Bir kuasarın tüm enerjisini kara deliğin emmesi, tıpkı bir barajdaki suyun hepsini bir anda boşaltmaya çalışmak gibidir: Mümkün gibi görünür ama gerçekte sistem öyle dengelenmiştir ki, bu "baraj kapağı" her zaman tam açık durmaz. Kuasarların muazzam parlaklığını sağlayan temel mekanizmayı anlamak için önce şunu bilmemiz gerekiyor: Kara deliğin çevresinde, yüksek çekim gücü sayesinde içe doğru spirallenerek düşen madde, sürtünme ve kütleçekimsel etkileşimlerle olağanüstü derecede ısınır. Bu ısınma öylesine yoğundur ki, madde daha henüz olay ufkunun içine girmeden evvel muazzam bir ışınım (ışık ve ötesi, örneğin X-ışını gibi) saçar. Barajımızın kapağı tamamen açılmadan, suyun bir kısmı etrafa şiddetle fışkırır diyelim; işte kuasarlarda da enerjinin "tamamı" kara deliğe ulaşamadan önce etrafa akıl almaz miktarda fotonlar, jetler ve rüzgârlar olarak yayılır.
Kuasarın parlaklığı , çoğunlukla kara deliğe düşen maddenin kütle-kaynaklı enerjisinin bir kısmının dönüştürülmesiyle ilişkilendirilir. Kabaca gibi bir formülle ifade edebiliriz; burada verimlilik (yani ne kadarlık maddenin ışımaya dönüştüğü), birim zamanda yutulan kütle akısı ve de bildiğimiz ışık hızıdır. Yıldızlarda nükleer füzyon verimliliği %0,7'lerdeyken, kuasarlardaki kara delik çevresindeki dönme ve manyetik etkiler gibi faktörler bu verimliliği %5 ila %30'un üstüne bile taşıyabilir. Bir arabanın benzin deposuna atılan yakıttan mükemmel verim beklemek mümkün olmadığı gibi, kuasardan yayılan bu enerjinin de tamamının geri dönüşü yoktur; kara delik her ne kadar "her şeyi yutan canavar" imajını taşısa da, gerçekte sistemin enerjisinin büyük bir kısmı çoktan dışarı saçılmış olur.
Daha ilginç bir örnek vermek istersek, gökbilimcilerin PDS 456 gibi kuasarlarda gözlediği "ultra-hızlı rüzgârlar" (20.000 km/s'ye varan hızlarda) kabaca bir hortum gibi davranır.[1] Bu hortum, etraftaki maddenin ve enerjinin büyük kısmını sürükleyerek sistemden uzaklaştırır. Yani kara deliğe doğru düşen her parçacık, olay ufkunu geçip kaybolana dek elindeki enerjiyi saklayamaz; bir kısmı sıcak diskten yayılan foton seline, bir kısmı da yıldırım gibi fışkıran jetlere dâhil olur. Sonuçta barajımızın suyu da bir yandan enerji üretip elektrik santrallerini çalıştırırken bir yandan da şelale misali etrafa yayılabilir.
Yani bir kara delik kuasarın tüm enerjisini çekip yutamaz, çünkü kuasarın merkezine yaklaşan madde, o enerjiyi olay ufkunu geçmeden önce bol bol etrafa salar, tıpkı bir festivalde konfeti patlaması gibi her yere saçılır—eh, kültürün en yüce biçiminin tadına varmak için belki bir fincan kahve ve Bach sonatı eşliğinde Platon'un "Devlet"ini okumayı deneyebilirsiniz.
Kaynaklar
- C. Feruglio, et al. (2015). The Multi-Phase Winds Of Markarian 231: From The Hot, Nuclear, Ultra-Fast Wind To The Galaxy-Scale, Molecular Outflow. EDP Sciences, sf: A99. doi: 10.1051/0004-6361/201526020. | Arşiv Bağlantısı