Bana gelince, ben hayatımda bu olayı öylesine uç noktaya götürdüm ki, siz onu bunun yarısına kadar götürmeye cesaret edemediniz. Öte yandan, korkaklığınıza da sağduyu dediniz, yalanlarınızla kendinizi avuttunuz. Anlayacağınız, belki ben sizlerden daha ‘canlıyım’ bile.
Siz kütükleşmişsiniz, dedi bana. Hayattan uzaklaşmakla kalmamış, şahsi ve toplumsal ilgilerden de, vatandaşlık ve insanlık görevlerinizden de, arkadaşlarınızdan da uzaklaşmışsınız. Sadece kumar oynamak hariç herhangi bir amaç izlemekten vazgeçmekle kalmamış kendi hatıralarınızdan bile uzaklaşmışsınız. Ben sizi hayatın içinde yer alan ateşli ve güçlü bir insan olarak hatırlıyorum ama artık tüm o güzel anılarınızı, umutlarınızı, hayallerinizi unutmuşsunuz, şimdi en önemli arzu ve istekleriniz tek, çift, kırmızı, siyah, orta on ikili grup ve benzeri şeylerden ileri gidemiyor, bundan eminim!
Ezilmekten kurtulan aşağılık insan, bu kez başkalarını ezmeye başlar
Her şey üstüne geliyorsa belki de sen ters yöne gidiyorsundur.
Alışmışlar da buna… Ağlaya sızlaya da olsa alışmışlar. İnsanoğlu denen
aşağılık yaratığın alışamayacağı hiçbir şey yok galiba!
Raskolnikov yeniden yürümeye başladı. “Acaba nerede okumuştum.” diye düşünüyordu bir yandan da, “İdam mahkûmunun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse, çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamanın, o anda ölmeye yeğleneceğini söylemiş. Yeter ki yaşasın! Yalnızca yaşasın! Aman Tanrım, bu nasıl gerçek böyle! Bu nasıl gerçek! İnsan ne alçak yaratıkmış!” Raskolnikov bir dakika kadar durup düşündü, sonra “Bunun için insana alçak diyen de alçaktır!” diye ekledi.
Öylesine güzel bir gökyüzünün altında nasıl bukadar huysuz insanlar olabilir