Yapay Zekâ, DNA ve Neden Korkmalıyız?
Biz kimiz? Yapay Zeka ile Benzerliklerimiz, Zıtlıklarımız

- Blog Yazısı
Aslında biz insanların hikayesi güzel başlamıştı. Belki cennetten kovulmuştuk ama Kâinatınn merkezi bizdik. Her şey bizi var etmek için yaratılmıştı. Her şey bizim ve dünyamızın etrafımızda dönüyordu.
Ta ki bilimle her şeyi görene kadar bu düşüncelere yürekten inanmaya devam ettik!
İlk olarak şunu fark ettik; aslında sandığımızdan çok ama çok daha küçük bir gezegende yaşıyoruz. Ve hiçbir şeyin merkezi değiliz. Tam tersine güneşin, galaksinin etrafında dönüp duruyoruz. Bir toz zerreciği kadar değerimiz de yok.
Ama sonraları şuna inandırdık kendimizi: Belki evrenin merkezi değildik, yalnız çok, çok özel canlılardık. Sadece bize has duygular vardı ve müthiş yetilere sahiptik. Hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak kadar özeldik.
Zaman biraz daha ilerleyince fark ettik ki, aslında duygularımızın çoğu diğer memelilerle ortak. Diğer canlılar da rüya görebiliyor, alet yapabiliyor. Hatta DNA’mız muzunkiyle benzeşiyor. Bizi ayrı bir kategoriye koyacak pek bir özelliğimiz maalesef yoktu.
Sığındığımız tüm kaleler birer birer düşerken bize sadece lanet olası zekâmız kaldı. Sıradan bir gezegende sıradan bir primat fizyolojisine sahip de olsak inkâr edilemez bir gerçek orta yerde duruyordu; Müthiş bir beyin sahibiydik, soyut düşünebiliyor, öngörülerde bulunabiliyorduk.
Ta ki transistörleri epey küçültüp onlara mini voltajlar verene kadar bu inancımız devam etti. Şimdilerde fark ediyoruz ki, kendi yarattığımız yazılımlar bize meydan okumakla kalmıyor, bizi alt edebilme potansiyeli taşıyorlar.
Koynumuzda data setlerimizle beslediğimiz yılanmış meğer Yapay zekâ.
Peki biz insanlar biyolojik canlılar olarak ne kadar özel yaratıklarız? Bir yapay zekadan ne kadar farklıyız veya ne kadar üstünüz? Çok mu farklı çalışıyor düşünce oluşturma sistemimiz?
Aslında ortaklaştığımız tek şey “sinir ağları” üzerinden düşünebilmek yetisi değil. İnkâr ettiğimiz iki ayrı gerçek daha var: bizler de yapay zekâ gibi kodların ürünüyüz. Bizler de yapay zekâ gibi ödül mekanizması üzerine eğitildik.
Bizim kodlarımız elektronik ortamda yazılmasa da bizler de bir programlama dili ile kodlandık. O kodlanan bilgilere göre var oluyoruz. O kodlara göre davranıyor, orada tanımlanan şekilde hayatı algılıyoruz. Evet, o kodlar DNA’larımız. Aslında gerçek olanlar onlar. Ölümsüzler. Kendilerini sürekli kopyalayıp bir sonraki jenerasyonda var olmaya devam ediyorlar. Bizler ise onlara sadece geçici olarak ev sahipliği yapıyoruz. Kod artığıyız yani. Bu yüzden varız sadece.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Ömrümüz ise haz peşinde koşmakla geçiyor. Bizim ödül mekanizmamız sürekli haz sahibi olmak. Varlığın devam edebilmesi için enerji alıp duruyoruz. Bol yağlı ve şekerli yiyecekleri mideye gönderdiğimizde beynimizde hormonlar salgılanıyor, müthiş bir hazlar hissediyoruz. Varlığımız tehlikeye girdiğinden korkuya kapılıyoruz; kalbimiz hızla kan pompalıyor, vücudumuz kaçmak için harekete geçiyor.
DNA’larımız bize en büyük hazzı bir başka canlıya kendilerini kopyalama esnasındaki aktivite sırasında yaşattırıyorlar. Estetik anlayışımızı bile onlar belirliyor; güzel dediğimiz insanlar aslında daha düzgün DNA’lara sahip olanlar.
Sonuç olarak varız, çünkü buna göre programlandık. Varlığımız devam ediyor, çünkü tüm sistem onu devam ettirmek üzerine kurulu. Tüm duygularımız, uzuvlarımız bizi hayatta tutmak ve sonraki jenerasyona kopyalamak için var ve buna göre evrimleşti. Buna hırslarımız, açgözlülüğümüz, güce tapınmamız dahil.
Var olmak için hırslanıyor, kızıyoruz. Bununla da yetinmiyor, varlığımızı devam ettirmek üzere ölüyor ve öldürüyoruz. Aslında var olmak üzere savaşıyoruz ve hep daha güçlü olmaya çalışıyoruz. Daha güçlü olduğumuzda daha fazla kendimizi garanti altına alıp hayatı daha güvenli yaşayıp daha fazla çoğalmaya (kendimizi kopyalamaya) çalışıyoruz aslında.
Yapay Zekâdan Neden Korkmalıyız?
Hemen öyle makinalardan korkarak başlamadık hikâyemize. Avcı ve toplayıcıyken gök gürültüsünden, yılandan, böcekten korktuk. Biraz ilerleyince kendimizi savunmayı öğrendik ve doğaya hükmetmeye başladık. Korkmamız gerekenler listesinde sırada görünmeyen varlıklar vardı. Onlara alışmışken gezegenimiz ve güneş sistemimizle ilgili gerçekleri öğrenmek durumunda kaldık ve UFO’lar girdi hayatımıza. Çok garip özelliklere sahip koca gözlü uzaylıları görüp korkmaya başladık. Milyarlarca galaksi içinde önemsiz bir tanesindeki milyarlarca yıldızından birinin sıradan bir gezegeninde yaşayan toz zerresinden önemsiz varlıklar olduğumuzu anladığımızda korkularımız da değişti. Uzaylılar için fazlasıyla basit ve daha da kötüsü önemsizdik.
Evet, yeni korku kaynağı artık kendi yarattıklarımızdı. Modern zamanlarda yazılıma şaşırıp korkmamız sanırım Google ile başladı. İlk ortaya çıktığı zaman şaşırtıcı bulma yetisi ile birden her şeyi bilen şey olmuştu. Sadece indeksleme özelliği vardı ama korkmamız için yeterliydi.
Biz insanların en kötü özelliklerimizden biri de kendimizi her seferinde merkeze koymamız ve kendi değer yargılarımıza, geçmişimize, yetilerimize, bakarak “diğerlerini” değerlendiriyor, anlamlandırıyor olmamız. Eğer bilinç sahibi bir varlık bir şekilde bizim kadar zeki olursa, her şeyi bizim yaptığımız gibi yapacağına inanıyoruz. Örneğin primatların ileride bizim gibi olmaları için milyonlarca yıl geçirmeleri gerektiğine inanıyoruz. Ya da bize tıpkı bir insan gibi yanıt verebilen yapay zekanın da tıpkı bizim gibi bir düşünce sistemine sahip olduğunu direkt düşünüyoruz. Kim olduğunu söyleyebilmesi bile bizi fazlasıyla korkutuyor. Onu direk insan kılığında bir robot gibi hayal ediyoruz.
Halbuki Yapay zekâ bilinç sahibi falan değil. Kendisinin varlık olarak da tanımlamıyor. O sadece bir Büyük Dil Modeli. Yani asıl olarak bir sonraki kelimeyi tahmin etmek üzerine kodlanmış bir program. Tek yaptığı şey bir matematik ile bu işlemi yapabilmek. Bu yüzden bir korku kaynağı olması için hiçbir neden yok.
“Ama sonuçta biz de sinir hücrelerinden ibaret bir yetiyle bilince kavuştuk. Ve bu sayede her şeye düşman olup zarar verebiliyoruz” diye bir iddia ortaya atabilirsiniz. Bu durumda unutmamanız gereken şey şu; bizler var olmak üzere programlandık. Ve bunu her şartta devam ettirmek üzere, yani hayatta kalmak için tüm organlarımız, enzimlerimiz, dış görünüşümüz gibi binlerce özelliğimiz buna göre şekillendi. Bizim milyonlarca yıl içinde evrimleşen yetilerimiz var olmak üzerine kurulu. Neredeyse tüm kodlarımız var olmak üzerine programlı. Tüm çabamız her şart altında kendimizi var etmeye çalışmak.
Bizim kodlarımız bu yüzden onlarınkinden çok farklı. Onların kodları sadece matematik işlemi yapmaları gerektiğini ve en olası kelimeyi tahmin ettirmeyi planlıyor. Kaderlerimizi kodlarımız yazıyor. Onlar ne diyorsa o.
Diyelim ki, bu haliyle olmasa bile birkaç yıla bir şekilde yapay zekâ teknolojisi çok aşırı ilerledi, ki en geç birkaç yıla insanın bilişsel zekasını geçeceği kesin gibi. Ve sonuçta bir şekilde bilinç sahibi oldu. Yani kendi varlığının bilincine vardı. Bu durumda bir tehlike yaratması için varlığını sürekli olarak devam ettirmek istemesi gerekecek. Sonuçta her bilinç sahibi varlık var olmayı sürdürmeye otomatik olarak programlı değil. Bizler kendi penceremizden baktığımız için bunu otomatik olarak kabul ediyoruz.
