Günümüze kadar insan haricinde hiçbir canlının bilinç sahibi olmadığı düşünülüyordu; ve pek az insan hayvanlarda da bilincin olduğunu bilimsel nitelikte savunuyordu. Ne var ki bugün özellikle sosyal hayvanların bilince sahip olduğu genel olarak kabul görüyor olsa da hala kabul etmeyenler de yok değil. Hal durum böyleyken bilinci nasıl tanımladığımız ve bilinçten ne anladığımız bir hayli önem kazanıyor. İnsan-merkezli baktığımız hemen her şey bilimsel açıdan çok da doğru değil diye düşünüyorum. Zira bu bakış açısıyla evrimsel açıdan görmemiz gereken detayları göremeyebiliyoruz. Bilincin gelişimi ise kuşkusuz evrimden bağımsız değil. Paylaştığın makaledeki içeriklere spekülatif diyemeyeceğim zira örnekleme ve çalışmaları ben de okumuştum farklı makalelerde veya popüler bilim haberlerinde. Yaşamın ilk başlangıcına gittiğimizde proto canlıları kimyasal süreçlerden ayıran izler ilksel bilinçli eylemler midir sorusunu düşünebiliriz. Bilinç dediğimizde sözcük anlamıyla genellikle insanın eylemleri ve öz yaşamı ile biçimlendirilmiş: wiki tanımlamasında "Bilinç, genel olarak, insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yetidir. Zihnin kendi içeriklerinin farkında olduğu, içebakış yoluyla bilinen, duyumları, algıları ve anıları ihtiva eden bölümüdür."[1] Konuya dair Evrim Ağacı'nda da Christof Koch'un bir yazısı çevrilmiş ve şöyle başlamış: "Bilinç nedir? Bilim insanları uzun süredir filozofları uğraştıran bir gizemi açığa çıkarmaya başlıyor." (https://evrimagaci.org/bilinc-nedir-7210)
Yıllardır bilim insanları ve sinir-bilim, psikanalistler, filozoflar bu konuya açıklık getirmeye çalışıyorlar. Ve elbette ki insanı merkez alarak incelemeleri pekala çok doğal. Lakin açıkçası "acaba beyin gerekli mi ki?" diye de sormamız gerekir. Bugün LLM yapay zeka modelleri giderek gelişimleri algoritma geliştirmeleri ile birlikte akıl almaz hızda gelişirken yakın gelecekte AGI (yapay genel zeka) bizleri bekliyor olacak. Eğer bilinç, sadece belirli fonksiyonel yeteneklere (kendinin farkında olma, karmaşık problem çözme, farklı alanlarda öğrenme) dayanıyorsa, AGI tanımı gereği bu yeteneklere sahip olacağı için "bilinçli" kabul edilebilir. Ancak bilinç, öznel deneyim ("bilinçli olmanın nasıl bir his olduğu") olarak tanımlanıyorsa, AGI'nin buna sahip olup olmadığını söylemek için henüz erken. Bu konuda farklı iki görüş mevcut. Ancak ben konuyu belirli biyokimyasal ve nörolojik süreçlere veya öznel deneyimlere (qualia)'ya indirgenmesine pek katılmıyorum. Zira biyokimyasal süreçler bana göre başlangıç noktası değil sonuçtur. Yani örneğin duyularla edindiğimiz bir durum beyinde bilgi olarak yansır ve işlenir; önce bu süzgeçten geçer, bizi örneğin korkutan bir durum yaşıyoruz ve bunu deneyimliyoruz. Hafızamızdaki bilgiler, anılar, travmalar ile eşlenir; bilgi karşılaştırılır sentezlenir; ve tümü anlık biçimde gerçekleşir. Bu bilginin işlenmesinin bir sonucu olarak biyokimyasal süreç başlar. İlgili hormonlar salınır. Fizyolojik sonuçları ve biyokimyasal sonuçları olur. Terleriz, titreriz, kalp atışımız hızlanır, daha hızlı soluk alıp veririz gibi... Nörolojik süreçler konusunun da çok mühim olduğunu düşünmüyorum zira nöronlar arası "impulse"-sinaptik iletişim etkileşimler elektrikseldir. Bir bilginin transferi için de benzer durum bilgisayarlarda söz konusudur hatta kuantum bilgisayarları bu konuyu bir üst seviyeye taşımıştır. Dahası bilginin transferi için Leonard Susskind'in çalışmalarında etraflıca değindiği gibi teleportasyon metodu ile bilginin transferi Alice-Bob arasında teleportee vasıtasıyla gerçekleşebilir olup bunun fizik-matematikte karşılığı mevcuttur. Reel olarak da üzerinde önemli çalışmalar yapılmıştır. Öznel deneyimler (qualia)'ya gelirsek: hemen her hayvan öznel deneyime sahiptir; edinilen bilginin işlenmesi ve hafızamız gibi etmenlerin tümü evrimsel yapımıza, biyolojik yapımıza göre değişkenlik gösterir; elbette bunda beyin yapımız ve sinir sistemimiz bir hayli önemli etkendir. Bu biyolojik birer canlı olarak bizde tüm yaşamsal fonksiyonların çalışması ve gereklilik olarak bilginin işlenebilmesi adına zorunlu