Aldatma amacı içermeyen yalan tanımı gereği yoktur çünkü yalan söylemek, birini yanıltma amacıyla, bilinçli olarak gerçeği söylememe durumu. Fakat yalanın ahlaken doğru ya da izin verilebilir olduğu durumlar vardır. Bizim diğerlerine karşı birtakım yükümlülüklerimiz var, bu yükümlülükler bazen yalan söylememizi gerektirebilir. En basit örnek olarak, diyelim, sokakta eşcinsel bir arkadaşınızla yürüyorsunuz akşam vakti, bir grup genç de sokağın köşesinde oturuyor. Siz yanlarından geçerken sizi durduruyorlar ve arkadaşınızın eşcinsel olup olmadığını soruyorlar, eğer bu soruya olumlu yanıt verirseniz ona fiziksel olarak zarar vereceklerini anlıyorsunuz. Bu durumda ahlaki olan, arkadaşınıza zarar gelmesini önlemek için onlara yalan söylemek, arkadaşınızın düzcinsel olduğuna ikna etmeye çalışmaktır. Sanıyorum bu örnek sezgisel olarak epey açık ve doğru görünüyordur.
Tıpkı bu örnekteki gibi, bazı durumlarda yalan söylemenin *ahlaki bir zorunluluk olduğu* vakidir. Her ne kadar yalan söylemenin, normal şartlar altında, ahlaken kınanabilir bir davranış olduğu doğruysa da, hangi durumlarda izin verilebilir olduğu sezgisel olarak bilinebilir. Daha sistematik olarak, bizim ahlaki yükümlülüklerimizden daha önemli olanları yerine getirmemiz için yalan söylemek gerekiyorsa yalan burada bir araç olarak kullanılabilir. Başkasının bedensel ve zihinsel bütünlüğünü korumanın, onun haklarının ihlal edilmesini engellemenin tek yolu yalan söylemekse, yukarıdaki örnekte olduğu gibi, bu durumlarda yalanın her zaman izin verilebilir olduğu söylenebilir.
(Bu yükümlülükler için benim Ahlak Felsefesine Giriş yazımda deontoloji kısmına bakılabilir)
Kaynaklar
- Yazar Yok. Ahlak Felsefesine Giriş: Neye Göre, Kime Göre. (19 Haziran 2019). Alındığı Tarih: 19 Haziran 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı