Michael Shermer'in İnanan Beyin kitabı. İlgimi çeken bazı noktaları paylaşacağım.
İngiltere'nin Bristol Üniversitesinden Peter Brugger ve Christine Mohr, boş inancın, büyüsel düşünmenin ve normal-ötesi şeylere inancın sinir kimyasını incelemişler (1). Dopamin düzeyi yüksek insanların tesadüfleri anlamlı bulmaya, var olmayan anlamlar ve kalıplar görmeye daha yatkın olduklarını belirlemişler.
Bir çalışmada, hayaletlere, tanrılara, ruhlara ve komplolara inanma ya da bunlara kuşkuyla bakma konusundaki beyanlarına göre yirmişer denekten oluşan iki gruba, insan yüzlerinin yer aldığı bir dizi slayt gösterilmiş. Yüzlerden bazıları normalken, diğerlerinde gözleri ya da kulakları başka yere taşıma ya da farklı yüzlerden alınma burunlar ekleme gibi yollarla araya karıştırılmış kısımlar var. Başka bir deneyde de, normal ve karıştırılmış kelimeler hızla gözlerinin önünden geçirilmiş. Genelde kuşkuculara oranla inançlıların, karışmış bir yüzü gerçek saymaya ve karışmış bir kelimeyi normal okumaya yatkın oldukları saptanmış.
Brugger ve Mohr deneyin ikinci kısmında her kırk deneğe Parkinson hastalarında kullanılan ve beyindeki dopamin seviyesini yükselten L-dopa ilacını vermişler. Ardından, gerçek ve karışmış yüz ve kelime slaytları göstermişler. Dopamin artışı, hem inançlıların hem de kuşkucuların karışmış yüzleri gerçek, düzensiz kelimeleri de normal sanmalarına neden olmuş.
İlginç olan taraf şu: Dopamin öğrenmeyi güçlendirdiği gibi, aşırı dozda, sanrı gibi psikoz belirtilerini de tetikliyor. Shermer'a göre bu durum, belki de, yaratıcılık (Ayrım Gözetici Kalıpsal-Yaklaşım) ve delilik (Ayrımsız Kalıpsal-Yaklaşım) arasındaki ince çizgiyi belirliyor. Aşırı yüksek dozda, bir sürü Tip I hatası yaparız (gerçekte varolmayan kalıplar buluruz/PSKB). Düşük dozda ise Tip II hatasına düşeriz, yani gerçek bağlantıları kaçırırız.
PSKB yani parazitte sinyal/kalıp bulma ilginç bir konu. Dopaminle bağlantısı var ama dopaminle bağlantısız durumlar da söz konusu (ya da, ritüeller sayesinde geri beslemeyle dopamini tetikliyor olabilir): Beyzbol oyuncularında boş inançların göstergeleri incelenmiş. Top tutucu konumdayken %90'ı aşan bir oranda başarılı oldukları için, boş inanca dayalı ritüelleri hiç sergilemiyorlar. Ama ellerine sopayı aldıklarında ve on atışın en az yedisinde başarısızlığa uğramaları kesin olan kaleye yöneldiklerinde, birdenbire belirsizlikle başa çıkmak için her türlü garip ritüel hareketlere başvuruyorlar
1977 tarihli risk ve kontrolün test edildiği bir çalışmada, uçaktan atlamak üzere olan paraşütçülere (tüplü televizyon ekranındaki karlanma gibi) karlanmalı fotoğraflar (parazitler) gösterildiğinde, başka zaman gördüklerinden farklı olarak, fotoğrafta gerçekte var olmayan bir görüntüyü görmeye yatkın oldukları gözlenmiş. Shermer'in açıklamasına göre, belirsizlik insanları endişeli hale getiriyor ve endişe büyüsel düşünmeyle bağlantılı.
Susan Blackmore bir deney uygulamış (ki, kendisi eski bir spritiüelci olup, daha sonradan kuşkucu tarafa yönelmiş). Deneklere normal-ötesi şeylere inanç ölçeğinde yerlerini tespit eden bir form doldurtmuş. Ardından, sıradan nesnelerin %0, %20, %50 ve %70 çarpıtılmış fotoğraflarını gösterip, her bir nesneyi ne kadar tanıdıkları sorulmuş. Sonuçlar, inançlıların en bozuk görüntülerde nesneleri görme, ama bunları yanlış tanımlama eğilimlerinin inançsızlardan yüksek oranda fazla olduğunu bulmuş. Özetle, daha fazla kalıp görüp Tip I hatasına düşüyorlar.
Bir de bunun bilimsel yaratıcılık ve şizofreni boyutu var. Bu ikisi arasında dopaminle bağlantılı görünen ince bir çizgi var.
Kaynaklar
- Yazar Yok. D&Amp;R Inanan Beyin. (15 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 15 Eylül 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı