Atinalılar, Sokrates’i, bir bilgeyi öldürmekle, kentinizi ayıplayacak olanlar nedeniyle kazanacağınız kötü ünün dışında, büyük bir kazancınız olmayacak; ben gerçekte hiçbir şey bilmeyen bir adam olduğum halde onlar sizi kötülemek istedikleri zaman, benim bilge olduğumu söyleyecekler.
Yanından ayrılırken, kendi kendime dedim ki; belki ikimizin de iyi ve çok güzel bir şey bildiğimiz yok; ama yine ben ondan daha bilgiliyim; çünkü o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini zannediyor. Ben bilmiyorum fakat bildiğimi sanmıyorum. Demek ben ondan biraz bilgiliyim, çünkü bilmediklerimi bildiğimi sanmıyorum.
Mağaranın duvarındaki gölgeleri gerçek sanan insan, ışığı görünce önce kör olur.
Unutmayın ki, hayatta göreceğiniz iş ne olursa olsun, erdem olmayınca, elde edeceğiniz her şeyin, yapacağınız her işin sonunda, utanç ve kötülük vardır. Ne zenginlik, zengin olan alçak bir kimseyse, ona şeref getirir; çünkü böyle bir halde, zenginlik onun değil, başkasınındır; ne de beden güzelliği ve kuvveti, kötü ve alçak bir kimsede bulunursa, yerini bulmuş olur, uygun düşer; çünkü o kimseyi daha belirli bir şekilde ortaya koyar, alçaklığını daha açık olarak gösterir. Doğruluk ve erdem dışında kalan her bilgi de düzmecedir, bilgelik değildir.
Ey insanlar, aranızdaki en bilge kişi, Sokrates gibi aslında bilgeliğin hiçbir değeri olmadığını bilen kişidir.
Bilge insanlar konuşurlar çünkü söyleyecek bir şeyleri vardır; aptal insanlar konuşurlar çünkü bir şey söylemek zorundadırlar.
Güzel bir ruhla bedendeki uyumlu güzellikler rastlaştığında bu, görülebilecek en güzel şey değil mi? En azından, derin düşünebilen insanlar için...