Nesli Tükenen Hayvanlar

- Blog Yazısı
Merhaba Sevgili Okurlarım bu blog benim en sevdiğim konu olan Nesli Tükenen Hayvanlar konusunu yazarak size anlatacağım.İsterseniz uzatmadan bloğa başlıyorum.
1 Numara:Trex
Evet Size 65 Milyon yıl önce nesli tükenen Trex'i açıklayacağım.Bundan tamı tamına 65 milyon yıl öncesinde bir Meteorun dünyamıza çarpmasıyla soyu tükenmiştir.Trex Daha çok bilinen adıyla Tyrannosaurus Rex bugüne kadar gelmiş geçmiş en ikonik dinozordur.Filmlerde,Dizilerde,Çizgi Filmlerde ve Bazı animasyonlarda karşımıza çıkmıştır.Kısacası örnek verecek olursak
1 Numara:Jurrasic World filmleri
Bildiğiniz gibi Jurrasic World Filmleri kendi hayranları olan filmlerin dışında dinozorları gösterip dinozorları sevdiren bir yapım olmuştur.Neredeyse Jurrasic World Film serilerinin hepsinde ikonik dinozor Trex'i görmek mümkündür.
2 Numara:King Kong (2005)
2005 yılında çıkan Peter Jackson'ın yönettiği güzel ve aksiyon dolu bir film.O filmde King Kong'un Trexler ile dövüştüğü sahne vardı.Hatta o klip internette milyonlarca kez izlendi.
Daha da fazla örnek verecek olursam eğer toy story gibi çizgi filmlerde ve Hatta Buz Devri 3 gibi animasyonlarda da yer almıştır.Eğer Trex'in yer aldığı bütün filmlere bakmak istiyorsanız fazla uzatmadan buyrun devam edelim.
3 Numara:İyi Bir Dinozor
Disney Ve Pixar ortak animasyonu olan iyi bir dinozor animasyonun da Trex'i görmek mümkün.
Neyse şimdilik bu kadar açıklama yaptığımıza göre gelelim günümüzde Jurrasic World hakkında çıkan Analog Horror (Analog Korku) videolarına bakalım.Youtube'a Jurrasic World Analog Horror yazdığınızda karşınıza içinde Trex'in de bulunduğu analog korku videoları çıkıyor.Ben bazı bulduğum oynatma listelerinin bağlantılarını buraya bırakıyorum belki izlemek isteyen olur diye.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Thomas Takayama adlı kanalın oluşturduğu Jurrasic World Analog Horror Oynatma listesi
https://youtube.com/playlist?list=PLMnc6vPjQ237w1HWzdQCz8Ewo0MveU_FK&si=0_1QTc7EsqVxpUci
Ve Dani RoseHeart 620 adlı kanalın oynatma listesi
https://youtube.com/playlist?list=PLtyQyH854ha3pZ4CeXlHg8Q3T6MB8v1Q5&si=A75wUJ0rhoBhaFG-
(Trex Hakkında extra bilgiler)
Tyrannosaurus, Kretase'nin sonlarında (68-66 milyon yıl önce, Maastrihtiyen) yaşamış, büyük bir etobur teropod dinozordur.Tyrannosaurus, diğer tyrannosauridlerden çok daha geniş bir dağılıma sahipti ve bulunduğu yaşam alanındaki etçillerin en büyüğüydü.
Kısaca T. rex veya popüler kültürde T-Rex olarak bilinen ve Latince "zorba kertenkelelerin kralı" anlamına gelen Tyrannosaurus rex, cinsin tip türü –çoğu taşıl bilimciye göre de tek türü– olup aynı zamanda, Spinosaurus ve Giganotosaurus ile birlikte en büyük teropodlardan biriydi. T. rex, güçlü arka ayakları üzerinde yürüyen, son çalışmalar ışığında eğik bir gövde durumunda duran ve kuyruğu ile dengesini sağlayan; uzunluğu 12 metreyi, dik durduğunda boyu 4 metreyi geçen; yetişkinlikte 4 ile 8 ton ağırlığında olan büyük bir kara hayvanıydı.Bu cinsin üyeleri Kuzey Amerika ve muhtemelen Asya'da (Tarbosaurus) yaşamıştır.
T-Rex olarak bilinen Tyrannosaurus'un günümüzde türünü devam ettiren en yakın akrabası tavuklardır.Bilim adamları, T-Rex'in nasıl yürüdüğünü tam olarak anlayabilmek için tavuklara sahte dinozor kuyruğu bağlayarak deney ve gözlem yaptılar.
Neyse Fazla Uzatmadan Diğer Nesli Tükenen Hayvanımıza geçelim.
2 Numara.Spinosaurus
Spinosaurus (anlamı:"dikenli kertenkele"), günümüzden 99 ila 93.5 milyon yıl önce Kuzey Afrika'da yaşamış bir teropod dinozor cinsi. Alman paleontolog Ernst Stromer tarafından tanımlanan bu cins ilk olarak 1910'larda Mısır'da keşfedilen kalıntılardan bilinir. Bu kalıntılar 2. Dünya Savaşı esnasında yok edildi; ancak kafatasına ait ekstra parçalar son yıllarda gün yüzüne çıktı. Tanımlanan fosillerin bir veya iki türe ait olduğu konusu açık değildir. Fas'ta toparlanan S. marocannus potansiyel bir tür olmasına rağmen cinsin en iyi bilinen türü Mısır'daki S. aegyptiacus'tur. Bilinen en büyük etçil dinozorlardan biriydi.
Spinosaurus'un omurgasından dışarıya doğru genişlemiş olan, 2 metreye kadar erişebilen, uzun ve ayırt edici çıkıntıları bulunur. Bazı yazarların bunun kaslarla kaplı olarak kambur veya kabartı şeklinde olduğunu öne sürmesine rağmen muhtemelen yelkenli şeklindeki bu çıkıntılar deri ile birbirlerine bağlıydılar. Bu yapı için termoregülasyon ve gösteriş de dahil çok yönlü işlevler öne sürüldü. Son tahminlere göre Spinosaurus yaklaşık olarak 13,1-14,4 metre uzunluğunda ve 7,4 ton ağırlığındadır.
