Bilindiği üzere toplum tamamen rasyonel temeller üzerine kurulu değildir. Toplumun özünde barındırdığı sosyo kültürel değerlerden, ekonomik değerlere kadar her şey toplumun yaşama bakış açısını etkilemektedir. Örneğin bir tarım toplumunu düşünelim; bu topluluklarda "dağ" bir tanrı figürüdür (Daha ayrıntılı olarak; Celal Şengör: Bilimle Sohbet, "Toros adı nereden geliyor" kısmına bakabilirsiniz). Günümüzde bu tanrı figürü bir mitoloji olarak değerlendiriliyor fakat en nihayetinde ne kadar geçmişe gidersek gidelim bu olgu (tanrı-dağ) o toplumun inanç figürüydü ve toplumsal açıdan şu anki tek tanrılı dinler ile hemen hemen benzerlik gösteriyordu (örn; yaşamı şekillendiren inanç). Geçmişteki ilkel toplumlarda (belki de ilkel değillerdir, zaman farkını anlayabilmek adına bu tabiri kullanıyorum) fırtına çıktığında "tanrı kızdı" algısı vardı ki bu Thales, Anaksimenes gibi önemli düşünürlerin ve bilim insanlarının yaşadığı Yunan toplumunda daha sistemliydi ve onlar tanrılarına isimler dahi takmıilardı. Yaşanan doğa olaylarına bunu "bu" tanrı, bunu da "bu" tanrı yaptı diyorlardı. Bu açıklamaların üzerine sorumuza dönecek olursak az önce de belirttiğim üzere toplum tamamen rasyonel temeller üzerine oturmadığı için yaşanan doğal olaylara şu an dahi tanrısal anlam yüklenebiliyor(binlerce yıl geçse dahi bu hala böyledir). Sadece sosyo-kültürel değil doğayı anlamanın da tanrı üzerine kurulu olduğu binlerce yıllık geleneklerin oluşturduğu kültürlerde "tanrı tanımamazlık"ın garip karşılanması olağan şeylerdir, hiç değilse bunun uğrunda öldürülenleri düşündüğümüzde garip karşılanması daha insancıl sayılmaz mı? Her nasıl ki doğa olaylarına bakış binlerce yıllık insan kültüründe çeşitli değişimlere tabii tutulmuşsa, tanrı tanımamazlığın cezası da binlerce yıllık kültürlerimizde değişime tabi olmuştur. Tabi burada yazmış olduğum bahsi geçen olaylar dünyanın hemen hemen her yerinde aynı düzlem üzerinde ilerlemiyor. Örneğin; orta çağın karanlığından bahsediyoruz ama Sokrates öncesi gelişmiş Yunan toplumunun muazzam insanlarını da düşünmemiz gerekir, nitekim daha öncesi aydınlık olan toplum daha sonraları karanlığa gömülüyor. Daha da toparlayacak olursak kendi toplumsal geleneklerimizin oluşum biçimini ve bunun toplum üzerindeki etkisini düşündüğümüzde nedenin daha da iyi anlıyoruz.