Birinci Dünya Savaşı var olan imparatorlukların dünya pastasındaki paylarını büyütme veyahut küçültmeme mücadelesiydi. Aynı zamanda son centilmenler savaşı olarak geçer. Savaşlar cephelerde geçti. Savaşta ölenlerin çoğunluğu ellerinde silahla düşman silahları tarafından öldürüldü. Tüm tarih boyunca bu belki sadece birinci dünya savaşı için geçerlidir. Bu tabii ki gaz bombaları, sivillere saldırı gibi adice işlerin hiç olmadığını göstermez. Ancak genel anlamda bir çeşit düelloydu. Bizimle savaşmaya gelenler çoğunlukla Almanların ittifakı olan ülke ile savaşmaya geliyordu. Savaşı kaybetmemiz durumunda bir imparatorluk kaybedecek kazanmamız durumunda imparatorluğumuzu genişletecektik. Savaştığımız insanlar büyük güçlerin emperyal çıkarları uğruna önümüze atılmış sıradan insanlardı.
Kurtuluş Savaşı bambaşka bir hikayeydi. Sevr anlaşması bize boyun eğdirmeyi değil yok etmeyi amaçlıyordu. İmparatorluk İstanbul ve etrafında ayakta kalacak ama Türkler tarih olacaktı. Düşmanlarımız pazar payını genişletmek isteyen, doğal kaynaklara çökmek isteyen aç gözlü imparatorluklar değildi. Büyük bir Türk düşmanlığı ile güya vatanlarını Türklerden arındırmak ve kendi milletlerinin yaşam alanını arttırmak isteyen uluslardı(Gerçi Ermeniler henüz bir ulus olamamıştı). Fransa ve İtalya'nın kolayca çekilip İngilizler savaşa resmen dahil olmazken neden Yunan ve Ermenilerin büyük bir şevkle saldırdığını buradan anlayabilirsiniz. Yani Kurtuluş Savaşı'nı kazanırsak vatanımızı kurtaracak kaybedersek milletimizi kaybedecektik. Üstüne savaşın Türkiye'deki sivillere sıçraması, köylerin basılması yağma talan tecavüz ve katliamlar savaşı bir savaş için bile epey çirkin hale getirdi.