Yelkenizm ve Zihin Özgürlüğü
Kapitalizm nasıl alt edilir ?

- Blog Yazısı
[2][1]-Geleneksel eğitim düzeni nedir ?
-Geleneksel düzen; öğrencilerin meta olarak görüldüğü ve dış dünyadaki başarılara göre sınıflandırıldığı eğitim sistemi modelidir. Bu düzende öğrenciler, öğretmenlerin onlara verdikleri bilgileri bir başkasını geçmek, rekabet etmek ve sıralama yapmak için kullanır. Kısaca bilgi, başarıya giden yolda araç olarak kullanılır. Bu aracı en iyi kullanan öğrenciler, ileride en yüksek maaşı alacak ve hayatını en iyi şekilde geçirecek öğrencilerdir. Kısacası sistem bir elek görevi görür. Amaçları; iyi pirinçleri alıp, geriye kalanları ise bir kenara atmaktır. Bu düzendeki öğrenciler için amaç, bilgi sahibi olmak ve öğrenmek değil; bu bilgiyi sınavlarda kullanabilmektir. Bu düzenin kısaca adı Objektizmdir.
-Yelkenizm nedir ? Neden Yelkenizm ?
-Yelkenizm, objektizme karşı; öğrencilerin bireysel özgürlüklerini savunan ve öğrenciyi tinsel bir varlık olarak ele alan ideolojidir. Yelkenistlere göre insan, önce özüne, yani doğasına dönmelidir. İnsan doğası ise, diğer hayvanların doğasından farklı bir yapıdadır. Çünkü diğer hayvanlar hayatta kalmak için rekabet etmek zorunda iken, insan doğası; sahip olduğu tinsellik sayesinde bu doğayı alt eder ve kendi doğasını yaratır. Bu doğa, insanın sorgusundan doğan her şeydir. Çünkü sorgu, doğanın kendisidir. Kısaca insan doğası; sorgulamaktan, felsefeden, anlam arayışından ve varoluştan geçer. Halbuki objektizm, insanı bu doğasından alarak sistemin doğasına entegre etmeye çalışır. Objektizm de, tıpkı kapitalizm gibi; iki yüzlü, insanı ahlaki değerlerden uzaklaştıran, yıkıcı ve tüketici bir sistemdir. Kapitalizmi kapitalizm yapan en önemli unsur, objektizmden geçer. Çünkü bu insanlar, öğrencileri sistemin doğasına entegre eder ve ilerideki kapitalist toplumları göstererek “İşte bakın, insan doğası gereği rekabetçi ve hırslıdır” tezini ortaya atar. Halbuki o doğayı oluşturan, sistemin ta kendisidir. Objektizmin getirdiği başlıca sorunlar şunlardır:
• Öğrenciyi kendine yabancılaştırmak
• Öğretmen propagandalarına yol açmak
• Sıralama sistemi ile bireyleri değersizleştirmek
• Zorunlu dersler ile bireyin öğrenme azmini elinden almak
• Öğrenciyi kendi kontrolü dışındaki şeylere zorunlu teşvik
• Özel okul varlığı ve bilginin paraya dökülmesi
• Öğrencileri kimi derslerden bıktırmak ve öğrenimin yolunu kapatmak
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
• Rekabet sorunu
-Ülkelerin refahında eğitimin önemi :
-Refah, toplumların öncelikli hedefi olmalıdır. Refahı belirleyen etkenler başlıca şunlardır: Ekonomik etkenler, sosyal etkenler, politik etkenler, kültürel ve psikolojik etkenler... Lakin şunu unutmamak lazım ki bir ülkenin refahının temelini o ülkenin insanlarının kalitesi belirler. Sistem ne olursa olsun, lider kim olursa olsun; önemli olan nasıl yönetildiğimizdir. İşte buna da halkın iradesi karar verir. Eğer halk, kendi arasında yozlaşmış ve radikal bir takım uygulamalarda bulunuyorsa o halk refaha uzaktır. Eğer bir halk, koyun gibi sisteme boyun eğiyorsa, o halk huzurdan ve doğadan uzaktır. Bu sebeple halkların, eğitimli insanlardan oluşması şarttır. Lakin bu eğitim, objektivist ülkelerdeki gibi bilginin araçlaştırılması ile değil; bilginin amaçlaştırılması ile yapılabilir.
