Foucault Perspektifinden Disiplinci İktidar: İtaatkar Özneler Yaratmak İsteyen Monarşik İktidar, Aynısını İsteyen Modern İktidara Nasıl Evrimleşti?

- Özgün
- Otokrasi
Fransa kralı XV. Louis’e başarısız bir suikast girişiminde bulunan Robert- François Damiens (1715-1757), açık alanda cezalandırılmış son kişidir. Damiens’in cezalandırılması, dönemin iktidarının açık bir gövde gösterisinin en açık delilini oluşturur. Damiens’e tüm seyircilerin önünde yapılan “insanlık dışı” işkenceler, iktidar anlayışının arkaik bir uygulamasının son örneğidir. Damiens’e yapılan işkence, izleyenleri olabildiğince korkutacak ve psikolojilerini bozacak bir mahiyete sahiptir.
2 Mart 1757 tarihinde, Damiens’e önce Paris kilisesinde suçunu herkese itiraf etmesi istenmişti. Nitekim Damiens "Gün zor olacak!” diyerek, kendisine yapılacak büyük azabın verdiği acıyı kendisinde büyük bir bekleyişle hissediyordu. Bu sırada kalabalıklar toplanmış ve merakla yapılacak işkenceyi bekliyordu. Damiens’e “bot” adı verilen, Ortaçağ Avrupası'nda suçluların ayaklarını çizme botlarla sıkıştırarak yakma, kırma vb. işkence uygulmaya yarayan bir cihazla şiddetli, ağrılı bir şekilde sıkıştırılarak işkence başlatılmıştı. Ama bu, Damiens'e uygulanacak işkencenin sadece başlangıcıydı.
Bu işkencenin ardından kızdırılmış kerpetenlerle vücudu dağlanmaya başlanmıştı. Fransa kralını öldürmek için kullandığı el, kükürtle de yakılmıştı. Bu sırada dağlanan yaralarına daha da acı çekmesi için erimiş balmumu, erimiş kurşun ve kaynar yağ dökülmüş; bu felaket denebilecek işkenceden sonra işkence hız kesmeden devam ettirilmişti. Damiens’in kolları ve bacakları, kopartılması için kraliyet celladı Charles Henri Sanson’a iade edilmişti. Fakat Damiens’in bacakları kolayca ayrılmayacaktı - ki bu durum işkenceyi daha da arttırmıştı. Bu sırada memurlar Sanson, Damiens’in tendonlarını yavaşça kesmesini söyledi. Bacakları ve kolları atlara bağlanan Damiens, daha sonra atların yavaşça çekmesi sonucu büyük bir çığlıkla kolları ve bacakları kopartılmıştı. Ancak Damiens hala kıpırdıyordu ve bu sırada kalabalıklar alkışlar eşliğinde onun kazıkta yanmasını istiyorlardı. Ve Damiens, kazıkta tamamen yakıldıktan sonra külleri rüzgârla etrafa saçılmış ve bu insanlık dışı olan uygulama herkesin içerisinde son bulmuştu.[1] Yapılan bu işkenceye tanık olan Giacomo Casanova, tanık olduğu bu felaketi şöyle anlatıyordu:[2]
Korkunç manzarayı dört saat boyunca izleyecek cesaretimiz vardı. Damiens, iyi bir iş yapma ve cennet gibi bir ödül alma fikriyle Louis XV'i öldürmeye çalışan bir fanatikti ve girişim başarısız olmasına ve krala sadece hafif bir yara vermesine rağmen, sanki suçu tamamlanmış gibi parçalara ayrıldı. Birkaç kez yüzümü çevirmek ve kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım, vücudunun yarısı ondan kopmuş, delici çığlıklarını duydum ancak Lambertini ve Mme bir inç kıpırdamadı. Kalpleri katılaştığı için miydi? Bana söylediler ve onlara inanmış gibi yaptım, zavallıların kötülüğünden duydukları dehşetin, duyulmamış işkencelerinin heyecanlandırması gereken şefkat duygusunu hissetmelerine engel olduğunu söyledim.2

Bu işkence sırasında ilgi çekici olan durum, halkın destek vermesi ve bu korkunç işkenceye rağmen alkışlar eşliğinde Louis’e yapılan işkencenin arttırılması olmuştur. Nitekim dönemin kralının isteği, bu sayede yerine getirilmiş oluyordu. Krala koşulsuz şartsız itaat eden bireyler yaratmak için bu sahneler şarttı. Diğer yandan bu sahneler, bireyler üzerinde oldukça etkili idi.
