Nörobilim, Ceza Hukukunun Çözülemeyen Davalarına Işık Tutabilir mi?

Fransız İhtilali sonrası temelleri atılan 1810 tarihli Fransız Ceza Kanunu, akıl hastalarının yargılanma prosedürü konusunda düzenlemelerde bulunulan ilk dokümanlardan biri olma özelliğine sahiptir. Ceza kanunun 64. maddesi, "sanık, eylem anında cinnet geçirirse herhangi bir suç işlemiş sayılmayacağını" beyan etmektedir. Bu önerme, uygulanacak yargıların usulüne yönelik bir revizyon yapmaya çağırmaktadır. Akıl hastası damgasını yapıştırarak suçluları aklama düşüncesi ise pek çok çevrede büyük tepki toplamış ve etik alanı başta olmak üzere çeşitli sorunlar doğurmuştur. Bu bağlamda, 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarını kapsayan periyot boyunca hukuk, tıp ve adalet dalları disiplinler arası köprüler kurarak bu problemleri ele almışlardır.
Suçluluğa Yatkınlık Üzerine Birtakım Teoriler
Frenoloji: Beyin Yapısı, Kişisel Özellikleri Yansıtabilir mi?
F. Joseph Gall tarafından geliştirilen fizyolojik bir hipotez olan "frenoloji", beynin birçok bölümden oluştuğunu ve her bir bölümünün belirli bir içgüdüye, yetkiye hizmet ettiğini varsaymaktadır. Alman nörolog, beynin yapısı ve formunu incelemiş, öte yandan kriminolojinin doğuşuna zemin hazırlamıştır. Frenoloji, bireyin psikolojik kapasitesinin, fiziksel özellikleri ve beyin yapısına bağlı olduğunu öngörmektedir.

Çok geçmeden, beynin yapısı ve kişisel özellikleri doğrudan ilişkilendiren ilk teorilerden biri olan bu görüşün, farklı alanlarda uygulanabilirliği tartışılmaya başlanmıştır. İki yüzyılı aşkın bir süredir frenoloji ve psikiyatri, beyin yapısından yola çıkarak suça yatkınlığı olan bireyleri tanımlayabilmek adına birlikte çalışmaktadırlar. Analiz ettikleri bireyler belirli bir entelektüel kapasiteye sahip olmalarına rağmen doktorlara göre “katillik saplantısı” yahut “ahlaki delilik” olarak adlandırılan vakalarla eşleştirilmişlerdir. Nitekim, zanlıların uzman kurumlarda tedavi edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da frenoloji, ceza hukuku üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Avukatlar, bir ceza yargılaması sırasında sanığın zihinsel durumunu belirlemek ve kişinin iç benliğini okumak amacıyla frenolojiyi bir araç olarak kullanmıştır. Bunun yanı sıra, ceza hukuku reformu sırasında, frenologlar mahkemelerde uzman tanıklık görevinde bulunmuşlardır.
İlerleyen dönemlerde “sözdebilim” statüsüne indirgenmesine rağmen frenoloji, akıl hastalıkları için ilk bilimsel açıklamayı teşkil etmiş ve mevcut nöropsikolojinin bazı temel hipotezlerini (örneğin, beyin lokalizasyonu) kurmuştur. Günümüzdeyse frenoloji geçerli bir bilgi türü olarak görülmemektedir ve bilimden tamamen dışlanmış haldedir.
Lombroso Teorisi: Kalıtsal Özelliklerden Yola Çıkarak Bir Suçlu Tipolojisi Yaratmak Mümkün mü?
19. yüzyılın sonlarına doğru, pozitivist okulun takipçisi birtakım İtalyan hukukçu kriminologlar (Cesare Lombroso, Rafael Garofalo ve Enrico Ferri), Fransız filozof ve pozitivizmin babası Auguste Comte'un açtığı yoldan giderek ceza hukukuna dair fikirler geliştirmişlerdir. Zanlının suça yatkınlığının iç ve dış nedenlerden kaynaklandığını iddia ettiklerinden, her suçluyu bireysel olarak ele alıp özelliklerini değerlendirmeyi önermektedirler. Böylelikle de toplum içi düzeni sağlamak ve suç tehlikesini ortadan kaldırmayı hedeflemektedirler.