-Neden Komünizm değil ?
-Komünizm, tarih boyunca insanlığı sömürüden kurtarma iddiasıyla ortaya çıktı. Marx’ın yaptığı sınıf analizleri, kapitalist düzenin eşitsizliklerini ortaya koymada çok etkiliydi. Ancak komünizm, insanı yalnızca ekonomik bir varlık olarak ele alır. Ona göre insan, üretim araçlarının sahibi olmalı ve bu araçlar ortaklaştırıldığında eşitlik doğacaktır. Fakat bu yaklaşım eksiktir. Çünkü insan, sadece çalışan, üreten bir varlık değildir. İnsanın doğası çok daha derindir: İnsan bir düşünürdür, bir sorgulayıcıdır, bir öğrencidir.
Komünizm, ekonomiyi merkez alarak bir değişim hayal etti. Ama asıl sorun ekonomik yapıda değil; zihniyettedir. Eğitim sistemi değişmedikçe, bireyler çocukluktan itibaren metalaştırılmaya devam edecektir. O yüzden komünizm, eğitim sistemini köklü şekilde ele almadığı için, kapitalizmin ürettiği “insan modelini” dönüştüremez. Komünizm aynı zamanda tinselliği de görmezden gelir. İnsan sadece ekmek peşinde koşan bir varlık değildir. Anlam arar. “Neden yaşıyorum? Ne için öğreniyorum? Nereye aitim?” gibi soruları komünizm cevaplayamaz. O yüzden insanlar, komünist düzenlerde bile içsel bir boşluk yaşar.
Ayrıca komünizm, bireyselliğe karşı mesafelidir. Her şey “toplum” adına yapılır ama birey, kendi özgür iradesiyle bir yol çizme şansına sahip olamaz. Zaten tarihte birçok komünist rejimin otoriterleşmesi de buradan gelir. İnsanı değiştirmeden sistem değiştirilince, eski zihniyet yeni sistemde yeniden hortlar.
Yelkenizm burada devreye girer. Çünkü Yelkenizm, önce insanın özgürleşmesini, önce eğitimde dönüşümü, önce zihniyet devrimini savunur. Eğitim özgürleşmeden, ekonomi ne kadar değişirse değişsin, sonuç aynıdır. Eğitim özgürleştiğinde birey kendi yolunu çizer. Sadece eşitlik değil, özgürlük de gerekir. Sadece karnımızı doyurmak yetmez; ruhumuzu da doyurmamız gerekir.
Sistemi sistem yapan şey toplumdur.
Toplumu toplum yapan ise eğitim düzenidir.
Bu yüzden kapitalizmin gerçek yuvası; ekonomik piyasalar değil, eğitim düzeninin ta kendisidir.
Kapitalizme doğrudan orakla, çekiçle veya silahla savaş açmak onu yıkmaz. Tam tersine güçlendirir. Çünkü o zaman kapitalist düzen, kendini “uygar dünyanın savunucusu” gibi göstermeye başlar. Tıpkı Sovyetler Birliği’nin yıllarca Batı propagandasıyla karalanması gibi.
Ancak zihinsel bir savaş açarsak — genç nesilleri sorgulayan, özgür düşünen, anlam arayan bireyler hâline getirirsek — o zaman kapitalizmi çıkış noktasından vurmuş oluruz.
Kapitalizmin nefesi, sisteme uyum sağlayan bilinçsiz öğrencilerden gelir. Eğer bu akışı kesersek, sistem içeriden kurur.