Ancak Aydınlanma hareketi her alanda olduğu gibi, iktidarın değişmesine de tanık oluyordu. Krallıkların yavaş yavaş yıkılması ve yeni modern iktidar biçimlerinin doğuşu hiç şüphesiz bu arkaik uygulamaların son bulmasını da beraberinde getirmiştir. Modern toplumlarda bu uygulamalar daha sinsi, ancak daha profesyonel bir disiplinize etme biçimine doğru dönüştürüldü. 18 yüzyılda seyirlik idam cezaları, korkunç işkenceler, mahkumlara yapılan fiziksel tahripler, kitleleri korkutmak için yapılmıştır.
Hapishanelerin doğuşu, kendisinden önceki cezalandırma sistemini daha profesyonel bir cezalandırma sistemine terk etmesine rağmen işkence, 19. yüzyıl sonrasına kadar devam etmiştir. Suçlular, modern hapishaneye ıslah edilmeleri için kapatılırken, deliler de tımarhaneye kapatılmıştır. Tımarhane ile hapishane arasında disiplinize etme bakımından pek bir fark yoktur. Hapishaneler artık iktidarın istediği bir biçimde birey yaratma üzerine kurulu bir sistematik içerisinde planlanırken, deliler de bu tımarhanelerde iyileştirilmeye çalışılmıştır. Deliliğin suçluluktan farkı, önceki dönemlerde bir suç değilken, daha sonraları bir suç gibi görülmesi olmuştur. 17. yüzyılda deliler özgürce sokaklarda dolaşabiliyorken, disiplinci iktidarların doğuşu sebebiyle onlar da "büyük kapatılma"ya dahil edilmiştir. Disiplinci iktidarlar için deliler de suçlular gibi işe yarayacak bir program içerisinde olmalıdır. Sanayi devrimiyle başlayan büyük dönüşüm hem üretken bireylere ihtiyaç duymalıydı hem de disiplinci iktidar onların bedenlerini nasıl kullanacağını öğretecek kadar etkin bir yapıda müdahaleci olmalıydı.[3]
Büyük kapatılmanın amacı, iktidarın belirlediği normlar etrafında "normalleştirici" bir uygulamadır. Belirlenen kurallar dahilinde "normal" bireyler yaratma istemi ilk etaplarda başarılı olamamıştır. Fransız filozof Foucault’a göre normalleştirici iktidar sayesinde, dengeli bir insan modeli yaratılmaya çalışılmıştır. Disiplinci iktidarla birlikte mekânı hiyerarşik bir düzene koyma, sınıflandırma, sınırlandırma, bilgiyi üretme, nitelendirme ve teşhis koyma gibi hayatın her alanına hatta yatak odalarına kadar karışmaya başlamıştır. Orta çağda her yerde olan Tanrı algısı, artık yerini iktidara bırakmış ve modern iktidar, Tanrı algısının yerini alarak panaptikon mimarisinde olduğu gibi her şeye müdahale etmeye başlamıştır.
Ancak burada müdahale etmek, zorba bir güç aracı olan iktidar algısı değildir.[4] Foucault için de modern iktidarlar, baskıcı otoriter sistemler değildir. Çünkü otoritenin olduğu yerde iktidar karşıtlığı açıkça kendisini göstermez. Disipline edici iktidarlar, aynı zamanda kendilerine karşı çıkışlarla da meşruiyetini kazanırlar. Orta çağda iktidar, disiplinize etmekten ziyade, otoritesiyle zorba bir güç olarak "zor" kullanmıştır. Disiplinci iktidar da artık zor yerine, aşamalı olarak bilgiyi de üreten ve söylemin gücünü oluşturan anlayışla cinselliğe, bedene, düşünceye hükmetmeye başlamıştır. İktidarın bunları yapabilmesi için de hapishaneler, iş yerleri, tımarhaneler, fabrikalar ve okulları belirli hiyerarşik ve disiplinci bir tarzda yapılandırması olmuştur. Foucault’un "İktidar her yerdedir." demesinin sebebi de buradan gelmektedir.