Özellikleri:Spinosaurus'un dinozor meraklıları tarafından büyüklüğü, yelkensi çıkıntısı ve uzun kafatası ile bilinmesine rağmen dinozor en çok yakın zamanda keşfedilen birkaç diş ve kafatası parçasının dışında yok edilen kalıntılarından bilinir. Buna ek olarak şimdiye kadar dinozorun sadece belkemiği ve kafatası ayrıntılı bir şekilde tanımlandı, kol ya da bacak kemikleri henüz bulunamadı. Spinosaurusun çene ve kafatası ile ilgili makale 2005'te yayımlandı. Bu makaleye göre dinozorun yaklaşık 1,75 metre olduğu tahmin edilen kafatası etçil dinozorlar içinde en uzunudur. Kafatasında testere gibi olma niteliği azalmış aralıksız konik şekilli dişlerin olduğu, çene ve burundan oluşan dar kısım vardı. Yukarı çenenin en ön kısmının her iki yanında ve üst çene kemiğinin orta ön kısmında (inter maksiller kemik) altı veya yedi diş ve onların arkasındaki çene kemiğinde on iki diş vardı. İnter maksiller kemikteki ikinci ve üçüncü diş diğerlerinden fark edilebilir bir şekilde büyüktü. Bu dişler diğer dişler ve anterior maksilladaki büyük diş arasında bir boşluk oluşturuyordu. Bu boşluk alt çenedeki büyük diş tarafından kaplanıyordu. Çene ve burundan oluşan kısmın büyük anterior dişleri tutan en uç tarafı genişti. Gözlerin hemen önünde küçük bir kabartı bulunuyordu.
Spinosaurus'un yelkeni sırt omurlarından büyüyen 1.7 metre kadar büyüyen oldukça uzun sinirsel dikenlerden oluşur. Bu dikenler büyüdükleri omurlardan yedi ya da on bir kat daha büyüktür.
Şimdi Gelelim 3 Numaralı Nesli Tükenen Canlımıza
3 Numara:Giganotosaurus
Giganotosaurus (Latince: "Dev güneyli sürüngen"), Geç Kretase döneminin erken Senomaniyen çağında (yaklaşık 97-98 milyon yıl önce) Güney Amerika'da yaşamış bir teropod dinozor cinsi.
Fiziksel Özelliklerine gelecek olursak;
Fiziksel özellikler
Bu dinozor cinsinin ortalama uzunluğunun, yaklaşık 13 metre olduğu düşünülmektedir. Ağırlığı konusunda ise eksik iskeleti nedeniyle tam bir ortak noktaya varılamamıştır. Kafatası boyutu ve ağırlık arasında kurulan deneysel formüllerle 13 ton kadar geldiği ileri sürülmektedir. Coria ve Salgado ise 6,5 ton gibi bir ağırlık değeri üzerinde durmaktadırlar.
Giganotosaurus'un üst çene kemiği çok uzun ve yüksektir. 1,56 m kafatası uzunluğuyla teropodlar içindeki en büyük kafataslarından birisine sahiptir.Kafatasında belirgin bir burun aşağısı çıkıntısı yer alırken; Allosaurus veya Tyrannosaurus gibi cinslerdekine benzer üst çene kemiği oyukları vardır. Bu canlının boyun yapısı pek ve güçlüdür, zira boynu güçlü bir merkeze (centrum) sahiptir, ayrıca dişsi çıkıntılar barındırır. Göğüs kemeri oransal olarak Tyrannosaurus'unkinden ufaktır. Kalıntılarının eksik olması diğer teropodlarla doğrudan kıyaslanması konusunda sorun yaratsa da uyluk kemiğinin ünlü Tyrannosaurus rex fosili Sue'dan 5 cm uzun olduğu bilinmektedir.
Değerleri kesin olarak bilmek olanaksız da olsa Giganotosaurus'un ısırma kuvvetinin Tyrannosaurus rex kafatasının yarattığı ısırma kuvvetinden düşük olduğu düşünülmektedir. Tyrannosauridlerin çeneleri kemik kırmak ve ezmek için adaptasyonlara sahipken; Giganotosaurus ve akrabalarının çeneleri daha çok eti parçalamak ve avı ısırarak yere devirmek yönünde evrimleşmiştir.
4 Numara:Carnotasaurus
Carnotaurus (anlamı: "Etçil boğa"), Geç Kretase döneminde (yaklaşık 71 milyon yıl önce) Güney Amerika'da yaşamış bir teropod dinozor cinsidir.
Şimdi de fiziksel görünümüne dair bilgi edinelim.
Fiziksel Görünüm
Oldukça narin ve çevik görünümlü bir teropoddur. Ortalama 7.5 metre uzunluğunda, 3 metre yüksekliğinde ve 2 ton ağırlığında olduğu tahmin ediliyor.Bu dinozor cinsinin ciddi göze çarpan fiziksel özellikleri vardır. Korunmuş bir deri izi fosili sayesinde derisinde kemiksi konik çıkıntılar olduğu anlaşılmıştır. Kısa ama derin bir kafatası vardır ve burun yapısı güçlü bir koku alma duyusuna sahip olduğunu gösterir. Çenesi Tyrannosaurus'un dişlerine nazaran oldukça ufak kesici dişlerle kaplıdır. Gözlerinin ufak olduğu düşünülüyor, daha ziyade koku alma duyusunu kullanıyor olması muhtemeldir. Ayrıca kafataslarının üstünde bir çift boynuz bulunmaktadır. Bu boynuzlar Cinsel seçilim bilhassa çiftleşme dönemlerinde cinsel seçilimde fark yaratıyor olabilir. Yuva yapma alışkanlığı da klasik teropodlarınkine (örn. kuşlar) benzerdir.Fosiline bakıldığında güçlü bacakları ve kuyruğu yardımıyla hızlı koştuğu düşünülüyordu zaten; son yapılan çalışmalar ışığında kuyruğunun ve kalça kemiğiyle birleştiği yerdeki güçlü kasın (caudofemoralis) her kısaldığında bacağın geri çekilip ve güçlü bir adım atıldığı düşünülüyor.
Carnotaurus'un burnu da kafatasının ucu boyunca basık (çıkıntısız) konumlanmış olup gözlerin görüş açısının net kalmasını sağlar. Ayrıca gözleri de kafatasının yaklaşık olarak önüne konumlanmıştır ve bu hayvana derin gören (stereoscopic) bir bakış sağlar.
Eoabelisaurus ve Carnotaurus'un kol karşılaştırması
Ani şekilde ivmelenen bir atlet gibi hız patlaması yaptığı ve kısa süreli av kovalamacasına uygun bir yapısı olduğu tahmin ediliyor. Tıpkı Tyrannosaurus rex gibi Carnotaurus'un da oldukça ufak kolları vardır, hatta Tyrannosaurus rex'e göre de oldukça ufak bir kol yapısına sahiptir. Carnotaurus'un kolu iki kısımdan oluşur. El kısmı radius ve ulna kemiklerinden oluşurken; el uzunluğunun 4 katı uzunluğa sahip olan kol kemiği humerus da nispeten el kemikleri kadar güçlü değildir.
Şimdi de Birazcık otçul dinozorlara gelelim.
5 Numara:Brachiosaurus
Brakiyozor ya da Brachiosaurus,Brachiosauridae ailesinden soyu tükenmiş bir sauropod dinozor cinsidir. Bu hayvanlar Geç Jura'da (Kimmeridgiyen ve Titoniyen), yaklaşık 157,3 ile 145,0 milyon yıl önce yaşadı.Bilinen en büyük dinozorlardan biridir.