İnsan Doğası :
-İnsan doğası, onun sorgusundan doğan her şeydir; çünkü insan tinsel bir varlıktır. Her birey belli bir yaşa geldiğinde sorular sormaya başlar. Özellikle çocukluk döneminde bu soru üretme içgüdüsü yoğun olarak gözlemlenir. İşte tam da bu noktada insan doğası ayırt edici ve değişkendir. Çünkü birey, zamanla kendi zihnindeki fikirleri değiştirme gücüne sahiptir.
Yelkenizm’i Marksizm’den ayıran temel fark buradadır. Marksizm’e göre insan doğasını belirleyen şey metalar ve maddi koşullardır. Oysa Yelkenizm, insanın doğasını bireylerin bu metalara karşı verdiği tepkilerde bulur. Bu yaklaşım, Stoacı “algı prensibi” ile örtüşür: “Olaylar değil, olaylara yüklediğimiz anlamlar bizi etkiler.”
Ancak şu bir gerçektir ki her sistem, insan için bir yük oluşturur. Bu yükü kaldırabilenler, bireysel devrimlerini gerçekleştirmiş ve zihinsel özgürlük yolunda ilerlemiş insanlardır. Yelkenizm, işte bu bireysel devrimleri temel alan bir düşünce sistemidir. Bunları zamanı gelince açıklayacağım.
Kısacası:
İnsan doğası; değişken, ayırt edici ve sorgulama temelli bir yapıdır.
Sürü İnsan ve Üst İnsan :
-Sürü insan, kısaca genel kanıdan doğan her şeydir. Yani sistemin ona verdiği doğayı kabul eden ve kendi doğasını terk etmiş insan topluluklarıdır. Bu topluluklarda bilgi değil, sistemin onlara verdikleri nimetler önceliktir. Örneğin kapitalizmdeki sürü-insan; para, rekabet, lüks hayat vb. için yaşar. Sovyet rejimi tarzı bir sosyalizmde insan, komünist parti için yaşar.
Fakat şunu unutmayalım ki insan algısı, tamamen metalardan etkilenen ve onlara boyun eğen bir varlık değildir. Eğer kişi zihninde bir kıvılcım başlatır, sorular sormaya başlarsa ve bireysel devriminin ilk aşaması olan farkındalığa sahip olursa; o zaman zihinsel olarak da özgürleşmeye başlar.
Artık birey, sistemin doğasını terk eder ve kendi doğasını yaratmak için kollarını sıvar. İşte bu üst-insan modelidir. Bireyler kendi varoluşlarını düşünürler, sistemin neden böyle işlediğini sorarlar, geleneksel dini öğelere boyun eğmek yerine kendi tanrılarını yaratırlar.
Artık doğa onları değil; onlar doğayı yönetirler. Bu sebeple insanın zihnen özgürleşmesi, öncelikle doğasını yönetmesi ile mümkündür.
Yelkenist algı prensibi :
-Epiktetos der ki: “İnsanlar, şeyler yüzünden değil; şeylere ilişkin düşünceleri yüzünden acı çeker.”
Bu, belki de algıyı açıklayabilecek en güzel yorumdur. Lakin algıyı daha da fazla açmamız gerekir.
Öncelikle şunu bir anlayalım ki insan zihninde bireysel bir devrim yaşamadığı sürece, büyük çoğunlukla dışarıdan gelen verileri zihninde genel kanıya göre işler.
Onlar rekabet mi ediyor? Sen de et. Onlar bir sınav uğruna sadece 3 saat mi uyuyor? Sen de uyu.
Bu da bize, genel kanının ne kadar yıkıcı ve dogmatik olabileceğinin bir kanıtıdır.
Peki insan neye göre bu genel kanıya düşer veya bireysel bir devrim gerçekleştirir? Düşünüyorum ki insan zihni de soyut kaslarla çevrilidir. Bu kaslar – kişi bireysel devrimini tamamlamış olsa bile – çalışan ve geliştirilebilen kaslardır.
Şimdi Epiktetos’un sözünü tekrar düşünün ve aklınızda şu soruyu sorun:
“Bir böceği ezdiğimde ve üzüldüğümde mi algılarımı daha kolay yönetebilirim, yoksa bir arabayla kazara bir adamı öldürdüğümde mi?”
