Psycho Filmi: Norman Karakterinin Oidipus Kulubesi
Oidipus Kompleksi Nasıl Oluşur ve Bu Kompleksten Çıkmak Mümkün Mü?
![Psycho Filmi: Norman Karakterinin Oidipus Kulubesi](https://thumbor.evrimagaci.org/zxpNqfqs2_xTlLoIP5_oN_SbmXo=/250x0/old%2Fcontent_media%2F3ce4fee75f8802c4e02171ac65f5151e.jpg)
- Blog Yazısı
Robert Bloch'un 1959 yılında yazdığı Sapık isimli romanından uyarlanan bu film, 1960 yılında beyaz perdeye taşınmıştır. Psycho filmi, Kendine özgü kamera kullanımı ve yönetmenliğiyle tanınan Alfred Hitchcock’un kült filmlerinden biridir.
Bates Motel
Film, otel odasında, birbirleriyle gizli olarak görüşen Marion Crane (Janet Leight) ve sevgilisi Sam Loomis (John Gavin) ile açılış yapar. Sam’in yaşadığı maddi sorun, ikisinin bir araya gelme konusunda zorluk çıkarır. Dolayısıyla Marion, yaşadığı hayattan pek mutlu değildir. Marion, Bir emlak ofisinde çalışmaktadır. Çalıştığı sıradan günlerden birinde, bir farklılık olur. Kendisine emanet edilen ve bankaya yatırılması gereken 40.000 doları alarak kaçar. Maddi zorluk yaşayan ve hayatını değiştirmek isteyen Marion, yolda şiddetli bir yağmura yakalanır. Anayoldan çıkarak Bates Motel’e gelir.
Norman Bates (Anthony Perkins), sahip oldukları otelin yanındaki evde annesiyle birlikte yaşayan, toplumdan kendini soyutlamış ve hiç evlenmemiş bir karakterdir. Nazik bir dille konuşan Bates, Marion’la sohbet eder. Ancak biraz konuştuktan sonra Norman’ın aslında sorunlu bir karakter olduğu gözümüze çarpar. Norman, hiçbir kadınla birlikte olmamış ve sadece annesine ilgi duyan biridir. Norman’ın annesine duyduğu ilgi ve kıskançlık, bazı ifadelerinde ortaya çıkar. Norman, annesiyle konuşurken, annesinin yabancı kızları getirmesini istemediğini ve bunu söylerken özellikle vurguladığı şey, mum ışığında yenilen bir yemekten sonraki erotizmdir. Bates’in aşamadığı ve filmin temelde alt metnine yerleştirildiği şey, Oidipus Kompleksidir.
Robert Bloch, romanında Norman karakterini oluştururken, seri katil Ed Gein’den esinlenmiştir. Freud’un teorisi ekseninde hareket eden Bloch, karakter ile ilgili şunları söylemiştir:[1]
Kendi başına, yalnız yaşaması yeterli olamazdı. Düşündüm ki, eğer suçları başka bir kişilik devralarak bir unutkan figürde işlerse? Ama kimin kişiliği? Ellili yılların sonunda, Freud’un teorileri çok popülerdi ve hikâyeyi O’nun çizgileri boyunca geliştirmeye karar verdim. Konsept Oidipus fiksasyonuydu. Bu yüzden “Onun annesiyle ilgili bir şeyi vardı” dedim. Annenin öldüğünü varsayalım- doğal olarak öykü rahatlığı için onun etrafta takılmasını istemediniz- ama diyelim ki hala hayatta olduğunu düşünüyordu?
Oidipus kompleksini anlamak için Oidipus’un tragedyasına ve sonrasında Freud’un bu tragedya ile kurduğu ilişkiye bakalım.
Oidipus Tragedyası
Hikayeye göre Oİdipus’un babası olan kral, kahininden, bir çocuk doğacağının ve ölümünün onun elinden olacağını öğrenir. O yüzden Labdakos'un oğlu olan Thebai Kralı Laios, doğan bütün erkek çocukların öldürülmesini emreder. Kralın karısı İokaste hamiledir. O da erkek çocuğu doğurur. Onu öldürmek ister ama kendisinin gözünün önünde olmasını istemez. O yüzden böyle bir felaket ile karşılaşmamak için çocuğun ayakları bağlatılıp Kithairon dağına bıraktırılır. Dağda kalan çocuğa bir çoban rastlar. Onu alır ve Korinthos'un kralı olan Polybos ve eşi Merope'ye teslim eder. Kralın ve eşinin çocukları olmaz. O yüzden bu çocuğu sahiplenip ona Oidipus ismini koyarlar. Oidipus, artık kralın sarayında yetişir.
