Dünyanın öteki yanını kuran tek başına bu istemedir. Çünkü, bu dünya, bir yönüyle baştan başa tasarım olduğu gibi öteki yönü ile baştan başa istemedir.
alışkanlık zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif ,sonra kırılmayacak kadar güçlü olur.
evlenmek, haklarını ikiye bölmek ve görevlerini ikiye katlamak demektir.
okumak; kendi kafanla değil, başkasının kafasıyla düşünmeye benzer.
Doğuştan gelen bir kusurumuz var; hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi sanıyoruz. bu kusurumuzu gidermedikçe, dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer görünecektir. çünkü her adımımızda, ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, mutlu bir yaşam sürdürmeye olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız. işte bu yüzden bütün yaşlıların yüzlerinde aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür.
şu dünyayı tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar.yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?
Doğumundan beş dakika sonra ismine, dinine, milletine ve mezhebine karar verirler ve ömrünün geri kalanını seçmediğin şeyleri savunarak geçirirsin.