2008 yılında kırk beş fosil örneği listelenmiştir.Tip tür ve günümüzde cinse açıkça bağlı olan tek tür olan Brachiosaurus altithorax'ın iyi korunmuş fosilleri Colorado'da keşfedildi. Amerika Birleşik Devletleri'nin Oklahoma, Utah ve Wyoming gibi diğer eyaletlerinde daha yalıtılmış başka kemikler de bulunmuştur.
Brachiosaurus cins adı, Elmer Samuel Riggs tarafından Antik Yunanca βραχίων [brachiôn], "kol" ve σαυρος [sauros], "kertenkele" sözcükleri kullanılarak oluşturulmuştur.
Tanım
Brachiosaurus, şimdiye kadar var olan en büyük ve en ağır kara hayvanlarından biridir.
Yaklaşık 26 metre uzunluğunda, 12 metre yüksekliğinde ve 40 ton ağırlığındaydı ama ağırlığıyla ilgili farklı (40-80 ton arası) kestirimler de söz konusudur. Boynunun uzunluğu (70 cm'lik 12 omur) paleontologları bölen soruları ortaya koydu. Bazıları, boynunu bir zürafa gibi kaldıracak kadar kaslı olmadığını düşünüyor. Kanın yüksekte konumlu beynine ulaşması için büyük bir basınca sahip olması gerektiği kesindir.
Brachiosaurus'un morfolojisi, boynunu dört katlı bir binanın yüksekliğine kadar sağdan sola, yukarıdan aşağı sallamasına izin verdi. Bu nedenle, sikadlarda otlayabilir ve beslenmek için ağaçların tepelerine ulaşabilir (kozalaklılar ve eğrelti otları). Sindirim bir taşlık ve bir çekumda gerçekleşti. Brachiosaurusların yetişkinlerin gençleri büyük teropod avcılarından koruduğu küçük sürüler hâlinde yaşadığı düşünülüyor.
6 Numara:Diplodocus
Diplodocus, fosilleri ilk kez 1877'de SW Williston tarafından keşfedilen diplodocid sauropod dinozordur. 1878'de Othniel Charles Marsh tarafından konulan cins adı, Eski Yunanca "çift" (diplos) ve "kiriş" (dokos) sözcüklerinden türetilen bir Yeni Latince terimdir ve kuyruğun alt tarafındaki tanımlandığı zaman için benzersiz olan çift kirişli kemiklere gönderme yapar.
Diplodocus, Jura döneminin sonunda, şu anda Kuzey Amerika'nın orta batısı olan bölgede yaşadı. Geç Kimmericiyen'de, yaklaşık 154 ila 152 milyon yıl önce, orta ila üst Morrison Oluşumu'nda bulunan en yaygın dinozor fosillerinden biridir.Morrison Oluşumu, Apatosaurus, Barosaurus, Brachiosaurus, Brontosaurus ve Camarasaurus gibi devasa sauropod dinozorların egemen olduğu bir ortama aittir.Diplodocus'un büyük boyutu, dev yırtıcılar Allosaurus ve Ceratosaurus için caydırıcı olabilir. Diplodocus kalıntıları bu yırtıcılarla aynı katmanlarda bulunmuştur, bu da onların Diplodocus ile bir arada yaşadıklarını gösterir.
Boyut
En iyi bilinen sauropodlar arasında olan Diplodocus, uzun boyunlu, dört ayaklı ve uzun, kırbaç benzeri bir kuyruğu olan büyük bir dinozordu. Ön ayakları arka bacaklarından biraz daha kısaydı ve bu da büyük ölçüde yatay bir duruşa neden oluyordu. Uzun boyunlu, uzun kuyruklu bu hayvanların dört sağlam bacakla desteklenen iskelet yapıları asma köprülerle karşılaştırıldı.Aslında, D. carnegii şu anda tam bir iskeletten bilinen en uzun dinozorlardan biridir ve toplam uzunluğunun 24 ila 26 metre olduğu düşünülür.D. carnegii için modern kütle tahminleri 12 ila 15 ton arasındadır.
Parçalı kalıntılardan bilinen D. hallorum daha da büyüktü: 4 fil kadar ağır olduğu tahmin ediliyor.1991'de ilk kez tanımlandığında kaşif David Gillette, D. carnegie ile izometrik ölçeklendirme kullanarak 33 metre uzunluğunda olduğunu hesapladı. Ancak daha sonra bunun pek olası olmadığını belirtti ve 39 - 45 metre uzunluğunda olduğunu tahmin etti; bu da bazı bireylerin 52 m uzunluğa ve 80 ila 100 ton ağırlığa sahip olabileceğini ve bunun da onu bilinen en uzun dinozor yaptığını öne sürdü (Amphicoelias veya Maraapunisaurus gibi son derece zayıf kalıntılardan bilinenler dışında).Tahmini uzunluk daha sonra 30,5-35 metreye ve daha sonra Gillette'in başlangıçta 12-19 omurlarını 20-27 omurları olarak yanlış yerleştirdiğini gösteren bulgulara dayanarak 29-33,5 metre olarak yenilendi.Yeni uzunluk tahminine dayalı ağırlık tahminleri 38 ton kadar yüksektir,ancak daha yakın zamanda Gregory S. Paul 29 m uzunluğundaki D. hallorum'un vücut kütlesinin 23 ton olduğu tahmin etmiştir. Pennsylvania, Pittsburgh'daki Carnegie Doğa Tarihi Müzesi'nde bulunan ve D. hallorum'un boyut tahminlerinin esas olarak dayandığı neredeyse tamamlanmış D. carnegii iskeletinin de 13. kuyruk omurunun başka bir dinozordan geldiği anlaşıldı ve bu da boyut tahminlerini boşa çıkarıyor. Supersaurus gibi dinozorlar muhtemelen daha uzun olsa da, bu hayvanların fosil kalıntıları yalnızca parçalıdır ve D. hallorum hâlâ bilinen en uzun dinozorlar arasında yer almaktadır.
7 Numara:Stegosaurus
Stegosaurus (anlamı: "çatı kertenkelesi"), Stegosauridae familyasından Geç Jura döneminde (155-145 myö) Kuzey Amerika ve Avrupa'da yaşamış, bir kuş kalçalı dinozordur. Sırt levhaları ve kuyruk dikenleriyle ünlüdür.
Şimdi Fiziksel Özelliklerine gelelim.
Fiziksel Özellikler
Stegosaurus, ayırt edici fiziksel özelliklere sahiptir. Kuyruğunun ucundan kafatasına kadar sırt levhaları ve dikenlerle kaplıdır, ön bacakları arka bacaklarına göre oldukça kısadır ve genel olarak büyük bedenine rağmen ufacık bir kafatası taşır. Neredeyse fil boyutunda bir hayvanın böylesi küçük bir beyne sahip oluşu yavaş ve otçul bir yaşam biçimi sürdüğünün işaretçisi sayıldı. Marsh, Stegosaurus'un ünlü levhalarını yatay konumlu düşünmüştü. Bugün biliyoruz ki, sırt levhaları peşi sıra konumlanan iki sıra halinde vücuda dik olarak kuyruğa kadar gitmektedir. Eski dinozor betimlemeleri de artık değişmiştir; günümüzde kertenkele gibi pullu, sürüngen gövdeli ve hantal yaratıklar oldukları tezi tamamen çürümüştür. Artık daha enerjik, kuyruğunu sürümeyen ve mezoterm bir Stegosaurus tipi vardır.Marsh, Stegosaurus kalıntılarını ilk olarak sucul kaplumbağa benzeri bir hayvan olarak yorumladı. Yine Marsh'a göre bu canlı kısa ön bacaklarından ötürü bipedal (iki ayağı üstünde) olarak hareket ediyordu.
Gregory S. Paul, S. stenops için 6,5 metre uzunluk ve 3,5 ton ağırlık değerlerini önerirken; S. ungulatus türü için 7 metre uzunluk ve 3,8 ton ağırlık tahmin ediyor.Stegosaurus'un merak uyandıran özelliklerinin başında gelen levha ve dikenler üzerine çok sayıda çalışma yapılmıştır. Genelde sırt levhaları elmas şekilli olup sayıları boyundan kuyruk ucuna kadar 17 kadardır. Türden türe levha ve diken örüntülerinde farklılıklar beklenebilir. Bu dikenler kalın deriye gömülü olup omurlarla doğrudan bir bağa sahip değildir.
Şimdi gelelim diğer nesli tükenen hayvanlara
8 Numara:Mamut
Mamut (Mammuthus), filgiller (Elephantidae) familyasının nesli tükenmiş bir cinsi. Son buzul çağında (Pleyistosen) Kuzey Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika'da birçok farklı türleri ile yayılım göstermiştir. 4,5 m boy ve 8 ton ağırlığa kadar varan bu cinsin son üyeleri yaklaşık 4000 yıl önce yani ilk çağda yaşamıştır.
Evrimsel tarih
Mamutlar Pliyosen çağının ortalarında Afrika kıtasında ortaya çıkmış ve oradan Avrasya'ya ve Kuzey Amerika'ya yayılmışlardır. Zamanla soğuğa ayak uydurmuşlardır. Bulunan en eski mamut kalıntıları 4 milyon yaşındadır ve Etiyopya'nın Afar bölgesinde bulunmuşlardır. Bu Mammuthus subplanifrons türüne ait olan kalıntılar Kenya ve Güney Afrika'da da bulunmuştur. Bu tür yaklaşık 3 milyon yıl var olmuş ve peşinden Kuzey Afrika'da Mamuthus africanavus türü ortaya çıkmıştır. Bu türden hiçbir başka tür gelişmeden ortadan kaybolmuş ya da bu türden Güney fili gelişmiş olabilir. Güney filinden 750.000 yıl evvel step mamudu ve step mamudundan yünlü mamut gelişmiştir. Kuzey Amerika'da yaşamış olan preri mamudu da yaklaşık 1,5 milyon yıl evvel Kuzey Amerika'ya kadar yayılmış olan güney filinden gelişmiş olduğu tahmin edilir.
Bilimsel adı Mammuthus'un, Mammut cinsi ile karıştırılmaması gerekir. Mammut sadece Amerika kıtasında yaşamış olan ve mamutlarla uzaktan akraba olan mastodonlar (Mammutidae) familyasının bir cinsidir. Bu hortumluların, her zaman 4 adet uzun dişleri olmuş ve onların da mamutlarda olduğu gibi buzul çağında uzun kıllı türleri ortaya çıkmıştır.
Tükeniş
Pleistosen çağının geç dönemlerinde yünlü mamut insanların av hayvanlarından biriydi. Bunun kanıtı birçok mağaralarda bulunan duvar resimlerinde görülmektedir. Ortadan kaybolmalarının nedeni fazla avlanmış olmaları mı, yoksa buzul çağının sonundaki büyük iklimsel değişiklikler mi olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Kuzey Amerika'daki ânî yok olmalarının nedeni olarak bir Meteorit grubunun Dünya'ya çarpması olabileceği, bunun da «Genç Drias»'ın başlangıcını açıklayabileceği, bir ABD araştırmacı grubu tarafından önerildi. MÖ 8000 yıl evvel mamutlar Avrupa'da ve Asya'da ortadan kaybolmuşlardır. Aynı dönemde Homo sapiens de (modern insanlar) güneyden beri bu bölgelere doğru yayılmışlardır. Sadece doğu Sibirya'nın Wrangel Adası'nda ufak mamut popülasyonları MÖ 1700'e kadar hayatta kalabilmişlerdir.
(Bu arada küçük bir hatırlatma,isterseniz nesli tükenen hayvanlar hakkında içerik yapan kanalların videolarının linklerini ekleyebilirim.İşte Videoların linkleri.Videoların Linklerini attıktan sonra yazıya devam ederim.Bıraktığım videoları seyredersiniz.)
işte Hayvanlar Alemi-Aklında Olsun adlı kanalın videosu
9 Numara:Smilodon
Kılıç dişli kaplan (Grekçe: smile "keskin" ve Grekçe: odon "diş"; bilimsel adı: Smilodon), soyu tükenmiş kedigil cinsi. Smilodon ya da Kılıç Dişli Kaplan, nesli tükenmiş olan kılıç dişli kedilerden. Bu hayvanların nesli tükenmeden Amerika kıtasının ormanlık alanlarında yalnız dolaşan büyük cüsseli hayvanları avladığı bilinmekte. Bu hayvanların grup halinde avlandıklarına dair bir veriye rastlanmamıştır, Genellikle yalnız dolaşıp nadiren bir araya gelirlerdi. Smilodonların 20 cm boyundaki dişleri onu oldukça tehlikeli bir yırtıcı yapıyor. 300-400 kilo ağırlığa çıkabilen bu yırtıcılar saatte 50 kilometre hızla koşabiliyordu. 12 bin yıl önce Buzul Çağının sona ermesiyle ve en çok avladıkları hayvan olan Amerika bizonlarının ormanlık alanlardan çıkıp açık arazide dolaşmaya başlamalarından ötürü nesillerinin tükendiği bilinmekte.
