Sorunuza, en kısa haliyle şöyle cevap verilebilir: Bitkiler, böcekleri çekebilmek için feromon salgılamayı öğrenmediler çünkü bitkiler hiç bir şey öğrenemezler. Çünkü bitkilerin, bilinçli ve hedef gözetir biçimde bilgi depolayacak bir evrimsel gelişimleri ve organları yok. Beyinleri yok çünkü. Bu nedenle de bir farkındalıkları yok. Farkındalıkları olmadığı için de böcekleri çekmeyi bir kenara bırakın böceklerin varlığından bile haberdar değiller. Bu nedenle de hiç bir şey bilmiyorlar çünkü zaten hiç bir şeyi bilemezler.
Sorunuzun cevabı bu. Peki bu soru size ne kadar yardımcı oldu? Muhtemelen hiç. Sizinle yüz yüze bu sohbeti yapıyor olsa ve ben size bu cevabı versem, yüksek olasılıkla "E o zaman nasıl yapıyorlar?" diye, aynı soruyu farklı biçimde tekrar ederdiniz. Yani sohbetimizde bir yere varamazdık.
Neden? Çünkü size de, bir çok vatandaşımız gibi, evrimin ne olduğunu hiç öğretilmedi. Evrimin ne olduğu bilinmediği için de sorular, cevaplanamaz şekilde soruluyor. Doğru soruyu sorabilmek için de belirli bir temel bilgi gerektiği için de bu sohbetlerde hiç bir yere varamıyoruz. Yani size, bu sorunuzun cevabını verebilmek için önce evrimin ne olduğunu anlatmamız lazım. Ki zaten bunu yaptığımızda, sorduğunuz soruyu tekrarlamazdınız hatta hiç sormazdınız bile. Evrimin ne olduğunu anlattığımızda bu soruya gerek kalmazdı çünkü.
Tüm bu eksikliklere ek olarak bilim insanları da, bitkilerin, evrimsel olarak edindikleri bazı becerileri insanlar kolayca anlayabilsin diye (Bence gayet yanlış biçimde) sizin ifadeye döktüğünüz biçimde anlatıyorlar ama şu an sizin kapıldığınız durumdaki gibi yanlış algılara sebebiyet veriyorlar.
Sorunuzun son kısmındaki "Nasıl bu şekilde evrimleşebilirler?" sorusu da benim vurguladığım noktaya geliyor.
Son olarak da bunun, tanrının varlığı ile ilişkisi ise bambaşka bir konu. Evrimle hatta bilimle bile direk ilgisi yok. Orası felsefe.
Evrimin ne olduğunu, sitemizdeki devasa arşivden okuyun lütfen. Ben burada anlatmayayım, konu iyice uzamasın. Sadece size bir çözüm sunabilme adına son olarak şöyle bir ek cevap vereyim:
Bitkiler, sürekli topraktan çektikleri suyu yapraklarından buhar benzeri salgılarla havaya atan ve bunu yaparken de çektikleri suyun içindeki besin maddelerini kullanan birer emme-basma pompa sistemi gibiler. Bu bağlamda evrimsel gelişimleri paralelinde, topraktaki sudan faydalanabilir, bu suyu başka sıvılara dönüştürebilir ve bunları yapraklarından atarken de farklı gazlara ya da kokulara dönüştürebilir özellikteler.
İşte bitkiler, yüz milyonlarca yıl boyunca, tamamen bilinçsizce, bulundukları toprak, hava, iklim, yer ve yön durumlarına göre farklı fiziksel şartlarda farklı kokular üretiyorlar. Yani farklı bitkiler farklı kokular üretiyorlar. Bu kokuların bazıları, böcekleri çekiyor ve o bitkiler daha kolay tozlaşıyor. Daha kolay tozlaştıklarında da daha kolay çoğalıyorlar. Bu kokuları üretemeyen bitkileri ize daha az çoğalıyorlar ve sonunda yok oluyorlar.
İşte bir süre sonra dünyada, sadece, daha çok çoğalan bitkiler ve onların genetik mirasları kalıyor. Evrimsel dinamikleri sohbete katarak size verebileceğimiz en özet cevap bu. Burada bilinç yok, hedef yok, farkındalık yok, böcekler üzerine herhangi bir niyet yok. Amaçsızca üretilen kokular var, o kokuların bazılarının sağladığı avantajlar var ve o avantaja sahip bitkilerin hayatta kalması var. Bu kadar.
Sorunuz, tanrı ile ilgili son kısmıysa şöyle: Bugüne kadar, insanın yerleşik hayata geçip bilim, bilgi ve felsefe ürettiği 10 bin yıllık tarihindeki hiç bir şey, tanrının varlığını kanıtlamadı. Sorunuzdaki gerçeğin de tanrının varlığı ile ilgisi yok.
Umarım açıklayıcı olabilmişimdir. Sağlıcakla.