İşte zihin kasları burada görev yapar.
Gördüğünüz üzere iki durumda da zihin hâlâ özgürdür ve seçimleri size bırakır. Lakin eğer zihninizdeki soyut kaslar yeterince güçlü değilse, zihin kendini genel kanıya bırakmakta ya da duygulara boğulmakta zorunlu kalır.
Lakin iyi haber şu ki zihin kasları da zamanla gelişebilen ve kendini yenileyebilen yapılardır. Bu gelişimin temelinde ise İMT (İçsel Mekanizmalar Teoremi) yatar.
Yelkenist algı ve sistemsel eleştiri bağıntısı :
-Buraya kadar Yelkenist algıyı anladıysak, algının sistemle olan ilişkisine de kısaca değinmek istiyorum:
1. İnsan metalardan etkilenen bir varlıktır. Yani öğrenci eğitim sisteminden etkilenir.
2. Lakin bu, onun özgür olma potansiyelini ortadan kaldırmaz. Bireysel devrimler yapabilen insanlar, yeniden zihni özgürlüklerine ve doğalarına döner. Fakat bu farkındalık seviyesine ulaşmak, herkesin kolayca yapabileceği bir şey değildir. Bu sebeple, herkesin bu potansiyele ulaşabilmesi için sistemin değişmesi gerekir.
3. Bireyler bireysel devrimlerle farkındalık seviyesine ulaşsalar dahi, zihinsel kaslar hâlâ işlevseldir ve kimi durumlarda metaların etkisi sürebilir. Önemli olan, pes etmemektir.
Bireysel Devrim :
-Bireysel devrimden kısaca bahsettik, şimdi bu kavramı biraz daha derinlemesine inceleyelim.
Öncelikle bireysel devrim 3 aşamadan oluşur:
Farkındalık, Açıklık ve Eylem.
• Farkındalık:
Bireyin kendine “Neler oldu?” diye sorduğu ve durumun farkına vardığı evredir.
• Açıklık:
Bireylerin kendilerine “Neden oldu, ne sebep oldu?” diye sorarak açıklama yaptığı evredir.
• Eylem:
Artık farkındalığını kazanmış bir bireyin, kendine çizeceği yol haritasıdır.
Örneğin, artık bir robot olmadığı çıkarımını yapar ve kendine boş zamanlar ayırmayı düşünür.
Bireysel devrimler sadece sistemsel olmak zorunda da değildir; duygusal yoldan da düşünülebilir.
Mesela ailesi, sevgilisi ya da bir arkadaşıyla kavga etmiş bir adam, radikal duygularının onu ele geçirmesine izin vermeyip, olayı sorgulayarak objektif bir şekilde yaklaştığında dahi bireysel bir devrim yapmış olur.
Buradan da şu sonucu çıkarabiliriz ki:
Bireysel devrimler süreklidir ve sürekli olmak zorundadır.
İMT :
-Açılımı içsel mekanizmalar teoremidir. Lakin sadece algıyı açıklamaya çalışmakla değil aynı zamanda zihin kaslarının nasıl geliştiğini ve fikirlerin nasıl oluştuğunu anlatmaya çalışır. Genel tablosu şu şekildedir.

1. Şüphe (Yakıt):
Algı mekanizmasının yakıtı şüphedir (en azından şimdilik).
Şüphe, insanın algısını harekete geçirir ve çoğu duygu şüpheden ortaya çıkar.
Örnek: A partisine destek veren bir bireyin, C partisinin yazdığı bir yazıya dair fikirlerini ele alalım.
Eğer bu kişi önyargılarını yıkmazsa ve kalıp bilgilerini kullanırsa, şüphe etmeyecek ve haliyle standart algıya varacaktır.
Lakin yeterli şüphe oluşursa:
2. Sorgu Organı (Filtre):
Şüphe burada süzgeçten geçirilir. Soru üretme süreci başlar.
3. Farkındalık Organı (Cevap Bulma):
Sorulara cevap alınan yerdir.