Modern iktidar tam anlamıyla özgür özneler yaratmaz. İktidar, öznel deneyimini kendisine işlevsel kılan bir birey modeli yaratmak ister. Nasıl ki Louis'e halkın içinde yapılan işkence o zamanın iktidarının "zorba" bir güç olduğunu gösteriyorsa, modern iktidar artık kapatarak ve kişinin nasıl davranması gerektiğine kadar karışmış ve bilgi üreterek onu dönüşmeye müdahil olmuştur. Monarşik iktidarlar zorba olurken, modern iktidarlar disiplinci ve biyolojimizden psikolojimize kadar bir üretim içerinde sürekli bireyi kuşatmış ve kuşatmaktadır. Rasyonalitenin belirginleşmesiyle birlikte hemen her şeye karışan ve denetleyen iktidar için iletişimsel akıl ön plana çıkmıştır. Bu sayede dağıtım daha sistematik hale getirilmiştir.
İktidar ve Bedenin Kontrolü
İktidarın beden üzerinden hükmetmesi ilk etapta yadırganacak bir unsur olarak bakılabilir. Fakat Damiens örneğinde de olduğu gibi, iktidar meşruluğunu bir bedeni nesneleştirerek ortaya çıkarmış, bu sayede iktidarın bireyleri yıldırma aracı haline getirmiştir. Monarşik iktidar veya Orta Çağ'da iktidar, zorba bir güç kullandığı için bedende iz bırakır. Louis'e yapıldığı gibi bedeni dağlayarak ve paramparça ederek kendisini açığa çıkarır. Modern iktidar ise bedende iz bırakmadan ve bireyin psikolojisini de işin içine katarak onu disiplinize etmeyle dönüştürür. Monarşik iktidarında bedene işkence yapılması ve iz bırakması bireyin herkes tarafından fark edilmesini sağlar. Bu da hiç şüphesiz kralın kazandığı bir zafer olmaktadır. Foucault’un belirttiği gibi, iktidardan bağımsız olmayan beden, yargılanarak, iktidarın izini bedende gösterir. Ayrıca monarşik iktidarında adaleti sağlamak isteyen yönetim, bu sayede bedenlere iz bırakarak, suçlu olanları olmayanlardan ayırır.[5]
Monarşik iktidarda beden, dağlanan bir özellikte olurken, düzenleyici veya disiplinci iktidarda uysallaştırılan, normalleştirilen ve edilgenleştirilen bir nesneye dönüştürülür. Burada önemli dönüşümlerden birisi, bedenden zihne doğru bir geçiştir. Düzenleyici iktidar; özneyi, öznel denetim dayatmasıyla kontrol altına almak ister. Foucault "Bir yerde herkes birbirine benziyorsa orada kimse yok demektir." diyerek, iktidarın yaratmak istediği öznel deneyim oluşumunun birbirlerine benzeyen hazır robotlar olduğunu böylece ima etmektedir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Buraya kadar anlatılan hususlardan en önemli ve atlanılmaması gereken nokta, suçlu ve deli dışında da iktidarın özneyi yaratma çabasıdır: Delinin 17 yüzyılda serbest olması ve anormal olarak görülmemesi ama daha sonra tımarhaneye kapatılması örneğinde olduğu gibi, modern iktidar tüm bireyleri kapatarak edilgenleştirmek ister. Hastane, okul, fabrika, vb. her yerde normlar uygulayarak, bir anlamda monarşik iktidarından daha kapsayıcı hale gelmektedir.
Cezanın modern iktidarda zihne kaydırılması, monarşik iktidarından daha tehlikeli bir boyuta sahiptir. Çünkü zihni yöneterek psikolojinin kullanılması bedene uygulanan cezadan daha etkili olabilmektedir. Nitekim bu yöntem hem daha medenidir hem de daha istenilen özneler yaratabilmektedir. Ve iktidar bu sayede "bir kere öldürmek"ten, "bin kere öldürme"ye evrilir. Artık işkence yerine ıslah etme vardır.
Sadece beden üzerinden verilen bu örnekler, iktidarın toplumsal üretim ilişkilerine de yansır. Feodal toplumlarda var olan yağmalama, zorla çalıştırma, el koyma gibi arkaik uygulamalar artık yerini düzenleyici toplumsal ilişkilere yani sözleşmelere ve kurallara bırakır. Bu ise iktidarın niçin her şeye karışma durumunu özetler niteliktedir. Yeni toplumsal ilişkiler için iktidar bireylerin bedenine, davranışlarına, hareketlerine kadar bu mekânsal düzeni sağlayabilmek için karışmak durumundadır.
Ancak beden, iktidar tarafından her mekân içerisinde bir kontrole tabi tutulsa da, bunun yapıldığı en iyi yer hapishanelerdir. Foucault, 19. yüzyılda da tam olarak fiziksel cezanın bitmediğini belirtir. Bunun nedeni, suçluyu uysallaştırıp bir üretim haline getirmek için bedeni kullanma zorunluluğu olmasıdır. Bireyin üretkenliği o dönem için ancak bedenin kontrolüyle mümkün olmaktadır.


Özgürce Dolaşan Delilerden, Tımarhaneye Kapatılan Delilere Giden Süreç
Foucault, iktidarı bilgiyle iç içe olarak ele alır. İktidar, insan bilimlerini kullanarak bilimsel bilgi ürettiği gibi, bilimsel olmayan söylemleri de yaratır. İktidar, bilgiyle iç içe olduğu için, iktidarın bilgi tanımı tabii olarak bireylerin olgulara olan bakışını da etkileyecektir. Bununla ilgili olarak delilik, zaman içerisinde bir değişiklik göstermiş midir? Deliliğe bakış değişim gösterdiyse bunun sebebi nedir? Foucault, Deliliğin Tarihi eserinde, arkeolojik araştırmasıyla deliliği ele almıştır.
Delilik üzerine yapılan çıkarımlar, akıl tarafından yapılmış ve sınırları çizilmiştir. Delilik, Aydınlanma Çağı’nın ayak seslerinin duyulmasıyla akıl tarafından öteki olarak belirlenmiş ve tıpkı suçluda olduğu gibi tımarhaneye konularak "normalleşme" sürecine tabi tutulmuştur. Akıl, akıl dışını kabul etmeyerek bireyin iradesinde olmayan deliliği ötekileştirmiştir. Orta Çağ'dan sonra modern iktidar anlayışıyla birlikte büyük kapatma; evsizler, fakirler, engelliler, fahişeler, eşcinseller tıpkı suçlulukta olduğu gibi kapatılmışlardır. Ve bunlara deli gözüyle bakılmıştır. Bunun sebebi basittir: Delinin bir evi veya işi genellikle yoktur. Yukarıda saydığımız dezavantajlı grupların da evi ve işleri o dönem olmadığı için, deli statüsünde sayılmış ve disiplinize edilerek normalleştirme sürecine sokulmuştur. Daha sonraki zamanlarda ise daha iyi kategorizasyon yapılmış ve deli tımarhaneye, engelli hastaneye kapatılmıştır.[3], [6]
17. yüzyıl ve öncesinde özgürce dolaşan delinin bir mesleği ve statüsü bulunmuyordu. Sanayileşmenin ayak seslerinin gelmesiyle birlikte deli, toplumda işe yaramayan gözüyle bakılmıştır. Üretim ve tüketim toplumlarında ve kapitalist düzende işe yaramayan bireyler bu anlayışta sokaklarda özgürce dolaşmamalıydı.
