir sevişmeden hamilelik de ortaya çıkabilir ve o iki kişi bir aile kurmaya karar verebilir. Tüm bu haz odaklı cinsellik, insanı ve tüm eşeyli üreyen bireyleri, üremeye teşvik etmektedir.