İnsanın duyguları niçin ve nasıl oluştu?
Açıkçası insanın duygularından önce, hayvanların duyguları önemlidir. Çünkü duygular insanda evrimleşmemiştir, çok daha eskiye dayanan kökenleri vardır.
Ve bir diğer önemli nokta, aslında "duygu" dediğimiz kavramların bizim sonradan isimlendirdiğimiz ifadeler, hisler, jestler ve mimikler bütünü olduğudur. Ve tüm bunların özünde yatan şey, basit veya karmaşık biyokimyasal reaksiyonlardır.
Duyguların ve ifadelerin evriminin araştırılması, 19. yüzyıla, Charles Darwin'e dayanmaktadır. Gelmiş geçmiş en başarılı gözlemcilerden biri olan Darwin, hayvanların da duyguları olduğunu gözlemlemiştir ve bizlerdeki duyguların onlardan bize miras olduğunu Evrim Kuramı dahilinde ileri sürmüştür. Yanılmamıştır da. Gerçekten de bugün yapılan araştırmalar, hemen hemen tüm hayvanlarda öyle ya da böyle bazı duyguların ve hislerin yaşandığı ve bunlara tepki verildiğini göstermektedir.
Modern Evrim Kuramı dahilinde farklı duygular, farklı zamanlarda evrimleşmiştir. Hepsinin evrimi bir anda olmamıştır. Örneğin korku gibi ana duygular, beynimizin en alt katmanındaki bir bölgeden yönetilmektedir ve bu kısım, bizim memeli-öncesi atalarımızdan bizlere mirastır. Yavruya ait hisler ise (annenin yavrusuna duyduğu sevgi/şefkat gibi) erken memelilerde evrimleşmiş, günümüze kadar taşınmıştır. Suçluluk ve onur gibi sosyal duygular ise ilk defa sosyal primatlarda evrimleşmiştir.
Bu oldukça geniş bir konudur. Çünkü her bir duygunun tek tek ele alınıp, kökenlerinin incelenmesi gerekmektedir. Ancak soruya genel bir cevap aranacaksa, bu cevap elbette ki şudur: Çünkü bu duygular, ortaya çıktıkları canlıya avanraj sağlamıştır, gerek hayatta kalmak konusunda, gerekse de üreme/çiftleşme konusunda.
Örneğin aşk, bu şekilde evrimleştiği düşünülen bir duygudur. Şöyle bir hayali deney düzenleyelim: İki grubumuz olsun, 30'arlı iki grup. Her bir grupta 15 dişi, 15 erkek var. A grubunda aşk dediğimiz duygu yok. B grubunda ise var. Şu açıktır ki, aşk, cinselliğe giden yolda çok önemli bir etmendir. Günümüzde aşk duymadan cinsel birleşmeler yaşansa da, genellikle gerçek üreme olan ve çocuk doğumuna sebep olan birlikteliklerde genelde aşk unsuru bulunmaktadır. Evli çiftler, en azından evlenirlerken ve çocuk sahibi olurlarken birbirlerine aşıktırlar. Demek ki aşk duygusu, cinselliği desteklemektedir. Bu sebeple, hayali deneyimizde, A grubundakiler aşk duygusu beslemedikleri için daha kısıtlı bir şekilde çiftleşebileceklerdir. B grubundakiler ise daha başarılı olacaklardır. Yalnız burada şu nokta gözden kaçmamalıdır: Aşk, sosyal primatlarda ve en net bir şekilde insanlarda evrimleşmiş bir duygudur. Dolayısıyla başka canlılara uyarlamak çok doğru olmayacaktır.
Bu noktada, unutmamak gerekir ki en "kutsal" hislerden biri olarak görülen aşk da, belirli hormonlar ve diğer kimyasalların beyinde yarattıkları biyokimyasal reaksiyonlara verilen tepkiden başka bir şey değildir. Temel olarak, tüm duygular gibi bir yanılgıdır. Ancak Doğal Seçilim tarafından, cinselliğe katkı sağladığı için desteklenmiştir. Hepimiz biliriz ki, aşık olduğumuzda, aşık olduğumuz kişinin etrafından ayrılmak istemeyiz ya da ona yakın olmak isteriz. Bu yakınlığın cinsel birleşme ile sonuçlanması çok muhtemeldir. İşte bu sebeple Doğal Seçilim, aşkın evrimleşmesini desteklemiştir. Cindy Hazan ve Phillip P. Shaver 1987 yılında bu konuda bir makale yayınlamıştır. Konuyla ilgili daha detaylı bilgiye aşağıdaki bağlantıda ulaşabilirsiniz:
http://family.jrank.org/pages/1084/Love-Attachment-Theory-Evolution-Love.html
Daha genel bir örnek ise, yukarıda da değinildiği gibi, çok eski atalarımızdan bize miras kalan korkudur. Korku, apaçık bir şekilde, hayatta kalma şansını arttıran bir faktördür. Çünkü korku hissi, pek çok hormonun ortak çalışması sonucu duyulmaktadır. Ve bir canlı eğer korkuyorsa, av olmak konusunda daha düşük bir ihtimale sahiptir. Çünkü korkan bir canlı, kendini ortaya çıkarmaktan çekinecek ve avcılara karşı daha uyanık olabilecektir. Bu konuyla ilgili bilgilere de şu bğalantıdan ulaşabilirsiniz:
http://www.dailygalaxy.com/my_weblog/2009/09/has-evolution-etched-fear-into-our-behavior.html
Duygularımızın bir kısmı kalıtsaldır, bir kısmı ise çevreden edinilir. Bunlar, hala süren araştırma konularıdır. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi, bir duygunun nasıl evrimleştiğini anlamamız için, atalarımıza ve doğru atalarımıza bakmamız gerekmektedir.
Fakat sorunuza cevap olarak söyleyebiliriz ki, duyguların var olmasının sebebi, ya hayatta kalmamıza ya da cinselliğe katkı sağlamalarıdır. Bazı his ve duygularımız bu ikisine de katkı sağlamıyor gibi gözükebilir ancak derin ve ayrıntılı düşünüldüğünde mutlaka arada dolaylı da olsa bağlantı bulunabilecektir. Ayrıca unutmamak gerekir ki, bazı evrimsel basamaklar "nötral"dir ve Doğal Seçilim üzerinde etkileri yoktur. Bunlar "genetik sürüklenme" dediğimiz olay ile yok edilir ya da popülasyona yayılır.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Evrim Ağacı. (17 Haziran 2019). Alındığı Tarih: 17 Haziran 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı