Bu durumda benim aklıma gelen görücü usulü denilen evlilik şekli. Bu evlilik şeklinde bireyler birbirinden bağımsız aileleri tarafından evlendirilir. Bu durumda aşkın sonradan oluşması beklenir. Bu durumda görüşüm, doğal ortamda o bireyler birbirini sevmediği için bu zorunlu sevgidir. Zaten yapacak bir şey yoktur, ya seversin yada sever gibi yapmaya mahkum bırakılır.
Öte yandan normal yaşantımızda karşılaştığımız kişiler ile bazen yakınlık kurabiliyoruz. Aşk olgusu bazen basit gibi algılansa da arkasında yatan genetik eşleşme, hormonal ve psikolojik mekanizmaları ile nasıl mükemmel bir yapı olduğunu bize gösteriyor. Birini görüp keşke aşık olsam demek bana göre yine aşktır. Çünkü onu bir düzeyde arzuluyor onla olmak istiyorsun nihayetinde. Ama dediğim gibi bu bir zorunluluktan ötürü olmamalıdır.
Örneğin maddi durumu çok çok iyi birini görüyorsun ve keşke ona aşık olsam diyorsun, bu durumda aşk bireyden öte, onun varlığına ve sana yaşatacağı hayata oluyor. Buda aşkın içtenliğini bozmaktır. Gerçek aşk kişinin varlığına olan ilgidir, onunla zor zamanlar geçirmeye bile hazır olmaktır aşk. Sadece iyi gün duygusu değil, kötü zamanda da birlikte olma hissidir.
Sonuç olarak aşk, dışarıdan bakıldığında planlanabilir gibi görünse de, özünde spontane gelişen bir bağdır. İstemekle başlayabilir ama sevgi, ilgi, zaman ve ortak değerlerle güçlenir. Zorunlulukla başlarsa, rol gibi hissedilir. Ama içten bir yönelişle doğarsa, gerçek olur.