Fakat günün birinde kendisine yapılan hakaretten dolayı geçmişini merak eder. Ailesinin kim olduğunu öğrenmek ister. Bunun için Delphoi'ye doğru gidip Apollon'un kahiniyle görüşür. Fakat ailesine dair bir bilgi alamaz. Kahinin tek söylediği, annesiyle evlenip babasını da öldüreceğidir. Bunları duyan Oidipus, Korinthos'u terk eder. Kithairon'un civarında yolda atlı bir arabaya denk gelir. Yol verilmemesi üzerine bir tartışma yapılır ve bu duruma çok sinirlenen Oidipus oradakileri öldürür. Öldürdüğü kişi, asıl babası olan Laios'tur.
Yolculuğunu sürdüren Oidipus, Thebai'ye gelir. Oradaki canavar ona bir bilmece sorar. Bu canavarın sorusunu bilmesi karşılığında Laios'un eşi İokaste, kral olmayı ödül olarak koymuştur. Çünkü bu canavar oldukça tehlikelidir. Bilmece ise şöyledir: "sabahleyin dört, öğleyin iki, akşam üç ayaklı yürüyen yaratık hangisidir? "Cevap gelir: insandır; çocukluğunda iki eli, iki ayağı ile yürümeye çalışır; büyüdüğü zaman iki ayağıyla yürür; ihtiyarlığında bir değneğe dayanır." Oidipus, cevabı bildiği için canavar krize girer ve kendisini öldürür.
Artık kral olan Oidipus, olanlardan habersiz bir biçimde annesiyle evlenir, iki kız ve iki erkek çocukları olur. Kral çok sevilmiştir. Bunun yanı sıra her şey kahinin dediği gibi olmuştur. Bir zaman sonra şehirde kıtlık olmaya başlar. Kahine danışırlar ve problemin, önceki kral Laios'u öldüren kişinin bu şehirde olduğunu, o kişi bulunmazsa bu sorunu çözemeyeceklerini belirtir. Bunun üzerine araştırma yapan Oidpus, aradığı kişinin kendi olduğunu anlar. Yaşadığı utanç duygusundan dolayı gözlerini oyar. Kızının (Antigone) yardımıyla Atina'nın Kolonos kasabasına doğru gider. Burada kefaretini ödemiş olur.[2]
![Bir kayanın üzerine oturan Oidipus, Sfenks'in bilmecesini düşünür. Gezgin pelerini ve şapkası giymiştir. Taçlı Sfenks, bir kaide üzerine oturtulmuştur. Oidipus, Thebes halkını, canavar Sfenks'in dehşetinden kurtarmak için bilmecesini cevaplamak zorunda kalır.](https://thumbor.evrimagaci.org/VqsWOddDFCI-XDajV6_tG_DBRDo=/825x0/old%2Fcontent_media%2F5a82075b3da9b1fd6195b0cc892d41a2.jpeg)
Erkeklerde Oidipus Karmaşası Nedir?