Delilik üzerine yapılacak tüm tanımların sınırları bir akıl tarafından çizilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple akıl dışılığı belirleyebilmek için, önce aklın ne olduğunun bir sınırını çizmek gerekir. Ve akıl, bu anlayışa göre meşruiyetini, diğer bir deyişle tanımını akıl dışılıktan belirler. Düalistik zıtlıklarda olduğu gibi iyi kötü ile, kötü de iyi ile sınırını belirler. Yani iyiyi tanımlayabilmemiz için kötünün sınırlarını çizmemiz gerekir. Foucault, Deliliğin Tarihi eserinde her dönemin epistemesinden söz eder. Bu bilgi, tarihin bir dönemi içerisinde neyin doğru neyin yanlış olduğu gibi meşru olanın ve olmayanın sınırını belirlemektedir. Bu nedenle akıl ve akıl dışılık dönemin söylemine göre tanımlanmıştır. Foucault, 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar ampirik veriler eşliğinde deliliğe ilişkin algıyı araştırır.[7]
Orta Çağ'dan Klasik Çağ'a geçişte deliye ilişkin tutum siyasi ve ekonomiktir. Klasik çağda yaşanan ekonomik krizler işsizliği arttırdığı gibi, aç kalan insanların kontrol altına alınması gerektiği fikrini doğurmuştur. İktidara karşı ayaklanmaları önlemek isteyen yönetimler, delileri tımarhaneye kapatarak hem kontrol altına almış hem de işgücüne katmaya çalışmıştır. Bu kriz dönemlerinde sadece deliler değil, tüm dezavantajlı gruplar kapatılmışlardır. Delilikte olduğu gibi tüm kapatılanlar çalışmak istemeyen, sabit bir evi ve işi olmayanlardır. Bu nedenle toplumda çalışmayanlar ötekileştirilerek kapatılmışlardır. Anlaşılacağı üzere sanayi toplumları, Orta çağ toplumlarında olduğu gibi deliyi özgür bırakmamış ve onu sınıflandırarak disiplinize etmiştir.
Foucault’un deliliğe ilişkin çalışması kendisinin de göstermek istediği üzere “normal” bireyleri de iktidarın yaratmaya veya disiplinize etmeye çalıştığını bize göstermesi olmuştur. Modern iktidar geçmişi kötüleyecek söylemleri üreterek kendisini meşrulaştırmıştır. Ancak normal insan olmanın veya kesin bir akıl veya delilik tanımına Foucault inanmadığı gibi, çağa göre epistemelerin sürekli değişmesi bu tanımları da değiştirecektir.
Foucault’nun Bazı Temel Kavramları
Foucault’nun çalışmalarını anlayabilmek için onun ne tür yöntem izlediğini ve geliştirdiği kavramları bilmek gerekmektedir. Foucault’nun bu yazıda geçen bazı temel kavramlarını yazarak daha iyi anlaşılmasını amaçlıyoruz.
- Arkeoloji: Foucault, Deliliğin Tarihi eserinde bu yöntemi izler. Bu yöntemin ana amacı geçmişin bir “bugününü” araştırmaktır. Geçmişin söylemsel izlerini, kurallarını günümüzle ilişkilendirmektir. Diğer bir tanımla, günümüzde var olan süreçleri tarihte aramaktır.
- Biyo-iktidar: Nüfus oranının ne kadar olacağını, doğumları ölümleri ve hastalıkları denetleyen iktidarı tanımlar.
- Büyük Kapatılma: Bekar anneler, işsiz, ahlaksız rahipler, sapkınlar, başarısız intiharlar, fahişeler, kısacası sosyal olarak verimsiz veya yıkıcı olarak kabul edilen herkes iktidar tarafından hapsedilmiştir.
- Disiplin Toplumu: Kişilerin sosyal bedenindeki davranışlarını düzenleyen bir güç aygıtıdır. Bu, mekânın (mimari vb.), zamanın (zaman çizelgelerinin) ve insanların faaliyetlerinin ve davranışlarının (tatbikatlar, duruş, hareket) organizasyonunu düzenleyerek uygulanır. Karmaşık gözetim sistemleri yardımıyla uygulamaya geçirilir. Disiplin, iktidarın uygulanabileceği yollardan birisidir. Tarihini ve kökenlerini hasta-neler, hapishaneler, tımarhaneler, okullar ve kışla gibi disiplin kurumlarını tartışarak 'disiplin toplumu' terimini kullanır.
- Süreksizlik: Foucault ve diğer postyapısalcılar tarihi süreç içerisinde özlere diğer bir deyişle değişmeyen unsurlara karşıdır. Foucault çalışmalarında süreksizliği, farklılıkları ve kopmaları gösterir.
- Söylem: Kısacası var olan maddi olan sözlü izlere, diğer bir tanımla tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan ve iktidarla iç içe olan kurallara; belirli bir konuşma biçimine atıfta bulunulur.