Açıklama
Amerika'nın ormanlık alanlarında dolaşmış olma ihtimalleri çok yüksektir, çünkü açık alanda avlanmaları için çok yavaş koşmaları ve kısa kuyrukları manevra kabiliyetlerini en aza indirmesi, Smilodonların ormanlık alanda kendisinden çok daha büyük ve yalnız dolaşan hayvanları avladığı ihtimalini güçlendiriyor. Avlarını avlarken önce kaslı ön kollarıyla avının sırtından kavrayıp yere serip avının boyun kısmına 20 cm uzunluğundaki oldukça sert ve kırılgan hançer dişlerini boyun kısmındaki hayati damarlara saplayıp avını en kısa süre içerisinde öldürüp karnını doyurduktan sonra diğer yırtıcılar gelmeden oradan uzaklaşırdı. Smilodonların ısırma biçimi bilinenden çok farklıdır, çene kasları cüssesine göre zayıftır ancak boyun kasları aşırı güçlü olup hançer dişlerini boyun ve çene kaslarını aynı anda kullanıp muazzam bir basınç oluşurdu, böylece hançer dişlerini avını hayati damarlarına rahatlıkla saplayıp en kısa süre içerisinde öldürebilirlerdi. Bu dişlerin kesitlerinin çember yerine oval şekilde olmasıyla dişlerin avlarına daha kolay saplandığı tahmin edilmektedir. Cins dahilinde Smilodon gracilis, Smilodon populator ve Smilodon fatalis adında üç tür bilinmekte olup boyca ve diğer özellikleriyle bariz şekilde ayırt edilebilirler.
Alt türlerine büyüklükleri ve gıda piramidindeki yerinden dolayı kılıç dişli kaplan adı verilmekle birlikte kaplanla yakın bir akrabalıkları yoktur. Smilodon türleri, gelişimsel ve morfolojik olarak bugün yaşamakta olan büyük kedilerden oldukça farklılık göstermektedirler.
Bir diğer yaşam restorasyonu
Yaklaşık 3 milyon yıl önce Kuzey ve Güney Amerika'da görülen ve 12.000 sene önce son buzul çağında nesli tükenen bu dev kediler, yetişkin olduklarında 300–400 kg ağırlığına 2,75 m uzunluğa sahip olabiliyordu.Çeneleri 120 derece açılabilidiği, koşarak kısa sürede 50 km/h'nin üzerinde bir hıza ulaşabilidiği tahmin edilmektedir.Özellikle arka ayakları ön ayaklarından kısa olduğundan omurgaları daha düzgündü. Muhtemelen çizgili veya benekli bir kürke sahiptiler. Dev kurt, Amerika aslanı ve Mağara ayısı gibi yırtıcılarla mücadele hâlindeydiler. Kılıç dişli kaplanların nesli, son buzul çağının bitimiyle tükenmiştir.
Kılıç dişli kaplan büyük bir hayvan olduğu için avları da büyüktü. Amerika devesi, at, bizon, dev tembel hayvan, Kanada geyiği, karaca ve mamut gibi hayvanlarla beslenirdi.
10 Numara:Dunkleosteus
Dunkleosteus, yaklaşık 382-358 milyon yıl önce, Geç Devoniyen döneminde yaşamıştır. zırhlı balıklardan arthrodira takımının soyu tükenmiş bir cinsidir. Dunkleosteus'un boyu 10 metreye (33 ft) kadar, ağırlığı ise 4 tona kadar ulaşabilir.
Türler
Dunkleosteus'un en az on farklı türü şu ana kadar tanımlanmıştır. Ancak, bunların çoğu yetersiz bir şekilde karakterize edilmiştir ve daha önce adlandırılmış türlerin eşanlamlıları olabilir veya Dunkleosteus'a ait olmayabilir.Şu anda tanımlandığı şekliyle Dunkleosteus , Eastmanosteus'tan daha evrimsel olarak türemiş büyük dunkleosteoid eklembacaklılar için bir çöp kutusu taksonudur .
D. terrelli'nin etiketli kafatası diyagramı
Tip türü , D. terrelli , cinsin en büyük ve en iyi bilinen türüdür. Bu tür için boyut tahminleri uzunluk olarak 4,1–10 m (13–33 ft) arasında değişmektedir, ancak 4,5 m'den daha büyük tahminler zayıf bir şekilde desteklenmektedir. Bu türün kafatasları 60–70 cm (24–28 inç) uzunluğa kadar olabilir. D. terrelli'nin fosil kalıntıları, Amerika Birleşik Devletleri'nin ( Ohio'daki Huron , Chagrin ve Cleveland Şeylleri , Pensilvanya'daki Conneaut ve Chadakoin Formasyonları , Tennessee'deki Chattanooga Şeyli , Kaliforniya'daki Lost Burro Formasyonu ve muhtemelen Teksas'taki Ives breşi ve Avrupa'nın Üst Frasniyen'den Üst Fameniyen Geç Devoniyen tabakalarında bulunmuştur .
D. belgicus (?), Belçika'nın Famennian'ından tanımlanan parçalardan bilinmektedir . Orta sırt plakası cinsin karakteristiğidir, ancak, suborbital olarak tanımlanan bir plaka anterolateraldir. Lelièvre (1982), bu taksonu bir nomen dubium ("şüpheli isim") olarak değerlendirir ve materyalin aslında Ardennosteus'a ait olabileceğini öne sürer.
D. denisoni , Dunkleosteus'a özgü, ancak normalden çok daha küçük görünen küçük bir orta sırt plakasından bilinmektedir . Kafatası yapısı bakımından D. marsaisi ile karşılaştırılabilir.
D. marsaisi kafatası
D. marsaisi, Fas'taki Atlas Dağları'nın Alt Famennian Geç Devoniyen tabakalarından gelen Dunkleosteus fosillerine atıfta bulunur . Boyut olarak farklılık gösterir, bilinen kafatasları ortalama 35 santimetre (1,15 ft) uzunluğundadır ve form olarak D. terrelli'ye benzer . D. marsaisi'de burun daha dardır ve postpineal bir fenestra mevcut olabilir. Birçok araştırmacı ve otorite bunu D. terrelli'nin eşanlamlısı olarak kabul eder .H. Schultze, D. marsaisi'yi Eastmanosteus'un bir üyesi olarak görür.
D. magnificus , New York'taki Frasnian Rhinestreet Şeyli'nden büyük bir plakodermdir . İlk olarak 1919'da Hussakof ve Bryant tarafından Dinichthys magnificus olarak, ardından 1932'de Heintz tarafından " Dinichthys mirabilis " olarak tanımlanmıştır. Dunkle ve Lane (1971) bunu Dunkleosteus'a taşımıştır, oysa Dennis-Bryan (1987) bunun Eastmanosteus cinsine ait olduğunu düşünmüştür.Bu türün kafatası uzunluğu 55 cm'dir (22 inç) ve toplam tahmini uzunluğu yaklaşık 3 m'dir (9,8 ft).
D. missouriensis, Frasnian Missouri'den gelen parçalardan bilinmektedir . Dunkle ve Lane bunların D. terrelli'ye çok benzediğini düşünmektedir.Dunkleosteus taksonomisinin revizyonunda Hlavin (1976), bu türün D. terrelli ile geçici olarak eşanlamlı olduğunu düşünmektedir ( Dunkleosteus cf. D. terrelli ).