Freud, psikanalizmin ve arzunun çıktığı noktayı Oidipus’un tragedyasına dayandırır. Bu hikaye sayesinde insanın varlık yapısını anlamış oluruz. Oidipus tragedyasında kritik yer, psikanalizm açısından Oidipus'un babasını öldürmüş olması ve annesi ile evlenmiş olmasıdır. Freud bunu çok başka bir mecraya taşır. İnsanın varoluş yapısının şekillenmesinde Oidipus karmaşası ile adlandırabileceğimiz bir karmaşa hakim olmuştur. O da şöyledir: Çocuklar, doğduklarında bir süre sonra hayata tutunmaya çalıştıklarında, fark etmeksizin anneye hayranlık beslerler. Çünkü onları hayata getiren, besleyip büyüten annedir. Dolayısıyla annenin güçlü bir varlık olduğuna dair psişik bir hal oluşur. Çocuk, bunun farkında değildir; çünkü bu bile bilinçdışıdır. Dolayısıyla anneye beslenen bu hayranlık, annenin olumlanmasına yönelik bir ruh halinin şekillenmesine vesile olur. Çocuk, belirli gözlemlerden sonra hayran olduğu annesinin de babaya hayran olduğunu görür. Bu kez çocuk için kudretli olan anne figürü, baba ile yer değiştirir. Böylelikle çocuğun ilgisi babaya kayar. Fakat anneye dair bir eğilim ve arzu da vardır.[3]
Bu durumda kız-erkek çocuklarında, anne ve baba ile ilişkileri şekillenmeye başlar. Erkek çocukların durumu, baba gibi olmak, babanın yerine geçmek ve annenin ilgisini çekmek olur. Dolayısıyla erkek çocuklarında babanın yerine geçme gibi psişik bir hal egemendir. O yüzden Freud, erkek çocukların babalarını katletmeye meyilli olduklarını var sayar. Bu erkek ya da kız bebeklerde olan bir ruh hali değildir, bebek gelişmeye başladıktan sonra oluşan psişik bir durumdur. Diğer taraftan çocuğun annesinin ilgisini kendi üzerine çektiğinde, yani babaya duyulan ilgi gibi bir ilgi olduğunda, ilişki, ensest ilişkiye dönüşür. Çünkü annenin babaya olan ilgisi cinsel bir ilgidir. Dolayısıyla çocuğun, annesinin babasını sevdiği gibi kendisini sevmesini istemesi, çocuğun anneye bir arzu beslemesi demektir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu sebeple Freud'a göre toplumsal ilişkinin ilk yasası, işte bu ilgiden doğmuştur. Bu yasa, ensest yasasıdır. Bu bağlamda ensest yasası, sadece kan bağı olanlarla cinsel bir ilişki değil, daha geniş bir anlam taşır. Dolayısıyla bunun sadece bedensel bir temasa dönüşmüş olması gerekmemektedir. O yüzden yasa koyulur, bu ensest yasağını koyan da babadır.
Böylelikle erkek çocuk psişik olarak bir korku yaşamaya başlar. Çünkü babanın yerine geçerse yasayı ihlal etmiş olur. Her yasanın ihlalinde de bildiğimiz üzere bir ceza vardır. Peki buradaki ceza nedir? Hadım edilmektir. Böylece çocuklarda hadım edilme korkusu devreye girer. Bir yandan annenin ilgisini kazanmak için babanın yerine geçme isteği ile bunun yasak olması ve yasağında hadım edilme olması durumu, çocuğu korkutur. Kendi kültürümüzden de bildiğiniz üzere, yaramazlık yapan bir çocuğa bile, uyarma biçimi olarak hadım etmekle korkutulur. Çünkü onun bedensel bütünlüğünü parçalamakla tehdit ediyorsak, Freud'un söylediğini hesaba katmamız gerekir. Burada asıl önemli nokta, çocuğun korkmasıdır, -çünkü yasa var- dolayısıyla babanın yerine geçmeye teşebbüs etmez.
Ancak çocuk, anneye olan ilgisinden de vazgeçmiş değildir. Böylelikle bu ilgiyi bastırır, bu ilginin kendisi de arzudur. Bu arzu da yasa tarafından bastırılır. Böylece insanın ilk kültürlenme biçimi yasa, yasanın ilk mahiyeti de yasak koymaktır. Yani bu bize "Sınırları aşma!" der.
Psikanalist Julia Kristeva, anne-baba-çocuk üçgenindeki yapıya şöyle değinir:[4]
Psikanaliz, nesneden söz ettiğinde, bu nesne Oedipusçu üçgende oluştuğu haliyle arzu nesnesidir. Bu figür uyarınca, baba yasanın taşıyıcısı, anneyse nesnenin ilk örneğidir. Yalnızca hayatta kalmayı sağlayan gereksinimler değil, aynı zamanda mimetik ilk eğilimler de anneye doğru yöneltilir. Anne, öteki nesnedir, benim özne varlığımı garanti eden bir nesnedir. Anne, arzulayan ve anlamlandırılabilir ilk nesnemdir benim.