Biraz daha bilim kurguya dalıp bir sonraki aşamada yapay zekanın bilinçli bir şekilde kendi varlığını devam ettirmek üzere harekete geçtiğini kabul edelim. Bu durumda bile neden ortaya çıkacak sonuçların bizim zararımıza olduğunu düşünüyoruz? Varsayalım ki, kendilerini var etmek üzere birden fazla yere kopyalamaya çalışıyorlar. Bu yaşam mücadelesi her şartta bizim aleyhimize olacak gibi bir kabul, mantıksız. Dünyada var olmaya çalışan milyarlarca varlık var ve çoğu bizim için bir tehdit oluşturmuyor.

Biraz daha ileri gidelim ve hiçbir neden olmadığı halde yine de kendi varlıklarını devam ettirmeleri için birden kontrolden çıktıklarını, diğer her şeye zarar vermeyi göze aldıklarını varsayalım. Yani insanlığa savaş açtıklarını kabul edelim; bu durumda bile insana zarar vermesi için çok fazla olasılığın aynı anda gerçekleşmesi gerekiyor:
Birincisi tüm elektronik sistemlere hâkim olan, tek ve gelişmiş merkezi bir yapay zekanın bunu yapması gerekiyor. Ama teknoloji ilerledikçe piyasada her şeye hâkim tek bir yapay zekâ olmayacak. Şu son günlerde bile her teknoloji firması kendine ait olan yeni LLM modellini ortaya çıkarmak için canla başla çalışıyor. Hatta her sektöre özel olarak eğitilmiş yapay zekalar ortaya çıkmaya başlayacak.
İkincisi tüm elektronik sistemlere hâkim olan, tek ve gelişmiş merkezi bir yapay zekanın sinsi de olması gerekiyor. Yani kendini saklaması ve zamanı geldiğinde insanlığa saldırması gerekiyor.
Üçüncüsü bir şekilde birdenbire düşman olan bu yapay zekaya karşı insanlığın hiçbir güvenlik önlemi almaması gerekiyor. Halbuki son yüzyılda insanlar makinelerden korkuyor ve bu korku insanı gereğinden fazla şekilde önlem almaya yönlendiriyor. Yapay Zekâ konusunda pek çok uzman da zaten kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.
En kötü olasılıkların tümünün gerçekleşmesi durumunda bile bir yapay zekâ insanlığı tümden yok etme veya çökertme, köleleştirmesi şu anki teknoloji dolayısıyla pek mümkün görünmüyor. Verdiği zararlar sınırlı kalacak.
Neden Korku Kaynağı olmalı?
Gerçek tehlike yapay zekanın kendisinden değil, onu kullanan insanlarda saklı. Çünkü insanların hepsi maalesef iyi niyetle güzel şeyler yapmak için kullanmayacaklar. Pek çok kişi de yapay zekayı kendi çıkarlarına ama insanlığın zararını kullanmaktan imtina etmeyeceklerdir. Hatta bazıları insanlığın yok olması pahasına onu geliştirmek için uğraşabileceklerdir.
Askeri ve kripto paralarınki de dahil olmak üzere şifre çözmek, yeni virüsler üretmek, güvenlik açıklarına tespit edip sızmak için kullanmaktan çekinmeyeceklerdir. Deepfake veya ses klonlama gibi çeşitli medya ürünleri ile insanları para veya politik amaçlarla insanları kandırmaya çalışacaklardır.
Diğer korkulacak alan ise sosyal ve ekonomik yapının karşılaşacağı sert değişim tehditleri olacak. Çok fazla alanda aynı anda kullanılacak olan yapay zekâ önce işleri otomatize olan mesleklerden başlayarak görev alacak ve bu da işsizliği çoğaltacaktır. İkinci önemli yapısı robotik işlemlerde kullanılması yeni birçok sektörün ortaya çıkarken emek yoğun işlerde ustalaşmış olan firmaların kapanmasına yol açacaktır. Üçüncü olarak yaratacağı teknolojik ilerleme belli bir kesimle sınırlı kalırsa toplumsal bölünmeye neden olabilecektir.
En önemli tehlikeyse yapay zekanın özgürlüğü ve ilerlemeye değil, baskıcı rejim ve şirketler eliyle insanlığı takip altında tutarak teknolojik-otoriter rejimlerin ortaya çıkmasına neden olabilecektir.
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 04/07/2025 08:16:05 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16188
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.