Birçok hayvan acı çektiğinde ciyaklıyor veya bağırıyor. Ancak bilim insanlarının söyleyebildiği kadarıyla, duygusal nedenlerle gözyaşı döken tek tür biz insanlar gibi görünüyor.
Daha ayrıntılı olmak gerekirse, ağlamanın maymunlarda, fillerde ve hatta develerde belgelenmiş olmasına rağmen, yalnızca insanlarda duygusal gözyaşları oluştuğu ve ağlama davranışlarının yetişkinliğe kadar devam ettiği yalnızca insanlarda olduğu görülüyor. Gözyaşlarının yırtıcı hayvanlara varlığımızı işaret etme riski taşıdığı göz önüne alındığında, zorluk bunun neden böyle olması gerektiğini açıklamaktır.
Her ne kadar bazı durumlarda ağlamak riskli olabilse de, ağlamanın çığlık atmak veya başka yüksek sesli bir akustik sinyal yaymaktan çok daha az riskli olduğunu öne sürüyor. Yırtıcılardan bağırarak korkup kaçmak yerine ağlamak yaşama riskini arttırabilir. Bu, özellikle insan çocukluğunun uzun bir döneminde meydana gelen yakın mesafeli etkileşimler durumunda geçerlidir; bir anneyi, bebeğinin acısını fark etmek için gereken tek şey bir gözyaşı olabilir. Psikolog Vingerhoets teorisini desteklemek için insanlarda ve eski dünya primatlarında genişlemiş görsel kortekse işaret ediyor; bu yapının büyük olasılıkla yüz kaslarındaki nüansları ve gözyaşı ve kızarma gibi diğer güçlü görsel ipuçlarını okumak için evrimleştiğini öne sürüyor. Buna ek olarak ağlamak, yetişkinlerde yatıştırma ve yakarış sinyali veren duygusal bir ifadedir; onun ileri sürdüğü bir şey, ilk insan topluluklarında daha fazla karşılıklı güveni ve sosyal bağlılığı teşvik etmenin bir yolu olarak avantajlı olurdu.
D. MacLean, ilk insanların büyük ölçüde ateşe bağımlı olduklarından, gözlerinin sıklıkla dumana tepki olarak refleks gözyaşları ürettiğini öne sürüyor. İnsanlar evrimleştikçe duman muhtemelen yaşam kaybıyla ve dolayısıyla üzüntüyle güçlü bir ilişki kazandı.
Kaynaklar
- M. Honigsbaum. Why Do Humans Cry? A New Reading Of The Old Sob Story. (13 Nisan 2013). Alındığı Tarih: 14 Şubat 2024. Alındığı Yer: the Guardian | Arşiv Bağlantısı