Solucan Beyniyle Kontrol Edilen LEGO Robotlar!
Eğer ki beyin elektriksel sinyallerin bir toplamıysa ve eğer bunların hepsini dijital olarak kataloglayabilirseniz, beyninizi bir bilgisayara aktarmanız teoride mümkün olabilir! Her ne kadar bunun ne kadar mümkün olduğu ve etik sorunları tartışmalı olsa da, bazı bilim insanları "tüm beyin emülasyonu" denen araştırmaları yürütmeye başladılar bile. Bunlar, "connectome" ("konektom") adı verilen devasa haritalandırma çalışmalarıdır. Konektomlar, bir canlının beynindeki bütün bağlantıların haritası demektir. Böylece, nasıl düşündüğümüzün de anlaşılabilmesi umulmaktadır. Beyinleri simüle etmek, daha iyi robotlar üretmemizi ve güçlü bir yapay zekanın temellerini atmamızı sağlayabilir. Ancak ilk adımlar, ufak olmak zorundadır.
Bu nedenle, bir grup bilim insanı Caenorhabditis elegans türü yuvarlak solucanlarla işe koyuldular. Bu solucanların genleri ve basit sinir sistemleri tüm detaylarıyla bilinmektedir. OpenWorm Projesi adı verilen bu çalışma kapsamında, solucanın 302 nöronunun her birinin birbiriyle yaptığı bağlantı haritalandırıldı ve bir yazılım kullanılarak simüle edildi. Projenin nihai amacı ise, C. elegans'ı bir bütün olarak yazılıma aktarabilmek. Bu çalışmanın bir yan ürünü olarak, 2014 yılının sonlarına doğru eldeki yazılım, bir LEGO robot üzerine aktarıldı.
Solucanın vücut parçaları ve sinir ağları, olduğu gibi LEGO robot üzerinde modellendi. Solucanın burnundaki nöronlar, robot üzerindeki ses sensörüne karşılık geldi. Solucanın vücudunun iki yanında bulunan motor nöronlar (hareketi sağlayan nöronlar), robotu hareket ettiren motorlara denk gelecek şekilde programlandı. I Programmer dergisinde Lucy Black şöyle anlatıyor:
Araştırmacıların söylediğine göre robot, solucanınkine benzer davranışlar sergiledi. Örneğin burnun uyarılması, ileriye doğru hareketi durdurdu. Robotun arkasına veya önüne dokunduğunuzda, dokunma sensörleri robotun o yöne doğru hareket etmesini sağladı. Yemek sensörünün uyarılması, robotun ileriye doğru hareket etmesine neden oldu.
Burada heyecan verici olan, robotun aslında "burnuna dokunduğunda dur" şeklinde programlanmamış olmasıdır. Solucanın beynindeki bağlantılar, burna dokunulduğunda durmayı sağlayan sinyalleri otomatik olarak ateşlemektedir. Dolayısıyla bu sinir mimarisi bir robota aktarıldığında, aynı şekilde "vücut kaslarını" (yani motorları) durdurmayı tetiklemektedir.
Elbette simülasyon birebir değil. Örneğin bazı nöronların ateşlenmesini sağlayacak eşik değerler, gerçekte olduğundan birazcık daha düşük. Ancak yine de elde edilen davranış gerçekten etkileyici. Çünkü anlatıldığı gibi, robota mühendis tarafından herhangi bir davranışsal kod yazılmış değil. Robotun tek yaptığı, sinirlerin normalde nasıl ateşleneceğini tekrar ederek ona göre davranmak.
Tabii ki bu durum, daha heyecan verici ve felsefi bir soruyu da doğuruyor. Beyinlerimizi bilgisayara aktarabiliriz dedik; ancak şu anda zaten aktarılmış halde olduğunu nereden bileceğiz? Şöyle ki: teknolojik olarak ilerlemiş medeniyetler bir noktadan sonra gerçeklikten ayırt edilemeyecek kadar karmaşık simülasyonlar üretebilirler. Eğer bu gerçekleşebilirse, muhtemelen çoktan gerçekleşmiş olabilir de (bir diğer evrende veya varsa "üst evrenlerde"). Eğer ki bu gerçekleştiyse, iç içe milyarlar simülasyon, kendi içlerinde yeni simülasyonlar yaratıyor olabilir. Eğer bu açıdan bakacak olursanız, bizim de bir simülasyon içerisinde yaşıyor olmamız çok muhtemeldir!
Başınız dönmeye başladı mı?
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 30
- 6
- 6
- 3
- 3
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Smithsonian Magazine | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:15:43 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3133
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Smithsonian Magazine. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.