Bu organ ikiye ayrılır:
• Mantık organı
• Duygu organı
Birey, bu iki yoldan biriyle ya da her ikisiyle kendini ikna eder.
4. İdealar Organı (Sadakat):
Fikre olan bağlılık burada oluşur.
Bu organ iki yoldan güçlenir:
• Mantıksal bağ: Kesin bir doğruluğa ulaşılması (örn. 2+2=4)
• Duygusal bağ: Fikrin doğruluğundan bağımsız olarak, duygusal tatmin sağlanması
(örn. bir dine sıkı sıkıya bağlı olup, hakkında bilgi sahibi olmamak)
5. Sonuç: Algı
Bu süreçlerin sonunda oluşan algı, bireyin davranışlarını belirler.
Lakin yeterli şüphe oluşsa bile birey, sonunda eski (standart) algısını da seçebilir.
İMT – Zihin Kasları Bağlantısı:
Buradaki kilit nokta, İdealar Organı ile ilgilidir.
Çünkü zihninizdeki bir fikri harekete geçireceğiniz zaman, o fikre olan bağlılık belirleyici olur.
Hiç kimse, doğruluğundan şüphe ettiği bir fikri kolay kolay uygulamaz.
Bu yüzden, İdealar Organı ne kadar güçlüyse, zihin kaslarınız o kadar dirençlidir.
İdealar Organını geliştirmenin yolları:
• Fikri canlı tutmak
• Sürekli sorgulamak
• Tatmin edici cevaplar almak
Yelkenizm ve sınıf kavramı :
-Yelkenizm'e göre sınıflar, sadece metasal unsurlara göre tanımlanamaz.
Bu sistemde yalnızca iki sınıf vardır:
• Üst İnsan Sınıfı
• Sürü İnsan Sınıfı
Bunun temel nedeni, toplumu şekillendiren ana unsurun “idea” olmasıdır.
Yani toplumsal çatışmaların temelinde ekonomik çıkarlar değil, fikirler ve zihniyetler vardır.
Silsile şu şekilde işler:
Yanlış fikirler + bozuk düzen (idealar) → toplumsal sorunlar (ekonomik, kültürel, zihinsel) → çatışma
Ekonomik sistemler, yalnızca birer sonuçtur. Onların arkasında yatan şey, insan zihninde hâkim olan algı, değer ve inanç sistemleridir.
Son Söz :
Bu metin, Yelkenizm’i yalnızca genel hatlarıyla açıklayan bir tanıtım niteliğindedir.
Henüz çok erken bir aşamadadır ve şu anda bir eleştiri ideolojisi olarak görülmelidir.
Evet, şu an için bir ütopyadır; çünkü:
• Denenmiş bir model değildir
• Ekonomik bir sistem önerisi sunmamıştır
• Geniş kitlelerce tanınmamaktadır
Ancak bu onu değersiz değil, gelişime açık kılar.
Yelkenizm’in kurucusu benim: Baharat Yelken.
Bu düşünce sistemini, çevremde gözlemlediklerimden, kişisel notlarım ve derslerden kafamı kaldırabildiğim zamanlarda geliştirdim.
Ben bir sosyolog, bir filozof ya da bir ekonomist değilim.
Yelkenizm’i okuduğum filozoflardan (Nietzsche, Karl Marx, Sokrates, Epiktetos, Marcus Aurelius, Gadamer, Edmund Husserl) ve öğretmenlerimin anlattıklarından etkilenerek oluşturdum.
Bu süreçte bana yardım eden felsefe öğretmenime teşekkür ederim.
-Baharat Yelken
- 5
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ W. V. Zyl. The Pillars Of Stoicism: Understanding Perception, Action, And Will. (20 Mart 2024). Alındığı Tarih: 21 Haziran 2025. Alındığı Yer: Mensist | Arşiv Bağlantısı
- Darağacı Sanat. Nietzsche’nin İnsanları. (7 Mart 2021). Alındığı Tarih: 21 Haziran 2025. Alındığı Yer: Darağacı Sanat | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/06/2025 08:45:59 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20877
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.