Öncelikle anarşistler devlet olgusuna ve üstten gelen dikey otoriteye karşıdırlar. Hükümet karşıtlığı devletten bağımsız olarak yapılabilir. Hükümet, devlet düzeninde yönetime gelen gruptur. Örneğin seçimlerde devlet baki kalır ama hükümet değişti deriz başka bir parti yönetime geldiğinde. Bir kişi ya da grup, anarşist olmadan hükümet karşıtı olabilir. Bu baştaki hükümeti temsil eden heyet ve partiden memnun olmadığı anlamına gelebilir en basit haliyle.
Anarşistler ise başa kimin gelip gittiğine, yani hükümete önem vermezler. Zira anarşistler direkt olarak hükümet sistemini içinde bulunduran devlet sistemine karşıdırlar. Bireyselliğe değer verirler ve bu yüzden her türlü otoriteye karşıdırlar. Kişinin sorumluluklarının bir üst topluma ve devlete değil, sevdiklerine olduğunu söylerler. Bu durumda alınacak kararlar, verilecek cezalar, üstten bir hakim, mahkeme, sizden üstün bir temsilci tarafından değil, bireylerce hayata geçirilir. Örneğin, toplumda infial yaratan bazı olaylarda hakim ve mahkemelerin verdiği kararların ne kadar yetersiz kaldığı ve tepki çektiğini görmüşsünüzdür. Bazı durumlarda mağdurların yakınları sevdiklerinin mağduriyeti için yetersiz verilen cezalarda kendi cezalarını kesmeye ve suçlunun peşine düşüp kan davasına çekebilmekteler olayları. Benzeri pek çok durumda iyi yapmış da diyebilirsiniz. Bu tarz hareketler devlet yetkilileri tarafından hoş karşılanmaz çünkü herkes kendi ceza ve hükmünü kesmeye kalkarsa anarşi doğar derler. Devletin, devlet düzeninin, anayasal hukukun zıttı anarşidir. Yani herkes her konuda kendi kararını verirse anarşi doğar ve devlet düzeni bozulur derler.
Monoton düzen kısmına bakarsak, devlet düzeni monoton değildir. Yakın zamanda gerçekleşen bazı sosyal olaylardan örnek vermek gerekirse, yıllarca öğretmen olmak için okumuş ve hayatını bu eğitime adamış kişilerin mağdur edilmesi monoton değildir. Her gün değişen piyasa değerleri, ki bu devlet politikasına bağlıdır ve bu kararları bizler veremeyiz, monoton değildir. Türkiye dışında daha stabil ülkelerden örnek verecek olsak dahi devlet düzeni monoton değildir. Anarşide bahsedilen monotonluk, herkesin kendi hayatını doğal düzende yaşaması, kendi hayatı ve sevdiklerinin hayatının sorumluluğunu alması, başka kimseden emir almaması ve kendi yolunu çizmesi anlamına gelir. Bu yüzden de anarşi için "sıkıcı demokrasi" ya da "monoton demokrasi" denildiğini duyabilirsiniz. Çünkü kelime anlamı olarak anarchy "without a ruler" yani yöneticisiz olmak demektir, "without rule" yani kuralsız olmak demek değildir. Bu yüzden anarşiyi toplumun üstten alta emirler veren yöneticiler, kural koyucular, yargılayıcılar, kolluk kuvvetleri ve sivil vatandaşlar olarak giden devlet düzenlerine karşı bir düzen olarak görebilirsiniz.
Özünde üsttekinin tam tersi olan, yani yatay bir düzen olan düzene bağlıdır. Burada herkes eşittir. Bu yüzden kuralların olduğu ama herkesin eşit olduğu, yöneticisiz bir düzen olarak düşünebilirsiniz. Küçük ölçekte olabilirliği olsa da milyonları barındıran ülkeler çapında düşünüldüğünde anarşik düzen çok fazla kişinin aynı anda bir araya gelip karar alabilmesi zor olduğundan dolayı daha küçük bölgesel yapılaşmalarla sonuçlanır. Bölgesel yapılaşmalar da zamanla kişilerin bizzat karar aldığı değil, kişilerin temsil edildiği düzenlere dönüşür. Her köyün, kasabanın, şehrin bir temsilcisi vardır. Eskiden şehir devleti ve feodal düzenlerde dahi yerel yöneticiler olurdu. Bu yerel kuruluşlar da birbirleriyle iletişime girdikçe savaşıp birbirlerine dahil olur ve zamanla ülkeleri ve sınırları oluştururlar. Yani, özünde anarşi oldukça doğal ve insan doğasına, bilincine ve özgürlüğüne uyumlu bir düzen olarak görünse de uygulama konusunda sıkıntılıdır zira insan ilişkileri ve artan insan sayısıyla illa ki bir noktada bir temsilci veya temsilci heyetinin kurulduğu ve kuralları bu heyetin koymaya ve uygulanmasını dikte etmeye başladığı dikey bir düzen ortaya çıkar. Anarşizm, komünizm gibi düzenlerin ütopik ve hayata geçirilmesi zor fikirler olması da insan ilişkilerindeki bu çatışmalardandır.