D. newberryi, esas olarak New York'taki Genesee Grubu'nun Frasnian bölümünde bulunan ve başlangıçta Dinichthys newberryi olarak tanımlanan, belirgin bir ön çıkıntıya sahip 28 santimetre (11 inç) uzunluğundaki bir infragnathalden bilinmektedir.Lebedev ve diğerleri (2023), D. newberryi'nin diğer Dunkleosteus türlerine kıyasla alışılmadık derecede uzun bir kenar diş sırasına sahip olduğunu ve bu cinsin tipik aksesuar odontoidlerinden yoksun olduğunu belirtmiştir ; bu da onun Dunkleosteus'a veya hatta Dunkleosteoidea'ya ait olmayabileceğini düşündürmektedir.
D. amblyodoratus, Ontario'daki Kettle Point Formasyonu'nun Geç Devoniyen tabakalarından bazı parçalı kalıntılardan bilinmektedir . Tür adı 'kör mızrak' anlamına gelir ve başın arkasındaki nükal ve paranükal plakaların körelmiş bir mızrak ucu şeklini oluşturma biçimine atıfta bulunur.
D. raveri , Famennian Ohio Şeyl tabakalarının Huron Şeyli'nin dibine yakın bir karbonat konkresyonunda bulunan ezilmemiş bir kafatası çatısından bilinen, muhtemelen 1 metre uzunluğunda küçük bir türdür. Küçük boyutunun yanı sıra, nispeten büyük gözlere sahipti. D. raveri , D. terrelli kalıntılarının bulunduğu tabakaların hemen altındaki tabakalarda bulunduğu için , D. raveri, D. terrelli'ye yol açmış olabilir . Tür adı, holotipi içeren konkresyonu keşfeden Wakeman, Ohio'lu Clarence Raver'ı anmaktadır.
D. tuderensis, Rusya'nın kuzeybatısındaki Tver Bölgesi'nin alt-orta Famennian yaşlı Bilovo Formasyonu'nda bulunan bir infragnathaldan bilinmektedir . Özel adı, holotipin kıyısında bulunması nedeniyle Maliy Tuder Nehri'ne atıfta bulunmaktadır.
Toplamda, yukarıda listelenen yaklaşık on türden sadece dördü tüm araştırmacılar tarafından geçerli Dunkleosteus türü olarak kabul edilmektedir: D. terrelli ( Fas'tan Dunkleosteus materyali içerebilir veya içermeyebilir ), D. raveri , D. tuderensis ve muhtemelen D. amblyodoratus (diğer dunkleosteidlerle karşılaştırılması zor ancak farklı görünen sınırlı materyalden bilinmektedir). Erken geç Devoniyen ( Frasniyen ) türlerinin taksonomisi zayıf bir şekilde belirlenmiştir, buna karşın geç Devoniyen ( Famenniyen ) türleri bu cinse kolayca atfedilebilir. Bu, Kaliforniya, Teksas, Tennessee ve Polonya'nın Famenniyen'inden Dunkleosteus sp.'ye atanan ek materyali saymamaktadır.
Tanım
Boyut ve anatomi
Dunkleosteus , kafatası ve gövdesinin ön yarısı boyunca zırh plakaları oluşturan dermal kemikle kaplıydı . Bu zırh genellikle 2–3 inçten (5,1–7,6 cm) daha kalın olarak tanımlanır, ancak bu yalnızca kafatasının arkasındaki kalınlaşmış ense plakasındadır.Ense plakasının kalınlaşması, eubrachythoracid arthrodires'in ortak bir özelliğidir.Vücudun geri kalanında zırh genellikle çok daha incedir, yalnızca yaklaşık 0,33–1 inç (0,84–2,54 cm) kalınlığındadır. Dunkleosteus'un plakaları, çoğu teleost balığının aksine ve tetrapod kemiklerine daha çok benzeyen hem sert bir korteks hem de ilikle dolu süngerimsi bir tabakaya sahipti.
Örneklerin zırhlı ön kısımları çoğunlukla fosilleşmiştir ve dolayısıyla balığın diğer kısımlarının görünümü çoğunlukla bilinmemektedir.Aslında, Dunkleosteus örneklerinin yalnızca yaklaşık %5'inin iskeletinin dörtte birinden fazlası korunmuştur.Bu nedenle , arka kısımların birçok yeniden inşası genellikle arka kısımları korunan Coccosteus gibi daha küçük eklembacaklıların fosillerine dayanmaktadır ve bu da büyük ölçüde değişen boyut tahminlerine yol açmaktadır.
Dunkleosteus terrelli , farklı araştırmacılar tarafından maksimum boyutunun 4,1-10 metre (13-33 ft) arasında olduğu tahmin edilen en büyük bilinen plakodermlerden biridir.Ancak, alıntılanan uzunluk tahminlerinin çoğu varsayımsaldır ve niceliksel veya istatistiksel destekten yoksundur ve 5 m (16 ft) veya daha fazla uzunluklar zayıf bir şekilde desteklenmektedir.
Dunkleosteus terrelli'nin uzunluğunu tahmin eden çoğu çalışma, bu tahminlerin nasıl hesaplandığı, bunları ölçeklemek için kullanılan ölçümler veya hangi örneklerin incelendiği konusunda bilgi sağlamaz. Bu çalışmalardaki tahminlerin CMNH 5768'e ( D. terrelli'nin en büyük tamamlanmış zırhı ) veya CMNH 5936'ya (bilinen en büyük çene parçası) dayandığı ima edilmektedir . Ek olarak, bu rekonstrüksiyonlar genellikle Dunkleosteus'un Coccosteus ve Amazichthys gibi diğer eklembacaklıların vücut planlarında tutarlı olan birçok özellikten yoksun olmasını gerektirir.
Dunkleosteus terrelli'deki vücut boyutu ve şeklinin en kapsamlı analizleri, bu türün tipik yetişkinleri için ~3,4 metre (11 ft) uzunluk tahminleri üretirken, çok nadir ve istisnai bireyler potansiyel olarak 4,1 metre (13 ft) uzunluğa ulaşmaktadır.Bu tahminler, büyük ölçüde benzer sonuçlar üreten birkaç farklı boyut vekili (baş uzunluğu, yörünge-operküler uzunluğu [baş uzunluğu eksi burun uzunluğu], ventral kalkan uzunluğu, giriş açısı, pektoral ve pelvik kuşaklarının toplam uzunluğa göre konumları) kullanılarak hesaplanmıştır.Bu yöntemlerdeki istatistiksel hata payları, tipik yetişkinlerde 3,7 metre (12 ft) ve istisnai bireylerde 4,5 metre (15 ft) kadar uzun uzunlukların mümkün olmaya devam ettiği anlamına gelir, ancak daha büyük uzunluklar , özellikle baş ve gövde zırhının hayvanın toplam uzunluğuna göre boyutu ve pektoral ve pelvis yüzgeçlerinin göreli konumu açısından, diğer eklembacaklılarda ve çeneli balıklarda daha genel olarak görülenlerin dışında oranlara neden olur.Gerçekten de, hata paylarının üst aralıklarının altındaki ima edilen oranlar, bu uzunlukların bile aşırı cömert olabileceğini düşündürmektedir.Baş ve gövde zırhının korunan uzunlukları göz önüne alındığında, hata paylarının alt ucundaki uzunluklar olası değildir.
