Hristiyanlığın Özü adlı çalışmasında, Tanrı'nın insanı değil, insanın Tanrı'yı ve dini yarattığını belirten Feuerbach, Marx'a göre felsefenin düşüncede geliştirilen ve aktarılan bir dinden başka bir şey olmadığını kanıtlamış ve bunu yaparken de insanın insanla olan sosyal ilişkisini teorinin temel ilkesi haline getirerek gerçek materyalizmi kurmuştur. Çünkü insan dünyanın dışında yaşayan soyut bir insan değil, insanın dünyasında üreten, değiş tokuş yapan, mücadele eden, seven bir varlıktır. Devlettir, toplumdur.
1845'te Engels kendi yazdığı ve toplumsal savaşı ve herkesin herkese karşı savaşını ilan ettiği İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu adlı kitabı yayınlar: Bu ayarı bozuk dünyanın hâlâ paramparça olmaması kadar şaşırtıcı bir şey yoktur.
Marx, 1841'de, Demokritosçu ve Epikürcü Doğa Felsefesi Arasındaki Farklar adlı teziyle doktor olur. Maddi dünyanın atomlardan oluştuğuna inanan iki Yunan filozofu arasındaki karşılaştırmada avantaj ikincinin lehinedir. Demokritos'a göre zorunluluk kader ve kanun olarak, tanrının inayeti ve evrenini yaratıcısıdır. Epikür'e göreyse zorunluluk bazılarının iddia ettiği mutlak hakim değildir, bazı olaylar rastlantıya bağlı olarak gerçekleşir, diğerleriyse bizim irademize bağlıdır ve zorunluluk inancıyla yaşamak bir zorunluluk değildir.