Erkek çocuktaki ruh halinin bu karmaşası devam ederse benlik (ego) zedelenir, bilinçdışı yapılanma sekteye uğrar. Dolayısıyla insanın varlık bütünlüğü kurulamaz. O yüzden erkek çocuklarda -daha sonra psikanalizmde belki de savunma mekanizması diyebileceğimiz- bir önlem devreye sokar. Peki bu önlem nedir? Aslında bir tür kendini kandırmadır. Çocuk, babanın arzu nesnesinden vazgeçerse, gelecekte babası gibi olacağını ve başka bir kadının ilgisini çekeceğini düşünür. Aslında bunu düşünerek değil, psişik olarak yapar. Yani rasyonel değildir. Fakat Freud, rasyonel olarak teori haline getirir.
Çocuğun Oidipus Karmaşası devam eder ama burada işin içine sadece biraz çözümleme sokulmuştur. Çünkü anneye olan ilgi bastırılmış, devreye başka kadınlar ilgi alanına girmiştir. Çünkü bir şeyin bastırılması, onun yok olması anlamına gelmez. O yüzden hukuk ve ahlak, bilinçdışının kendisini dayatmasını daha da baskılamaktadır.[5], [3]
Kişilik Çatışması
Norman’ın annesi uzun zaman önce ölmüştür. Norman, annesinin, sevgilisi ölünce onun bir şok yaşadığını söyler. Ancak bu söylemlerin doğru olmadığı, filmin son sekansında bariz olarak görünür. Norman, annesinin, sevgilisi yüzünden kendisini unuttuğunu düşünmüş ve bu sebeple ikisini de öldürmüştür. Bates, bu yaşananları unutmak için annesinin cesedini alıp saklar. Bates, artık annesi yerine düşünüp konuşmaya başlar. Norman, iki kişiliğe bürünmüştür. Bazen anne olan yarısı, kontrolü tamamen ele alır. Bates, annesini nevrotik boyutta kıskandığı için onun da kendisini kıskandığını düşünür. Bu sebeple Norman, başka bir kadına ilgi duyduğunda “anne” olan yarısı çıldırır. Bunu örnekleyen bir sekans vardır.
Norman ve Marion’un sohbeti bittikten sonra Marion, odasına gider. Norman, Marion’u gözetlemeye başlar. Daha sonra Marion, duşa girmeye hazırlanır. Duşa girmeden önce, para çalma konusunda yaptığı hatanın farkına varır ve hatasını telafi etmeyi düşünür. Ardından duşa girer. Tekrardan doğru bir eylemde bulunmanın verdiği kısmi iç huzurla, Marion’un duşta tebessüm ettiği ve duştan keyif aldığı görünür. Ancak bu durum çok uzun sürmez. Filmde, akıllara kazınan sahne devreye girer. Bates, bir kadın kılığında, yani annesi olarak Marion’un odasına girip onu duştayken bıçaklayarak öldürür.
![](https://thumbor.evrimagaci.org/oGtKlHf6tvx0_lckf8Upk7qNhkI=/825x0/old%2Fcontent_media%2Fc97bf4eafa779e0812f5e0499dfa2852.jpeg)
İd, Ego, Süperego
Hitchcock, Norman karakterinin kişiliğindeki durumu görebileceğimiz belirgin sahneler koymuştur. Örneğin, Norman, evde merdivenlerden yukarı çıkarken kalçalarını sallayarak çıkar. İlk bakışta eşcinsel gibi görünür ancak öyle değildir. aslında Norman, annesinin hayalini canlı tutmak ister. Bu sahnedeki olayların gelişimi, Norman karakterinin içinden çıkamadığı Oidipus Karmaşasının tamamını özetleyen bir yapıya sahiptir. Zizek bununla ilgili şöyle söyler: Evde olaylar üç aşamada gerçekleşir; birinci kat, zemin katı ve bodrum katı.