Ferrón ve diğerleri tarafından sunulan D. terrelli'nin yaşam yeniden inşası 2017
Engelman'ın 2024'te sunduğu D. terrelli'nin yaşam rekonstrüksiyonu
İyi tanımlanmış yöntemlerle yapılan çoğu çalışma Dunkleosteus terrelli için 5 metre (16 ft) veya daha az uzunluklar üretmektedir, Ferrón ve ark. (2017) ise modern köpekbalıklarının üst çene çevresine dayanarak 6,88-8,79 metre (22,6-28,8 ft) gibi daha büyük tahminler üretmektedir.Ancak, eklembacaklıların ağızları modern köpekbalıklarından orantısal olarak daha büyüktür ve bu da Ferrón ve ark. (2017) tarafından tahmin edilen uzunlukları güvenilmez hale getirir.Üst çene çevresi, Coccosteus gibi tam eklembacaklıların boyutunu abartmaktadır ve Ferrón ve ark. (2017) tahminleri, Dunkleosteus'un fosillerin bilinen boyutlarına göre son derece küçük bir kafa ve aşırı uzun bir gövdeye sahip olduğu sonucunu vermektedir.Ferrón ve ark. tarafından sunulan yeniden yapılandırma (2017) aynı zamanda fosil materyalin bilinen boyutlarına göre yanlış ölçeklendirilmiştir; CMNH 5768'in boyutuna ölçeklendirildiğinde, daha sonraki çalışmalardaki daha kısa tahminlerle uyumlu olarak 3,77 metre (12,4 ft) bir uzunluk elde edilmektedir.
Carr (2010) , köpekbalığı benzeri bir vücut planı ve benzer bir uzunluk-ağırlık ilişkisi varsayarak, 4,6 metre (15 ft) uzunluğundaki yetişkin bir Dunkleosteus terrelli bireyinin 665 kilogram (1.466 lb) ağırlığında olduğunu tahmin etti.Elipsoid hacimsel bir yöntem kullanan Engelman (2023), tipik (3,41 metre (11,2 ft) uzunluğunda) yetişkin Dunkleosteus için 950-1.200 kilogram (2.090-2.650 lb) ve en büyük (bu çalışmada 4,1 metre (13,5 ft)) birey için 1.494-1.764 kilogram (3.294-3.889 lb) ağırlık tahmin etti. [ 2 ] Engelman'ın (2023) daha yüksek ağırlıkları, çoğunlukla arthrodirlerin köpekbalıklarına kıyasla nispeten daha derin ve daha geniş gövdelere sahip olma eğiliminde olmasından kaynaklanmaktadır.
D. terrelli'nin istisnai olarak korunmuş bir örneği, ceratotrichia ile bir pektoral yüzgeç taslağını korumuştur ; bu, placodermlerin yüzgeç morfolojisinin daha önce düşünülenden çok daha değişken olduğunu ve hareket gereksinimlerinden büyük ölçüde etkilendiğini göstermektedir. Bu bilgi, balık morfolojisinin filogeniye göre beslenme nişinden daha fazla etkilendiği bilgisiyle birleştiğinde, 2017 tarihli bir çalışmanın D. terrelli'nin kuyruk yüzgeci şeklini çıkarmasına ve bu yüzgeci güçlü bir ventral lob, yüksek en boy oranı , dar kuyruk sapı ile yeniden yapılandırmasına olanak sağlamıştır; bu, kokosteomorf placodermlerin anguilliform kuyruk yüzgecine dayanan önceki yeniden yapılandırmaların aksinedir.
Dunkleosteus'a ait bilinen tek omurga kalıntısı, CMNH 50322 numunesinin gövde zırhı içindeki 16 omurgadan oluşan küçük bir seridir.Bu omurgaların çoğu oldukça kaynaşmıştır ve diğer eklembacaklılara kıyasla çok belirgin, yanlara doğru çıkıntı yapan eklem yüzeylerine sahiptir.Birçok eklem bacaklıda ön omurganın bir sinarkual içine dahil edilmesi görülse de , bu türlerde kaynaşmış bölge küçüktür, oysa Dunkleosteus'un kaynaşmış bölgesi gövde zırhının neredeyse sonuna kadar uzanır ve bu da omurgasını çok sert hale getirir.Bu, yatay septum için alışılmadık derecede iyi gelişmiş bir bağlantı olduğunu gösteren gövde zırhının iç tarafındaki bir sırt ile birlikte, Dunkleosteus'un ön tarafta sertleştirilmiş bir omurgaya ve ön gövde kasları tarafından üretilen kuvveti kuyruk yüzgecine iletmek için özel bağ dokularına sahip olabileceğini, lamnidler ve tunalar gibi tunniform omurgalılara benzer şekilde önermektedir .
Dunkleosteus'un pelvis kuşağı, zırhın genel boyutuna göre nispeten küçüktür.Birkaç örnek ilişkili pelvis kuşaklarını korumuştur, ancak orijinal konumları koruma sırasında kaydedilmemiştir.Bununla birlikte, bu örnekler uçurum yüzeylerinden kazıldığı için muhtemelen zırha yakın bir yerde bulunmuşlardır, bu da bu yüzgeçlerin diğer eklembacaklılarda olduğu gibi ventral kalkanın ucuyla ilişkili olduğunu düşündürmektedir.Bir örnek, gövde zırhının sonuna yakın pelvis yüzgeç tabanlarını korumuş olabilir.
11 Numara:Megaladapis
Megaladapis , gayri resmi olarak koala lemuru olarak bilinir,bir zamanlar Madagaskar adasında yaşamış üç türden oluşan Megaladapidae ailesine ait soyu tükenmiş bir lemur cinsidir. En büyüğü 1,3 ila 1,5 m (4 ila 5 ft) uzunluğundaydı.
Tanım
Megaladapis , yaşayan herhangi bir lemurdan oldukça farklıydı. Vücudu bodurdu ve modern koalanınki gibi inşa edilmişti . Uzun kolları, parmakları, ayakları ve ayak parmakları ağaçları kavramak için özelleşmişti ve bacakları dikey tırmanma için açılmıştı. Ayağının morfolojisi , Megaladapis'in ağaçlarda yaşamak üzere evrimleştiğini , ağaçlarda dikey olarak kavramasına yardımcı olan büyük bir halluks ve lateral abdüktör kas sistemine sahip olduğunu gösteriyor. Bu özellikler diğer ağaçlarda yaşayan türler tarafından da paylaşılıyor.Eller ve ayaklar kavisliydi ve ayak bilekleri ve bilekleri çoğu diğer lemuridin sahip olduğu yerde hareket etmek için gereken normal dengeye sahip değildi.
