Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle çevremizde var olan ısı, basınç, kimyasal, koku, tat, ses, ışık gibi uyaranların farklı formlara sahip uyaranlar olduğunu ve her bir çeşit uyaranı algılayabilen, değerlendirip ona göre tepki oluşturabilen canlılar olarak evrimleştiğimizi anlamamız gerekiyor.
Dünyada ilk canlı formları ortaya çıkmadan önce bile cansız kütleler ışığa, kimyasal yapısına, basınca, ısıya göre tepkimeler gerçekleştirip başka yapılara dönüşüyordu. Bize göre uyaran olan bu farklı formlar zaten yeryüzünde değişimin temel faktörleriydi. Dolayısıyla canlılığın ortaya çıkmasıyla beraber en basitinden tek hücreli canlılar bile kimyasallara ya da ışığa göre tepki gösterebiliyorlardı. Böylece diyebiliriz ki canlılığın evrimi temel yaşam formlarının uyaranlara gösterdiği tepkiyi merkeze alarak hareket etmesiyle şekillendi.
Karmaşık sinir ağı olan memelilere gelecek olursak bu canlıların ataları bile uyaranlara göre tepki gösterebilecek reseptörler içeriyordu. Bu reseptörler basınç algılayan baroreseptörler, ısı algılayan termoreseptörler, tat ve koku algılayan kemoreseptörler, ışığı algılayan fotoreseptörler, ses dalgalarını algılayan titreşim reseptörleriydi. Uyaranların bu reseptörlere gelmesiyle beraber uyarı oluşturmaları çok basit elektrolit değiştokuşları ile ilkel reaksiyonlar olmakla beraber reseptörlerin hepsi elektrik sinyali oluşturmakla merkeze bağlanmaktaydı. Fakat doğal seçilim mekanizmasında bu merkezde en iyi koordinasyonu kuran, en iyi tepkiyi oluşturan canlılar yaşamaya devam etti ve bugünkü kompleks yorumlama mekanizmasına sahip büyük beyinli canlılar türedi.
Bu beyinler nörologlar tarafından çeşitli bölgelere bölünmüştür. Çoğu memelide bölünen alanlar morfolojik açıdan benzerlik gösterir. Ve bu alanlar hem birbiriyle bir network'e sahip hem de kendi içinde değerlendirme yapısına sahiptir. Organlardan birindeki bir reseptörden gelen elektirik sinyallerinin sinir hücreleri aracılığıyla ilgili beyin alanına ulaştığında orada yorumlandığını ve cevap geliştirildiğini biliyoruz. Keza aynı şekilde beyne yerleştiren bir elektrot yardımıyla aynı alanı uyarırsanız benzer yorumlamayı elde edebilirsiniz. Beynin karmaşık sinir yapısı dolayısıyla bu networkler kabaca açıklanmış olmakla beraber nokta atışı analizler yapılamamaktadır.
Reseptörlere gelen uyaranların oluşturduğu aksiyon potansiyellerinin beyindeki bağlandıkları ilgili yorumlama bölgesinde karmaşık networkler aracılığıyla tepki oluşturduğuna emin olabiliriz. Basit bir örnekle göze gelen bir cisim olduğunu düşünürsek ve oluşan bir ışık fotoreseptörler ile optik sinirde uyarı oluşturur. Optik sinir beyin oksipital bölgesine gider. Burada cismin konumu, açısı, hızı, şekli hesaplanır ve karmaşık bir network ile beynin somatik alanlarını uyararak oradan bir motor hareket gelişir ve kişi elini gözüne götürerek refleksif bir şekilde gözünü korumuş olur.
Bu yüzden beyin tam mikrokosmosdur ve beyin impulslarını anlamlandırma hakkında alansal olarak cevaplandırılabilir fakat karmaşık ağlarda kaybolduğumuz için net, nokta atışı cevap verilememektedir.