Birinci kat, Süperego’dur. Yani maternal Süperego'dur. Bunun nedeni, ölü olan annenin Süperego figürü olmasıdır. Zemin kat Ego'yu, Bodrum katı ise İd’i temsil eder. İd, yasal olmayan yönelimlerin rezervuarıdır. Yani Freud’un diliyle ifade edersek, içgüdüler alanıdır. Ego ise; Karakterin, bilincin iş başında olduğu kişilik alanıdır. İd ile Süperego arasında sürekli denge kurmaya çalışan alandır. Süperego: Toplumun ve kültürel yapının müdahil olduğu alandır. Fakat Freud, Süperego’nun bizim dışımızda kültürel bir yapı olmadığını belirtir. Süperego, insanın varlık bütünlüğünün içinde yeri vardır. Çünkü kültürel alan, yasanın alanıdır. Yasa, ilk doğduğu günden bu yana, Süperego’nun, insanın varlık yapısının şekillenmesinde etkilidir.[6], [8]
Norman merdivenlerden yukarı çıktıktan sonra, diğer kişiliği olan annesi ile konuşur. Onu birinci kattan alıp bodrum katına taşır. Yani Norman, annesini Süperego’dan İd’e yerleştirir. Süperego ve İd, birbirine derinden bağlı olan alanlardır.[6]
Nevrozlunun Dar Kulübesi
Norman karakterinin yaşadığı durumu Alfred Adler’in Oidipus kompleksi yorumuyla da bakacak olursak şunları söyleyebiliriz:[7]
Oidipus kompleksi denilen kompleks, gerçekte nevrozlunun “dar” kulübesini anlatan seçkin bir örnekten başka bir şey değildir.
Kişi, yaşadığı aile ortamının dışında sevgi sorunuyla karşılaşmak istemiyor ve korkuyorsa, bu sorunla baş edecek gücü kendinde bulamaz. İnsan, Tüm eylemlerini, sadece aile içindeki yaşamında sınırlıyorsa, cinsel eğilimleri de bu sınırlar içerisinde olacaktır. Bu kişiler güvensizlik duygusu nedeniyle, ailedeki birkaç kişi dışında başkalarına ilgi göstermekten kaçınırlar. Aile dışındaki diğer insanlara, alışmış oldukları efendi rolünü yansıtamamaktan çekinirler. Kişi, annesi tarafından her isteği yerine getirilerek yetiştirilmişse ve çaba göstererek aile dışında bir sevgiyi kazanmanın ne olduğu bilmiyorsa, Oidipus kompleksinin kurbanı olur. Bu tarzda yetişen bireylerin, büyüdükleri zaman annelerinin yanından ayrılması oldukça zordur.
Sevgi meselesinde, kişi kendisiyle eşit haklara sahip olduğu bir dosttan ziyade, hizmetini yapacak birini arar. Böyle bir insanın, herhangi bir konuda yardım talep edeceği kişi yine annesidir. Eğer ki kişi, annesi tarafından tümüyle talepleri karşılanan ve başkasının sevgisini kazanmanın bedelini ödemeyen, dolayısıyla bunu öğrenmeyen, baba tarafından ilgisiz ve soğuk davranılarak yetiştiriliyorsa, bu bireylerin Oidipus kompleksinin içine düşme ihtimalleri vardır.[7]
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ S. Serter. (2021). Beyaz Perdede Oidipus Kompleksi: Norman Bates Ve Zebercet Karakterlerinin Metinsel Okuması. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi. | Arşiv Bağlantısı
- ^ sophokles. (2019). Kral Oidipus. ISBN: 978-605-360-431-0. Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. sf: 60.
- ^ a b A. Santos-Longhurst. What Is The Oedipus Complex?. Alındığı Tarih: 23 Kasım 2022. Alındığı Yer: Healthline | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Kristeva. (2014). Korkunun Güçleri Iğrençlik Üzerine Deneme. ISBN: 978-975-539-430-5. Yayınevi: Ayrıntı yayınları.
- ^ S. Freud. (2019). Uygarlığın Huzursuzluğu. ISBN: 9789753422062. Yayınevi: Metis Yayınları. sf: 104.
- ^ a b S. Fiennes. (Belgesel, 2006). The Pervet’s Guide To Cinema.
- ^ a b A. Adler. (2021). Yaşamın Anlam Ve Amacı. ISBN: 978-975-468-051-5. Yayınevi: Say Yayınları. sf: 328.
- ^ Kendra Cherry. Id, Ego, And Superego: Freud's Elements Of Personality. Alındığı Tarih: 29 Kasım 2022. Alındığı Yer: Verywell Mind | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 07/02/2025 23:46:11 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13408
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.