Vücut ağırlığı 140 kg'a (310 lb) ulaştı.Diğer tahminler 46,5–85,1 kg (103–188 lb) olduğunu öne sürüyor ancak yine de mevcut herhangi bir lemurdan çok daha büyüktür.Herhangi bir lemurun en büyük vücut boyutuna sahipti ve bir sonraki en büyük soyu tükenmiş lemurun vücut kütlesinin iki katıydı.
Nesli tükenme
İnsanlar 2.300 yıl önce Madagaskar'a vardıklarında , günümüzde yaşayan türlere ek olarak, en az 17 tür artık soyu tükenmiş "dev" lemur vardı. Mevsimsel üremeleri ve düşük üreme oranlarına yol açan uzun gebelik süreleri,günlük yaşamları ve varsayılan yavaş hareketleriyle birlikte bu yeni ekolojik bağlamda dezavantajlıydı; Megaladapis (diğer dev lemur türleriyle birlikte) bu özellikler nedeniyle yeni yırtıcılara (insanlar), orman yangınlarına ve yaşam alanı tahribatına karşı daha hassastı.
İnsanların aşırı avlanması, "dev" lemurların neslinin tükenmesine büyük katkıda bulunan bir etken olarak kabul edildi.Madagaskar'da küçük kuraklıklar sık görülür , ancak yaklaşık 1000 yıl önce meydana gelen büyük bir kuraklık göllerdeki su seviyelerini önemli ölçüde düşürdü, ciddi bir bitki örtüsü geçişine neden oldu ve çayırlarda ve savanlarda orman yangınları için uygun koşullar yarattı . Bu koşullar nedeniyle yaşanan mahsul kıtlıkları , sakinleri hayatta kalmak için çalılık eti avlamaya yöneltti ve bu dev lemurlar söz konusu etin kolay bir kaynağıydı.Megaladapis fosillerinin hem metatarslarında hem de mandibulasında bazı dış çizikler ve kesikler bulundu . Metatarslardaki kesikler mağaralarda bulunanlara benziyor ve insanların yaptığı düşünülüyor, oysa mandibuladaki kesikler kesme için tasarlanmış bir alet tarafından yapılmış gibi görünüyor - Megaladapis'in bir noktada zamanının anatomik olarak modern insanlarıyla doğrudan temas halinde olduğunun göstergeleri.
Dev lemurların bulunduğu araziler, yoğun bitki örtüsüne sahip büyük ormanlık alanlardı. İnsanların gelişinden hemen sonra, koprofil mantar Sporormiella'nın sporlarında hızlı bir düşüş yaşandı ; bu da megafaunal biyokütlede bir azalmaya işaret ediyor . Madagaskar'daki çeşitli alanlarda yapılan araştırmalarda bulunan kömür mikropartikülleri , insan yaşam alanı değişikliğinin ancak megafaunal biyokütledeki bu düşüşten sonra gerçekleştiğine dair kanıt sunuyor. Kömür yatakları, insanların büyük arazi parçalarını çok hızlı bir şekilde temizlemek için ateşi kullandığına dair kanıt sunuyor . Megaladapis'in yaşamaya iyi adapte olduğu yaşam alanları , bu yaratıklar için dış güçlerden çok az veya hiç korunma sağlamayan otlaklara dönüştürüldü.Bu nedenle, Megaladapis de dahil olmak üzere "dev" lemur popülasyonlarının nihai düşüşünün, insan faaliyetleri (örneğin, " kes ve yak " teknikleriyle arazi temizleme) sonucu habitat parçalanmasından kaynaklandığı ve bunun sonucunda bu lemurların 500 ila 600 yıl önce yok olduğu varsayılmıştır.
12 Numara:Megalania
Megalania ( Varanus priscus ), Pleistosen döneminde Avustralya'da yaşayan megafaunal topluluğun bir parçası olan soyu tükenmiş bir dev monitör kertenkelesi türüdür.Var olduğu bilinen en büyük karasal kertenkeledir , ancak bilinen kalıntıların parçalı yapısı tahminleri oldukça belirsiz hale getirmektedir. Son çalışmalar, bilinen örneklerin çoğunun kuyruk hariç vücut uzunluğunun yaklaşık 2–3 m'ye (6,6–9,8 ft) ulaştığını, bazı bireylerin ise önemli ölçüde daha büyük olduğunu ve yaklaşık 4,5–7 m (15–23 ft) uzunluğa ulaştığını öne sürmektedir.
Megalania'nın , en yakın yaşayan akrabası olabilecek yaşayan Komodo ejderine ( Varanus komodoensis ) benzer bir ekolojiye sahip olduğu düşünülmektedir.Avustralya'daki dev monitör kertenkelelerinin en genç fosil kalıntıları yaklaşık 50.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Avustralya'nın ilk yerli yerleşimcileri megalania ile karşılaşmış olabilir ve megalania'nın neslinin tükenmesinde bir etken olmuş olabilir.Başlangıçta megalania, " Megalania " adını taşıyan cinsin tek üyesi olarak kabul edilirken , bugün diğer Avustralya monitör kertenkeleleriyle yakın akraba olduğu için Varanus cinsinin bir üyesi olarak kabul edilmektedir.
Nesli tükenme
Türün en genç kalıntıları Geç Pleistosen'e tarihlenmektedir ve türe ait olabilecek en genç kalıntı, orta doğu Queensland'daki Etna Mağaraları Milli Parkı'nda bulunan yaklaşık 50.000 yıl öncesine ait büyük bir osteodermdir.Yakın akraba dokuz mevcut varanid kertenkelesinin morfolojisini inceleyen ve ardından bunları allometrik olarak ölçeklendirip V. priscus ile karşılaştıran bir çalışmada , hayvanın uzuvlarının kas yapısı, duruşu, kas kütlesi ve olası kas yapısının, o dönemde Avustralya'yı kolonileştiren erken insan yerleşimcilerinden kaçmaya çalışırken büyük olasılıkla etkisiz olduğu bulunmuştur.Avustralya megafaunasının diğer birçok türünün, ya insan avlanması ya da onlar tarafından rekabette geride bırakılmaları nedeniyle aynı zamanlarda neslinin tükendiği düşünüldüğünde, aynı şeyin megalania için de geçerli olduğu varsayılabilir.
Megalanya ile ilk Avustralyalı Aborjinler arasındaki çatışmalar, whowie gibi korkunç yaratıklara dair hikayelere ilham kaynağı olmuş olabilir.
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 26/05/2025 07:15:27 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20685
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.