Mal pozitif, borç negatif sayı olmak üzere;
“Bir borcun sıfır eksiği bir borçtur.”
“Bir malın sıfır eksiği bir maldır”
“Sıfırın sıfır eksiği hiçtir.”
“Sıfırdan çıkarılmış bir borç bir maldır.”
“Oysa sıfırdan çıkarılmış bir mal bir borçtur.”
“Sıfırın bir borçla ya da bir malla çarpımı sıfırdır.”
“Sıfırın kendisiyle çarpımı hiçtir.”
Bu Hint matematikçilerin asırlar önce , bütün cebir temel kurallarına ilişkin “imler cetveli”nden bir bölüm.
Bu cetvelde elbette sıfır ile ilgili bölme işleminden söz edilmiyor ancak matematiğin ve ona hayat veren rakamların ve birbirleri ile ilişkilerinin , her ne kadar günümüzde bunu pozitif ve negatif sayı olarak nitelesek de , mal ve borç üzerinden ve doğrudan ekonomik nedenlerle , varlık üzerinden ortaya çıktığına işaret ediyor.
Yani maddi temele dayalı verilerin kolay izahının bir aracı olarak.
Bu da bize matematiğin her ne kadar soyut olarak addedilse de , netice itibarı ile somut durumun tespitine yönelik nihai bir amacı olduğunu ortaya koyuyor.
Sıfır rakamı esasında onluk sistemin belkemiği olarak ortaya çıkıyor.
Ancak bugün soyut lalanda ve bölme işleminde sıfırın tanımsızlığı, gerçek hayatta bir karşılığının olmayışına tekabül eder.
Olandan olmayanı çıkardığımızda olmayan olmadığı için geriye olan kalır. 1-0=1( negatifi için de geçerlidir)
Olanı olmayanla topladığımızda yine olmayan olmadığı için toplamda elimizde olan kalır. 1+0=1( negatifi için de geçerlidir)
Olanı olmayanla çarptığımızda olmayan ile olan çarpımı neticesi bize aslında aynı şeyi verir. Olmayan olan. Yani olmayan. 1*0=0 ( Modern matematikte sıfır burada yutan eleman olarak adlandırılır.)
Olanı olmayana böldüğümüzde ise işler karışır. Çünkü burada olanı olmayan bir şeye bölemeyiz. Çünkü böleceğimiz sayı yoktur. Bölme işleminde bir sonuç elde edebilmek için neyi neye böldüğümüz, yani en az iki veri bilgisi şart. Bu bilgilerden biri (sıfır) olduğu için ve sıfır bir bilgi içermediği için sonuç tanımlanamaz. Tanımlanma yoksunluğu modern matematikte tanımsızlık olarak ifade edilmektedir.
Ancak buna farklı yaklaşanlar da vardır. Bir şeyi hiçbir şeye bölmek, yani bölmemek aslında kendisidir diyen…
Bu iki yaklaşım arasındaki fark sıfıra atfedilen şey ile ilgilidir.
İlkinde ve modern matematikte kanımca ( bir sayı olması nedeni ile ve soyut olarak ) sıfır merkezli bir yaklaşım esas iken, ikincisinde sıfır harici sayı merkezli ve somut olarak (varlık üzerinden) bir yaklaşım esas alınmaktadır..
112 görüntülenme
Kaynaklar
-
Georges Ifrah. (2002). Sıfırın Gücü (Rakamların Evrensel Tarihi). Yayınevi: TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları. sf: 199.