Soru sorabiliyor olmak, bilgiye sahip olmaktan daha önemlidir. Nitelikli soru, bilgiden önemlidir.
Kişisel düşüncelerim sonuçta ancak soruyu bilginin kaynağı olarak görmek gerektiğini düşünüyorum.
İnsanın algı mekanizmasının yapı olarak gerçek etkileşime sahip olmaması, beynin dış uyaranları -yorumlama biçiminin- duyu olarak tanımlanması durumu, bilincin algısının sahip olduğu bu sanal yapı nedeniyle varoluşsal olarak sorgulanmalı demek istediğinizi düşünüyorum.
Burada dikkat etmemiz gereken bir şey var. Fiziksel uyaranların gerçekliği bilinemez olabilir, hatta nöral aktivitenin moleküler seviyede sorgulanması bile mümkün. Ancak bilinç ve canlılık dediğimiz olgular, bütün bu faaliyetlerin bir kümülatif sonucu. Yani tek tek etkileşimlerin sanal olması, bütünsel sonucun gerçekliğini değiştirmiyor. UYARAN HİÇ OLMASA da, bilinç varlığını sürdürecek bir üst varoluş düzeyine sahiptir. Özellikle tek hücrelileri düşünürsek, biz en azından fiziksel uyaranların kaynağı üzerine sorgulama yapabilecek kapasitedeyiz, onların algı kapasiteleri ve farkındalık düzeylerini referans alırsak, canlılığı bu kriterlerle ele alamayacağımızı anlayabiliriz. Kimyasal sürecin biyokimyasal sürece geçişi, bu sürecin enerji döngüleri yoluyla organizmaya dönüşmesi gibi süreçlerin mirası olarak bilinç, canlılığın üst bir ürünü olsa da, gerçeklik konusunda bu potansiyelin bile şimdilik ileri düzey bir tanımı yorumu yok. Ancak her ne kadar gerçekliği sorgulanabilir bir düzen içinde olsa da, özfarkındalık, sorgulama, varoluşsal deneyim, kavrayış açısından gerçekliği sorgulayabilecek kadar gerçek bilinç. (Tabii ki bilinç tek başına ayrı bir fenomen değil. Bilinçaltı evrimsel miras, genom vs vs faktörlerle aynı sistemi oluşturuyor)