Ruh, düşüncelerinin rengiyle boyanır.
Sonsuz bir evren içinde, her şeyin geçici olduğunu anlamak zorunludur.
Kovana yararlı olmayan, arıya da yararlı değildir.
İnsan yaşamı sınırlıdır, Varlığı akışkandır, eğilimi belirsizdir, tüm bedeni çürümeye yatkındır, ruhu girdap gibidir, kaderi anlaşılmaz ve ünü muallaktır. Kısacası tüm beden bir nehir gibidir, ruh ise rüya ya da hülya gibidir: ölümden sonra ün de unutulur. Bu yüzden bizi ne koruyup gözetecek? Bizi koruyup gözetecek yegâne şey felsefedir.
Tuniksiz, kitapsız ve yarı çıplak yaşayan filozoflar; “Ekmeğim yok, bilgidir besinim,” derler; bense bilgiyle beslenmiyorum ama ona bağlıyım.
Sana acı veren şeylerin ne olduğuna bak! Hepsinde muhakkak kendi parmağın var. Ya kendine çelme takmışsın ya da aldatmışsın kendini kendi zekânla. Unutma ki seni alt edebilecek olan da ikna edebilecek olan dayine kendi aklın.
Eylemde tembel, konuşmada kafası karışık ve düşlemde yolunu kaybetmiş biri olma. Kısacası ne içine kapan ne ruhundan taş ne de yaşam tarzında başıboşluğa yer olsun.