Lombroso, Garofalo ve Ferri beraber "İtalyan Pozitivist Okulu"nu oluşturarak suçluların kişilik özellikleriyle bağlantılı bir determinizm temelinde, suç içerikli bu davranışları açıklamaya uğraşmışlardır. Ferri, suç olgusunu istatistiksel bir bakış açısıyla incelerken; Lombroso, suça eğilimin varlığını ortaya çıkarabilecek bir faktör olarak sosyal ortamın önemini vurgulamıştır. Cesare Lombroso, suçluların ayırt edici özelliklerini belirlemek amacıyla, dünyaya doğuştan suçlu gelen bireylerde bulunduğunu iddia ettiği kalıtsal morfolojik işaretler belirlemiştir. "Stigmat" olarak adlandırdığı bu fizyolojik işaretlerin ışığında bir antropoloji kurmuştur.
Bu suç antropolojisi, Lombroso’nun zamanında iflah olmaz olarak gördüğü "doğuştan suçlu bireyler" hakkındaki modası geçmiş teorilerle kurulmuştur. Kriminologa göre deli suçlular, ahlaki doğalarını tamamen altüst eden "beyin değişmesi" durumu yüzünden suçlu haline gelmekte ve bu yolla da doğuştan suçlu kimselerden ayırt edilmektedirler. Lombroso, beyin değişmesi sonucu özgür iradenin önünün kesileceğinden, suçluların eylemlerinden sorumlu tutulamayacakları sonucuna varmıştır.
Lombroso Teorisi ve İtalyan pozitivist okulu savunucuları, bilimi inkar ettikleri gerekçesiyle tıp ve hukuk dünyası tarafından eleştirilmiştir. Lombroso’nun bir yazısında, geliştirdiği teorinin yalnızca %30 oranında kesinlik içerdiğini beyan etmesi ise itirazları körüklemiştir. Zira, yürütülen bu çalışmalar, akıl hastaları ve zanlıları ayırt eden bir suçlu tipolojisi yaratmaya yönelik ilginç bir girişim olarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır.
Nörobilimin Kapsamına Giren Bazı Problemler
Nörobilim, başta beyin olmak üzere sinir sistemlerini inceleyen, düşünce ve kimlik konseptleriyle ilintili bir bilim dalıdır. Beyindeki birtakım yapısal ve işlevsel disfonksiyonlardan kaynaklanan davranış bozuklukları, nörobilimin, ceza hukuku ve adli psikiyatrinin kapsamına girmesine yol açmıştır.
Adli Sorumluluk
Nörobilimin etik yanını ilgilendiren "adli sorumluluk" kavramı, birey bilinç halinde değilken yapılan birtakım uygulamaları sorgulamaktadır. Bu bağlamda, doktorlar tarafından hasta namına verilecek suçsuz yargısının koşullandırılması öngörülmüştür. Nörobilimin ceza hukukundaki pratikleri üzerine düşünceler, iki ana cephede kutuplandırılmışlardır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu kümülatif düşüncelerden ilki, "sorumluluk" nosyonunu intikamcı ve ceza yanlısı bir kavram olarak algılamaktadır. Hukuk sistemini, adli sorumluluk meselesine cezalandırıcı değil pragmatik bir perspektiften bakmaya çağırmışlardır. Suçlulara ceza verilmesi yerine, rehabilitasyona yönlendirmeyi önermişlerdir.
İkinci görüş ise nörobilimciler tarafından geliştirilmiş olup nörobilimin uygulama alanını ilgilendirmektedir. Nörobilimi, mevcut ceza hukukunun prensiplerini geliştirici bir unsur olarak değerlendirmiş ve sanıkların yargılanması sürecinde başvurulacak bir kaynak statüsünde kabul etmişlerdir.
Suçun Tekrarlanması Problemi Bağlamında Tıbbi Uygulamalar
Ceza hukuku kapsamında, işlenen suçun tekrarlanma ihtimali yargı uzmanlarınca endişe edilen konulardan biridir. Bu hususta, suç içerikli davranışları, beyinde uyardıkları bölgeler ve harekete geçirdikleri nöronları izleyerek analiz eden görüntüleme cihazlarına başvurulmuştur. Nitekim, beyin görüntüleme cihazları aracılığıyla elde edilen bu görüntülerin kontrolsüz dağıtımı yahut karşı tarafa sızdırılması durumlarında, mahkemelerin haksız hükümler verebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Görüntülerin işin ehli nörobilimcilerden bağımsız, yargıçların hipotezlerinden yola çıkarak değerlendirilmesi sonucunda kamu güvenliği büyük ölçüde sarsılacaktır.

