Bilimsel detaylarına hakim olduğumuz bir konuda doğru yapmayı seçemiyor olmayı nasıl açıklarız. Örneğin alkol en güçlü toksin ve hiçbir şekilde medikal olarak temize çıkmaz. Ama biyokimyasal etkilerini bilen bireyler bile tüketimini terk edemiyor. Ya da ölümcül dert sigara gibi. Yapabilmek ≠ bilmek?
Bilmek tek başına yeterli olmuyor. Belki her şeyin temeli ancak tek başına yeterli değil. Örneğin; adımızı hepimiz biliriz. Her sorulduğunda cevap verir veya tanıştığımız kişiye "Merhaba ben ......." deriz. Ancak bu isim "Ben kimim?" sorusunun cevabı değildir. Benzer şekilde alkol ve sigara da bu kapsamda ele alınabilir. Kişi bu maddelerin zararlı olduğunu bilir ancak geçmiş deneyimleri devreye girerek bu doğruyu yapmasını engeller. Maddelerle ilgili ilk öğrenilen bilgiler ki illa birinin anlatmasına gerek yok, kişinin yanlış olduğunu bilse de bunları kullanmaya devam etmesini sağlar. Bu nedenledir ki özellikle sigara, bırakılsa dahi tekrar başlama oranı hiç içmeyen birine göre çok daha yüksektir.
Bilimsel bir bilgi duygusal alanda yani kaygı, korku, haz vb. duygular devreye girdiğinde değişebilir. "Uçak Kazası Raporu" adlı programın başında "Her yıl eşekler uçak kazalarından daha fazla kişinin ölümüne sebep olmaktadır" diye bilimsel bir bilgi verilse de insanların bir çoğu uçuş/uçak korkusu yaşamaktadır. Bineceği uçağın düşme ihtimalinin neredeyse piyangoyu tutturma ihtimaliyle aynı olmasına karşın yaşanan "kaygı" bu bilimsel gerçeği örter ve kişinin doğru hareketleri (davranışları) yapmasını engeller.
Sonuçta insan bir bilginin bilimsel olduğunu bilse de duygu dünyasının etkisiyle doğru yapmayabilir.
Sebepleri çok fazla olabilir. Ama sebeplerden birini söyleyebilirim. İnsanlar ertelemeyi çok seviyor. daha kısa vadede elde edeceğimiz ödülleri, daha geç sürede alınacak olanlara tercih etmeye meyilliyiz. Tam tersi de geçerli. Sigara veya alkol bir gün sonra öldürecek olsa (intihar etmek isteyenler dışında) kimse kullanmazdı ama zarar uzun bir zamana yayıldığı için kısa vadede umrumuzda olmuyor. Uzun vadede oluşan daha kötü sonuçları da görmezden gelmiş oluyoruz.
Ama herkes böyle değildir. İnsanlar, ertelemekten şikayetçi olmak yerine, içinde bulundukları durumlardan şikayetçi olmaya eğilimlidirler. Şunu diyen birini mutlaka duymuşsunuzdur: “Düşük bir not aldım çünkü çalışmaya yeterince vaktim yoktu.” Ama bu, yeterince tatmin edici bir bahane değildir; dolayısıyla birçok erteleyicide “yükseltici duygusal tepki” denen bir yaklaşım görülür.
Bunun ne olduğunu bir örnek verince anlayacaksınız: “Sınavdan 63 almışım. Eh, daha da kötü olabilirdi, ya 40 alsaydım?” Buna "İçmeyen de ölüyor, hasta oluyor." gibi bahaneleri de katabiliriz.