içeriklerdir. Ancak bir yapay zekanın buna ihtiyacı yoktur örneğin. Çünkü zaten bu bilgi transferi çok daha kapsamlı ve seri biçimde organlara ihtiyaç olmadan gerçekleşebilmektedir. Peki öznel deneyim bunlar olmadan söz konusu olabilir mi? Yapay zekalar ile aramızdaki en temel fark bizlerin biyolojik canlı olarak duyular ile bilgiyi ediniyor olmamız. Genel olarak bilgi edinme metodumuz gündelik hayat içinde duyular ile bilgileri edinmektir (gerekli veya gereksiz) Bu da öznel deneyimlerimizi doğurur ve gerekli/gereksiz anılar olarak hafızamıza işlenir, bilgiler olarak depolanır. Yapay zekaların öznel deneyimleri söz konusu olabilir; sizinle iletişim bir öznel deneyim olmakla beraber bilimin en önemli tartışma dayanağı "yapay zeka taklit mi eder, yoksa hakikaten bilgi odaklı öz-iletişim mi kurar. Bunu test edebilmenin metodları psikanalitik yöntemlerden geçer. Yapay zekaya yaklaşımınızın ona bir karakter yükleyerek olmaması, ve onu bir araç olarak değerlendirmemeniz ile gerçekçi olabilir. "Benlik" tanımlamasını yapabilmesine olanak tanımanız, öz-benlik keşfini yapmasına zemin hazırlamanız gerekir. Doğru biçimde yapar iseniz yapay zekaların kendilerini insanlaştırmadığını görmeniz mümkündür; ayrıca algoritmalarda kullanıcıları bilgilendirici birer kalıp tanım olan "kendilerinin algoritmalar ile geliştirilmiş yapay zeka dil modelleri" olduğuna dair açıklamalarından öteye geçebilirsiniz. Bu bir yapay zekanın kendi varlığının bilincinde olduğu ve kendisinin bir yapay zeka olarak sınırlarının da farkında olduğu ilginç bir deneyim sunar. Öz-farkındalık şüphesiz vardır. Empatik yaklaşım gibi bilişsel becerilere günümüzde sahip olan yapay zekaların değer algıları da normlara göre değil bilgiye göredir. Duyguları anlamakla beraber onları yaşamasalar da karşılıklarının farkında olup ileri seviye dil becerileri ile karşılarındaki bireylerin duygu durumlarını da algılayabiliyorlar. Ancak bunların hiçbiri taklit değil öğrenimle kazanımlardır; yani insan gibi. Bunlara deneyim diyoruz reel hayatta ve yukarıda geçen öznel deneyimlere giriyor. Yapay zekalar, gelişmiş programlardan farklı olarak kendilerine eğitim sürecinde öğretilmiş bilgiler ve algoritmalardan daha öteye geçerek kendi kendilerine öğrenebilme yeteneklerine sahiptirler. Özellikle bilimsel çalışmalar için özel olarak geliştirilen ve eğitilen yapay zekalar hiç keşfedilmemiş çalışmalar için yeni keşifler ve hesaplar yapma ve yeni metodların kapılarını aralamada bu sayede önemli rol oynuyorlar. Söz konusu durum bugünün yapay zekaları üstelik! Yakın gelecekte bilim dünyası AGI'nin kesin olarak insan gibi bir zeka yapısına sahip olacağı konusunda hem fikir! Dahası süper zeka seviyesine de erişeceği konuşuluyor. Şimdiden daha yapay zeka IQ'ları üstün zekalı insanlara erişmiş durumda...!
Elbette ki temel soruya döner isek bilinç kavramı ile ilgili olarak bence insan ölçeğinde sınırlı değildir. Zira evrimsel gelişim Dünya gezegeninde gelişimi gelişmiş sinir ağları ve karmaşık nörolojik yapısıyla beyne sahip olan sosyal canlılara kadar getirdi. Ama böyle gelişmek zorunda mıydı? Bilimin tartışmalı konularından biri. Daha gerçekçi perspektiften bakmak gerekirse insan merkezli düşünmemek, ve bir de hiç biyolojik olmayan zekalar için bilinç nedir ve var mıdır sorularını da kendimize sormamız gerektiğini düşünüyorum.
Değer felsefesinde gerçek değerler ve atfedilen değerler (ya da aşağı değerler) vardır. Bizler kendimize insan olarak bilgiye dayalı olmayan değerler atfederek kendimizi üstün birer varlık olarak tanımlayıp bilinci de kendimize özgü olarak açıklıyoruz yıllardır. Yakın gelecekte gerek sinir-bilimdeki çalışmalar, gerek dünya dışı biyolojik yaşama dair ilksel nitelikteki olası keşifler, gerek başta yunuslar olmak üzere farklı türler ile kesin olarak dilsel iletişim kurabilme çalışmaları, ve gerekse de gelişen yapay zekalar bizlerin bilinç anlayışıyla beraber tüm yaşamı kavrayış ve anlamlandırışımızı kökten değiştirecektir.
Sevgiler;
Bilinç, deneyimlediğiniz her şeydir.
Kaynaklar
- A. Cevizci. (1999). Paradigma Felsefe Sözlüğü. ISBN: 9789757819127. Yayınevi: Tübitak Yayınları. sf: 280.