Bizi biz eden en önemli soru bu: Neden?
Neden sorusu türümüzü diğer bütün canlılardan farklı kılan belki de en önemli soru. Fakat bizim için bile bunun bir sınırı var. Aslında bizim sınırlılığımızın bir sınırı. Evrenimizin, dünyamızın yaşı ile kıyasladığımızda henüz evrimimizin başında bebek sayılırız.
Fakat yine de etrafımızda olup biten her şey ile ilgili neden sorusuna yönelik zekamızın, bilimimizin vereceği maddi temelli kuşku duyulmayan cevaplar var.
Bu cevaplar ağırlıklı olarak dünyamız ve çevresi eksenli bir sınıra sahip iken evren ile ilgili olarak da bu temelli çok güçlü öngörülerimiz var.
Konusu ve içeriği fark etmeksizin, neden sorusunu sorduğumuzda her vereceğimiz cevaba bir neden sorusu daha yöneltirsek; önce kesinlik düzeyinde, ardından güçlü öngörülerimiz düzeyinde varacağımız yer, yani neden sorusunun artık anlamını yitireceği yer maddi evrenimizin sınırı ve ötesi olur. Ona da şu an itibarı ile evrimsel gelişimimiz el vermiyor.
Fakat emin olduğumuz şey şu: Atom altı dolanık parçacıkların hareketi dışında bizi ve daha üstü kapsayan evren ile ilgili hemen hemen her konuda; ister ispata ister güçlü ve dayanaklı öngörülere dayalı olsun, neden-sonuç içerikli soru ve cevaplarımız var. Maddi evrenimizin başlangıcına değin. Ötesi muamma… Ötesi için dileyen nazikçe bilmiyorum da diyebilir, dileyen bir yaratıcıya da bağlayabilir. Bundan sonrası öznel bir tercih olur.
Bir insanın alıcıları (duyuları), istese de istemese de, az ya da çok, doğumundan itibaren öğrenmeye programlı. Bu, hayatta kalmanın genetik bir zorunluluğu.
Bu konudaki her çalışmanın para kazanmaya dönük olması meselesine gelince: İlki para ile ilgili ve kanımca yapılan yaygın bir hata. Para elin kiri, her şey para değil vb. içerikli…
Oysa para bir kağıttan öte alın terinin, emeğin bir karşılığı, ötesi değil ve haklı olarak her emek harcayan, yaşamını idame ettirmek için bu değişim değeri üzerinden ihtiyaçlarını karşılamak için paraya, yani aslında emeğine, alın terine değer verecektir. Burada abes bir durum yok.
Fakat para üzerinden para kazanmak, parayı kutsayıp onun dışında bir değer tanımamak ve hak edilmemiş olarak, parayı tüm değerlerinin üstünde tutmaksa kast edilen; evet ne yazık ki haklısınız ve bu, bugün için dermansız bir illet. Hele ki söz konusu bilim ise…
Sömürü konusu biraz daha farklı. Zira o, ne yaratılan değerin kendisi ne emeğin kendisi ne de karşılığı olan ve değişim değeri içeren paranın kendisi ile ilgili değil. Aksine yaratılanın, hak edilenin ve karşılığı olarak verilmesi gereken paranın birileri tarafından türlü ve haksız gerekçelerle gasp edilmesi ile ilgilidir. Neticede egemen iktisadi sistemin adı kapitalizmdir ve temeli sömürüye dayanır. Zira kelime anlamı da “anamal”, “anapara”dır. Yani doğasına uygun davranmaktadır. Mesele; hakkı gasp edilenin ve hakkı olanı almak üzere, doğasına uygun davranıp davranmadığıdır. Bu da herkesin kendine sorup belki de yanıtlaması gereken en önemli neden içerikli sorudur.