Bunun yanı sıra nörobilim, ceza politikalarının, suçun tekrarı tehlikesi üzerinde yoğunlaşma eğilimini artırıcı bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Nörobilim, suç karşısında tıbbi yaklaşımlara sıcak bakmakta ve terapötik müdahalelere teşvik etmektedir. Bu yaklaşım, suçun tekrarını engellemek yolunda akılcı bir çözüm olarak görülse de ilaç ve sakinleştiricilerin farklı maddeler olduğu göz ardı edilmemelidir. Tedavi edici etkilere sahip ilaçtan farklı olarak sakinleştiriciler, insan vücudunda hali hazırda bulunan fonksiyonları iyileştirmeye yaramaktadırlar.
Günümüzde, psikofarmakoloji, beyne etki eden maddelerle de ilgilenen bir disiplindir. 20. yüzyıl başlarında, afyon, kenevir ve alkol gibi kimi bitkisel bazlı geleneksel ilaçlar, psikiyatrik bileşenler olarak kullanılmaya başlanmıştır. 20. yüzyılın ilk yarısında piyasaya sürülen ve bireylerin ruh halini iyileştirmeyi amaçlayan psikofarmakolojik ürünleri, sakinleştiriciler ve antidepresanlar izlemiştir. 1950’li yıllardan sonra ise oldukça kısa bir dönemde geliştirilen maddeler doğrultusunda psikofarmakoloji alanında bir patlama yaşandığı söylenebilir. Amerikan psikiyatrist Peter Kramer, Listening to Prozac adlı kitabında, antidepresanları "yardımcı ilaç" sıfatıyla tanıtan ilk kişi olmuştur. Büyük yankı uyandıran bu kitap, birçok insanı antidepresan kullanmaya teşvik etmiş ve depresif yönelimlere kaynaklık etmiştir.

Psikofarmakolojik maddelere, beyin aktivitelerini iyileştirmek tarzı amaçlar için de başvurulabilinmesine karşın, sağlıklı bir bireye bu maddelerin verilmesinin yerinde bir karar olup olmadığı tıp dünyasında halen daha tartışılmaktadır. İşin ahlaki boyutunda, bireyin bu maddeleri kullanmayı özgür iradesiyle seçmiş olması birincil koşuldur. Nitekim içinde bulunduğumuz neoliberal çağda, ticarileştirme faaliyetleri giderek yaygınlaşmaktadır. Bu kapsamda, psikofarmakolojik ürünler de piyasadaki birçok diğer ürünle aynı kaderi paylaşmakta ve sürümleri bilinçsizce hızlandırılmaktadır. Bahsi geçen bu maddelerin akıl hastaları üzerinde kullanımı ise özgür irade hususundaki çekincelerden ötürü henüz tam anlamıyla aydınlatılamamış bir konudur.
Nörohukukun Doğuşu
Bir terim olarak “nörohukuk”, ilk kez Av. J. Sherrod Taylor tarafından, sivil hukuk için nöroloji dalında yapılması gereken gelişmeleri kaleme aldığı bir makalede kullanılmıştır. Makale, 1990’ların başında çıkan “The Neurolaw Letter” adlı Amerikan bir ceza hukuku avukatları dergisinde yer almaktaydı. Multidisipliner bir düşünüşün ürünü olan nörohukuk, nörobilimin hukuki uygulamalarıyla ilgilenmektedir. Özellikle felsefe, sosyal psikoloji, kognitif nörobilimler ve kriminoloji alanlarıyla yakından ilişkili bu araştırma dalı, bilimsel gelişmeler ışığında kendini geliştirmektedir.
Frenoloji ve Lombroso teorilerinin öncelediği tıp ve hukuk branşları arasında bir köprü kurma düşüncesi, nörohukuk dalının oluşturulmasıyla somutlaşmıştır. Hukukun nörobilimle bağlantı içinde bulunduğu bu dalın, insan davranışlarının nörobiyolojik kökenlerini incelemesi sayesinde, ceza hukukunun iyileştirilmesinde rol oynayacağı düşünülmektedir. Zira, nörobiyolojik bilgi birikimi arttıkça suçluluk nosyonuna bakış açısı karmaşıklaşmakta ve hukuk sisteminin ilerlemesinin önü açılmaktadır.
Nörobilim profesörü ve popüler Incognito - Beynin Gizli Hayatı kitabının yazarı David M. Eaglemann da bu önermeyi desteklemekte ve nörobilimin eşitlik yanlısı bir adalet kavramına katkıda bulunacağını dile getirmektedir. Ceza hukukunda sanığın ve şahitin ruh halini analiz etmek, sanığın davranışları üzerindeki otokontrolünü denetlemek adına kriterler belirlenmelidir. Eaglemann, bu kriterlerin denetlenmesi ve uzmanlarca riayet edilip edilmediğinin takip edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Nörohukuk, bir beyin biliminin ötesinde; insan davranışları, etkileşimleri ve zihinsel yaşamını kapsamaktadır.

