İnsanların kendi ırklarını diğerlerinden üstün görmesinin ve ırkçı bireylerin bu üstünlüğü neye dayandırdığının altında yatan nedenler, psikolojik, sosyolojik, tarihsel ve hatta evrimsel faktörlerin birleşiminden kaynaklanır. Psikolojik açıdan, insanlar özsaygılarını artırmak ve kendilerini değerli hissetmek için ait oldukları grubu yüceltme eğilimindedir. Sosyal kimlik teorisine göre, bireyler "biz" dedikleri grubu olumlu özelliklerle tanımlar ve bu, "onlar"ı aşağı görerek kendilerini üstün kılma çabasına dönüşebilir. Zihin, karmaşık dünyayı anlamlandırmak için stereotipler gibi bilişsel kısayollar kullanır; bu da farklı ırklara dair önyargılı genellemeleri besler. Örneğin, bir ırkın "tembel" ya da "zeki" olduğu gibi basmakalıp yargılar, ırkçı inançların temelini oluşturabilir. Ayrıca, bireyler kendi başarısızlıklarını veya toplumsal sorunları başka ırklara yansıtarak rahatlama arayabilir; bu, özellikle ekonomik zorluklar veya sosyal çalkantılar sırasında belirginleşir. Sosyolojik ve tarihsel açıdan ise, ırkçılık genellikle güç ilişkilerinden ve geçmişteki hiyerarşilerden doğar. Sömürgecilik döneminde, Avrupa toplumları askeri ve ekonomik hakimiyetlerini meşrulaştırmak için beyaz ırkın üstünlüğü fikrini yaydı; bu tür ideolojiler propaganda ve eğitim yoluyla nesillere aktarıldı. Nazi Almanyası’nda "Ari ırk" miti, ABD’de kölelik döneminde siyahilere yönelik aşağılayıcı anlatılar veya Türkiye’de geçmişte bazı kesimlerin Kürtleri "geri kalmış" ya da "tehdit" olarak damgalaması, bu tür sistematik ırkçılığın örnekleridir. Toplumlar arasında fiziksel veya kültürel ayrışma, örneğin gettolar, ayrı okullar ya da Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerin uzun süre ihmal edilmesi gibi yapılar, empatiyi azaltır ve "öteki"ni şeytanlaştırmayı kolaylaştırır. Evrimsel olarak ise, insanların küçük gruplar halinde yaşadığı dönemlerde yabancılardan gelen potansiyel tehditlere karşı temkinli olması, hayatta kalma içgüdüsünden kaynaklanan bir özelliktir; modern dünyada bu içgüdü, ırkçılık gibi mantıksız biçimlere evrilebilir. Irkçı bireyler, üstünlük iddialarını genellikle biyolojik farklara, kültürel başarılara veya ahlaki-zeka gibi soyut kavramlara dayandırır. Biyolojik olarak, deri rengi, boy veya fiziksel özellikler gibi yüzeysel farklılıkları üstünlük kanıtı sayabilirler; oysa modern genetik bilimi, insan popülasyonları arasındaki genetik farkların çok küçük olduğunu ve ırkların biyolojik bir hiyerarşi oluşturmadığını kanıtlar. Kültürel açıdan, kendi ırklarının tarih boyunca sanat, bilim veya teknolojide daha "başarılı" olduğunu iddia edebilirler; ancak bu başarılar, ırkla değil, toplumsal koşullar ve fırsatlarla ilişkilidir. Ahlaki veya zihinsel üstünlük iddiaları ise, örneğin bir ırkın daha disiplinli veya zeki olduğu gibi öznel yargılara dayanır ve bilimsel bir temeli yoktur. Irkçılık bilgisizlik, güvensizlik ve toplumsal dinamiklerin bir ürünüdür; üstünlük inancı, nesnel gerçeklikten çok bireyin veya grubun kendini yüceltme çabasını yansıtır. İnsanlar arasındaki biyolojik farklar yüzeyseldir ve hiçbir ırkın diğerinden üstün olduğunu gösteren kanıt bulunmamaktadır.