- Panaptikon: Hücreleri merkezi bir izleme kulesi etrafında toplayan, 18. yüzyılın sonlarında Jeremy Bentham tarafından tasarlanan bir hapishane mimarisidir. Hapishane aslında hiçbir zaman inşa edilmemiştir fakat bu tasarım bazı hapishaneler de dahil olmak üzere birçok kurum için bir model olarak kullanılmıştır. Foucault, bu hapishane modelini metafor olarak kullanır.[8]
Sonuç
Hapishanelerin doğuşuyla birlikte iktidar, bedeni işkence edilen bir formdan çıkararak, onu disiplinize etme yoluna gitmiştir. İtaate zorlanan beden aşamalı olarak mahkumlara nasıl itaat ettirileceğini disiplin etme yoluyla gösterir. Burada örnekleri verilen hapishaneler ve delilik, sadece modern iktidarın nasıl mekânda işlediğini gösteren örnekler olsa da Foucault’un da tespit ettiği üzere iktidar sürekli disiplinize ederek uysallaştırılmış özneler yaratmaktadır.
Foucault’un ampirik analizleriyle de ulaştığı sonuçlar, günümüzün epistemesinin geçmişin epistemesinin belirlenmesiyle olduğunu göstermektedir. Foucault'a göre, eğer bugün delilik denilince zihnimizde bir anlam oluşuyorsa ve bu anlam olumsuz bir özellik gösteriyorsa, bunun sebebi iktidarın çizdiği normların bize dayatılmasıdır.
Aydınlanmaya ve onun değerlerine karşı şüpheci yaklaşan Foucault ve diğer post-yapısalcılar; oluşturulan sınırların, kategorilerin, epistemlerin kurgu olduğunu düşünürler. Foucault, “Normal insan kurgudur.” örneğinde olduğu gibi, oluşturulan söylemlerin iktidarın belirlediği bir daire içerisinde belirlendiğini savunur.
Burada sıklıkla kullandığımız iktidar tanımı, tepeden inmeci ve homojen bir iktidar değildir. Foucault’un da dediği gibi "İktidar her yerdedir."; kısacası, disiplinize etme araçlarının olduğu yerlerdedir. İktidarın belirli bir merkezi yoktur. Mikro iktidarlardan makro iktidarlara kadar çeşitlilik gösterir. Postyapısalcılar toplumları karmaşık ağlar olarak görürler. Tıpkı iç içe geçmiş iplerin olduğu gibi toplumlar ve iktidarlar ağlarla örülmüştür.
Modern düşüncenin özgürleşme hareketiyle ortaya çıktığı düşünülse de, Foucault için modern düşünce, Orta Çağ monarşik iktidarından daha sinsi bir yapılanma içerisinde kendine bağımlı bireyler yaratmıştır. Bununla ilgili olarak kendisi söylemlere mahkûm olmadığımızı söylemiş ve bundan çıkılabileceğini ifade etmiş olsa da, eleştirmenlere göre böyle kurtarıcı bir reçete sunmamıştır. Nitekim Foucault, gerek dinlerde gerekse ideolojilerde olduğu gibi, bir kurtuluş reçetesine inanmamaktadır.
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 6
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ M. Foucault. (1992). Hapishanenin Doğuşu. ISBN: 9789755330327. Yayınevi: İmge Kitabevi. sf: 3-7.
- ^ C. Giacomo. (Project Gutenberg, 2020). The Complete Memoires. Not: 2. Kitap, 5. Cilt, 3. Bölüm.
- ^ a b C. D. Güneş. (2020). Ruh Bedenin Hapishanesidir: Micheal Foucault. Ekev Akademi Dergisi, sf: 59-72. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Foucault. (2020). Büyük Kapatılma. ISBN: 9789755392858. Yayınevi: Ayrıntı yayınları.
- ^ Ö. Doruk. (2013). Disiplin Toplumu Ve Haber Söylemi: Gökkuşağı Derneği'nce Yapılması Planlanan Yürüyüşün Engellenmesine İlişkin Haberlerin Çözümlenmesi. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, sf: 106-132. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Öztürk, et al. (2016). Filmlerle Delilik: Foucaultcu Bakışla Deli Ve İktidar İlişkisi. Erciyes İletişim Dergisi, sf: 1-14. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Foucault. (2020). Deliliğin Tarihi. ISBN: 9789755330402. Yayınevi: İmge Kitabevi.
- ^ C. O'Farrell. Michel Foucault: Key Concepts. (20 Aralık 2020). Alındığı Tarih: 20 Aralık 2020. Alındığı Yer: Michel Foucault | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/05/2025 09:28:12 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9773
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.