Ebeveyn, bakım veren gibi kişilik oluşumunun en önemli bölümünü etkileyen temel faktörün, olumlu - olumsuz etkisinden bahsedebilmek için, bu etkinin yorumlanma biçimini değerlendirmek zorundayız. Tabii ki yetişkin olmayan bireyin böylesi temel bir etkiyi yorumlamasını değerlendiremeyeceğimiz için, yetişkinliğe geçişte bu olumlu - olumsuz maruziyeti değerlendirme şekli, hem kişiliği hem geleceği üzerinde belirleyici faktör olacaktır.
Kişinin travmatik çocukluk geçirmiş olması, onun kişilik bozukluğu yaşayacağını mutlaklaştırmaz. Yaşanan olumsuz şartların değerlendirme biçimi belirler kişinin travmatik mi, normal mi kişilik geliştireceğini.
Bu tarz konularda, olumsuz bakıma maruz kalmış kişi için her türlü söylem, aynı etkileri yaşamayan kişilerce ifade edilecek her bilgiyi anlamsız bulmaya itmekte çoğu zaman. Travmatik etki, moral bozukluğundan o kadar farklıdır ki, kişi kendisine salık verilen şunu yap şöyle yap vs önerileri duymak istemeyebilir. Ve haklıdır da aslında. Çünkü benliğin oluştuğu, beynin derin kayıt yaptığı ilk yaşlarda maruz kalınan olumsuzlukların etkileri de derin olacaktır. Bunu kabul ederek yaklaşmalıyız hem travmalı bireye, hem de kendi yaşadığımız olumsuzlukları değerlendirme şeklimize.
Yetişkinlik öncesi dönemde, ebeveyn - bakım verene olan ihtiyaç ve iyi-kötü ayrımının olmamasıyla oluşan etkileşim, olumsuz yaklaşımın etkisini artırmaktadır. Yetişkinlikte tepkisel yaklaşarak ortadan kaldıracağı olumsuz davranışı, ilk yaşlarda kişi malesef referans olarak belirlemektedir davranış kalıbı anlamında. Ve büyük ihtimalle, gelecekte kuracağı sosyal ilişkileri düzeltmek için bu olumsuz kalıpları tek tek analiz edip düzeltmek için çaba göstermek durumunda kalacaktır.
Korteks, gelişimini (ortalama 3 mm) 25 yaş dolaylarında tamamladığı için, konnetktoma etki etmek o yaşa kadar çok daha hızlı ve değişim oluşturmak çok daha mümkün olacaktır. Kaldı ki beyin plastisitesi her an değişmektedir. Burada olumsuz kodlara ait değişim çabasının efektif işleyişi açısından 25 yaş öncesini değerli ve önemli buluyoruz.
İnsan olarak, eksikliklerimizi tamamlama ve sorunlu yanlarımızı tamir ederek gelişebiliyoruz. Henüz sevgi, iyilik, yardımlaşma gibi üst değerler üzerinden gelişim elde etmekte zorlanıyoruz. İşte travmaya maruz kalmış kişilerin, bu olumsuz etkileri değerlendirme biçimi burada onların gelişimi açısından inanılmaz önemli.
1- Kurban psikolojisine girerek yenilmeyi seçmek.
2- Yaşadığı olumsuzluğu kabullenerek, oluşan negatif etkileri analiz ve tamir çabasına geçmek.
Yoğunluklu olarak bu iki seçenekten birine yönelmekle sınav olan birey, KABULLENME oranında tamir için güç bulacaktır kendisinde. En kötüsü de, yaşananları yok saymaya çalışarak unutma çabasına girmek olacaktır. Niye...
Bilinçaltı için ZAMAN YOKTUR. Geçmişte yaşanmış bir travma, bilinç için geçmiştedir. Bilinçdışı için halen etkindir ve travmanın büyüklüğüne göre bilinci sürekli olarak UYARIR. Çünkü tehdit devam etmektedir. İşte bu uyarı silsilesi nedeniyle, kişi olumlu şartlarda da nedenini anlayamadığı bir negatif duygudurum içinde kalmaktadır. Ya da travmayla ilişkilendirilen bir görsel, bir nesne, koku vb ile karşılaşma ile yaşanan tetiklenme hali.
Küçük ya da büyük, travmasız bir yaşamın mümkün olamayacağını, bunun -kötü- olarak değerlendirilemeyeceğini anlamak zorundayız. Ütopik gelebilir, ancak kişinin çocukluk travmasını bilişsel terapi vs ile yenme çabasından elde edeceği güven duygusunun yerini, hiçbir güvenli yetişme ortamı veremez. İnsan olarak olumsuz şartlara karşı DİRENÇ GÖSTERerek yaşamda kalabildik. İşte psikolojik olarak kurban moduna geçmemeyi başararak, kabullenmeyi başarabilirsek, travmayı çözme oranında kendimize güven üretiyor olacağız.
Kişinin yaşadığı olumsuzlukları bilişsel terapi ile kendine sesli olarak anlatması, bilinçaltına -tehlike geçti artık güvendeyim- mesajını göndermektedir. Asıl olan da bilinç dışının olumsuz kodlarına müdahele zaten.
İfadelerin hiçbiri, sen güçlüsün başarabilirsin etiketi içine giren sığ yaklaşımlar değildir. Ancak biz insan olarak sonuç almadan hareket etmek istemiyoruz. Bir miktar sonuç (ödül) görelim ki, yürümeye devam edelim. Oysa gerçek, sizin yürüyüp yürümediğiniz ile ilgilenmez. O, olması gerektiği gibidir. Bu yüzden olması gerekene göre yürümek en akıllıca yaklaşım olacaktır.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Kaynak. (14 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 14 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı