Ebeveynlerini taklit eden çocuklara da benzememeliyiz, yani ebeveynlerimizden ne aldıysak yalnızca onu yapmamamız gerekir.
Kendi içine bak, ne olduğuna bak, ne olmak istediğini düşün.
Erdemli insan, başkalarından daha fazla değil, kendisinden daha az şey ister.
Ey insan! Doğanın senden talep ettiği işi yap şayet bu görev sana verilmişse ve birileri bunu görüyor mu diye etrafına bakınma. Platon'un Devlet'i gibi bir şey umma, en ufak bir gelişmeden memnun ol, ne kadar ufak olursa olsun önemsiz olmadığını düşün.
Her şeyin kendine özgü bir güzelliği, bizzat kendisinden gelen ve eksiksiz bir güzelliği vardır; övgü bu güzelliğin bir parçası değildir. Övgü, övülen şeyi ne daha kötü, ne de muhteşem yapar. Bunu herkesin güzel saydığı şeyler için de, mesela maddi şeyler ve sanat için de söylüyorum. Güzel olan bir şeyin başka bir şeye ihtiyacı var mıdır? Yasa, gerçek, saygınlık, cömertlik gibi. Bunların hangisi övüldüğü için iyidir, ya da hangisi yerildiği için mahvolmuştur? Zümrüt çirkinleşir mi övgüler düzülmezse? Ya altın, fildişi, mor renk*, lir, hançer, çiçekler, çalılar?
Yakınlarının söylediği herhangi bir söze, yaptığı herhangi bir işe, aklından geçen herhangi bir düşünceye bakmayan, sadece kendi yaptıklarının adilliği ve doğruluğuyla ilgilenen kişi ne çok boş vakit kazanır. Bir başkasının karanlık mizacını umursama, doğru yolundan sapmadan ilerle.
Kamu yararına değilse, hayatının kalan kısmını, başkaları hakkında düşüncelerle yıpratma. Çünkü bir başkasının işlerine, ne düşündüğüne, neyi yapıp ettiğine, neyi ne amaçla söylediğine, neyi aklından geçirdiğine, neyi planladı ğına ve bunun gibi diğer şeylere kulak asarsan kendine özgü yönetici ilkesiyle ilgilenmekten uzaklaşırsın.