Sonuç olarak, nörobilim, ceza hukukunda suçun işlenmesini önlemek bağlamında başvurulan tedbirlerden biridir. Olayın bilimsel ve ahlaki boyutu, henüz her toplumun bu uygulamalara hazır olmadığını gün yüzüne çıkarmaktadır. Ancak gerekli bilimsel altyapıya sahip ve bireyin özgür iradesi ile kişisel rızası hususlarına dikkat eden toplumlarda, ceza hukukunda, nörobilime ehemmiyet veren pragmatik bir reforma gidilmesi uygun olacaktır.
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 3
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- F. A. D. Texte. (1810). Code Pénal De L'empire Français.
- M. Sordino. Neurosciences Et Droit Penal: Des Connexions Dangereuses?. Alındığı Tarih: 6 Eylül 2021. Alındığı Yer: www.wgtn.ac.nz | Arşiv Bağlantısı
- G. Gkotsi, et al. (2014). Les Neurosciences Au Tribunal: De La Responsabilité À La Dangerosité, Enjeux Éthiques Soulevés Par La Nouvelle Loi Française. L'Encéphale. | Arşiv Bağlantısı
- S. Desmoulin-Canselier. (2019). La France À "L’ère Du Neurodroit"? La Neuro-Imagerie Dans Le Contentieux Civil Français. Droit et société. | Arşiv Bağlantısı
- D. Kennedy. (2004). Neuroscience And Neuroethics. Science. | Arşiv Bağlantısı
- O. Olivier. (2012). Le Cerveau Et La Loi: Analyse De L’émergence Du Neurodroit. Centre d’analyse stratégique. | Arşiv Bağlantısı
- G. Gkotsi, et al. (2015). Critique De L’utilisation Des Neurosciences Dans Les Expertises Psychiatriques: Le Cas De La Responsabilité Pénale. ScienceDirect. | Arşiv Bağlantısı
- L. Pignatel. (2021). L’émergence D’un Neurodroit Contribution À L’étude De La Relation Entre Les Neurosciences Et Le Droit.
- N. Edelman. (2006). Marc Renneville, Crime Et Folie. Deux Siècles D’enquêtes Médicales Et Judiciaires. Revue d'histoire du XIXe siècle. Société d'histoire de la révolution de 1848 et des révolutions du XIXe siècle, sf: 169-232. | Arşiv Bağlantısı
- G. Barbier, et al. Prison Et Troubles Mentaux : Comment Remédier Aux Dérives Du Système Français?. (1 Ocak 2010). Alındığı Tarih: 6 Eylül 2021. Alındığı Yer: prison | Arşiv Bağlantısı
- B. Chamak. (2014). Neurosciences Et Société, Enjeux Des Savoirs Et Pratiques Sur Le Cerveau. sf: 51-57.
- S. Ligthart, et al. (2021). The Future Of Neuroethics And The Relevance Of The Law. AJOB Neuroscience. | Arşiv Bağlantısı
- Service Des Etudes Juridiques. (2004). L'irresponsabilité Pénale Des Malades Mentaux.
- E. Mockaitis. Les Jeux D'esprit: Est-Ce Que Les Neurosciences Peuvent Changer Le Droit Pénal?. (5 Şubat 2021). Alındığı Tarih: 6 Eylül 2021. Alındığı Yer: avocats.link | Arşiv Bağlantısı
- S. J. Morse. Neuroethics. (6 Şubat 2017). Alındığı Tarih: 6 Eylül 2021. Alındığı Yer: Oxford Handbooks Online doi: 10.1093/oxfordhb/9780199935314.013.45. | Arşiv Bağlantısı
- C. Cervoni. D-Irm Fonctionnelle : Quelques Idées Sur Le Traitement Statistique Des Données — Site Des Ressources D'acces Pour Enseigner Les Sciences De La Vie Et De La Terre. Alındığı Tarih: 6 Eylül 2021. Alındığı Yer: acces.ens-lyon.fr | Arşiv Bağlantısı
- OECD. Vers Une Éthique Des Neurosciences?. Alındığı Tarih: 6 Eylül 2021. Alındığı Yer: OECD | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/02/2025 17:42:09 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10953
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.