Ayna Yaşamın Riskleri Nelerdir?
Bilinen tüm yaşam formları homokiral yapıdadır. DNA ve RNA "sağ elli" nükleotitlerden, proteinler ise "sol elli" aminoasitlerden oluşur. Ancak bilim insanları bu yapının tam tersi olan "ayna görüntüsü" biyomoleküllerinden oluşan yaşam formları yaratmayı hedefleyen çalışmalar yürütmektedir. Ayna yaşam (İng: "mirror life") olarak adlandırılan bu organizmalar, bilinen yaşamdan radikal bir kopuş anlamına gelir ve bu teknolojinin geliştirilmesi ciddi teknik zorluklar ile büyük yatırımlar gerektirmektedir. Ayna yaşam oluşturma kapasitesinin hayata geçmesi muhtemelen onlarca yıl uzaktadır. Ancak bu süre, hem teknik engellerin aşılması hem de doğabilecek risklerin öngörülerek önlemler alınması açısından bir fırsat sunuyor. Bugün bilim insanları, bu sıra dışı yaşam formunu yaratmanın zorluklarını ve potansiyel tehlikelerini daha derinlemesine anlamak için yoğun çaba sarf ediyor. Bu çabanın bir parçası olarak, araştırma grupları ayna yaşamın ilk adımı olarak “ayna bakteriler” üzerinde çalışmalar yürütüyor.[1]
Ayna Bakteriler: Fırsatlar ve Tehditler
Ayna yaşam fikri geçmişte tartışılmış olsa da, bu teknolojinin potansiyel riskleri bugüne kadar kapsamlı bir şekilde analiz edilmemişti. Ancak son yıllarda, ayna yaşam formlarının yaratılmasını mümkün kılacak teknolojilerin hızla gelişmesi, bu tür bir değerlendirme ihtiyacını daha da önemli hale getirdi.[2] Uzmanlardan oluşan bir araştırma grubu, özellikle ayna bakterilerin yaratılabilirliği ve beraberinde getirebileceği riskler üzerine yoğunlaştı.[1] Çalışma; bu bakterilerin insan, hayvan ve bitki bağışıklık sistemleri üzerindeki etkilerini, çevresel yayılma kapasitelerini ve olası kontrol yöntemlerinin etkinliğini kapsamlı bir şekilde inceledi.
Elde edilen sonuçlar, ayna bakterilerin birçok bağışıklık mekanizmasını aşarak ölümcül enfeksiyonlara yol açabileceğini ortaya koydu. Ayrıca doğal yırtıcılarından kaçınma avantajına sahip olmaları, bu bakterilerin çevrede hızla yayılmasına ve istilacı türler gibi hareket ederek ekosistemlerde geri dönülmez zararlara neden olmasına yol açabilir.
Dahası, geniş bir besin yelpazesine uyum sağlayabilmeleri, bu organizmaların doğal biyolojik sınırları aşarak hayatta kalma şanslarını artırabilir. Bununla birlikte, bu bakterilerin kazara yayılması veya kasıtlı kötüye kullanımı, ciddi biyogüvenlik tehditleri oluşturarak endişeleri daha da artırmaktadır.[3]
Ayna yaşam teknolojisinin başlangıçta ne kadar büyük bir tehdit oluşturabileceği belirsizdir. Ancak yapılan detaylı analizler, bu teknolojinin potansiyel zararlarını açıkça ortaya koymuştur.[4] Teknolojik ilerlemelerle birlikte ayna bakterilerin sentezinin mümkün hale gelmesi, bu organizmaların ciddi enfeksiyonlara yol açma kapasitesine sahip olduğunu göstermektedir. Bu bulgular, ayna bakterilerin veya diğer ayna yaşam formlarının, güvenlikleri hakkında tatmin edici kanıtlar sunulmadığı sürece yaratılmaması gerektiğini vurgulamaktadır.[5]
Bu risklerin yönetilebilmesi ve gelecekteki uygulamalara yön verilebilmesi için kapsamlı ve iş birliğine dayalı bir yol haritası geliştirilmesi önerilmektedir. Ayna yaşam, yalnızca bilimsel bir konu olmaktan öte, etik, sosyal ve çevresel boyutlarıyla ele alınması gereken çok yönlü bir meseledir. Bu nedenle, toplumun tüm kesimlerinin sürece dahil olduğu bir tartışma ve değerlendirme mekanizması oluşturulması kritik öneme sahiptir.
Ayna Yaşama Doğru
Yapılan analizler, ayna bakterilerin doğada hayatta kalma ve yayılma potansiyeline sahip olduğunu, ancak bugüne kadar bu tür organizmaların doğal ortamda var olduğuna dair bir kanıt bulunmadığını göstermektedir. Ayna yaşam, teorik olarak, doğal kiraliteye sahip yaşam formları kadar işlevsel olabilir. Ancak, bu tür bir yaşamın mevcut biyolojik organizmalardan evrimsel olarak türemesi neredeyse imkansızdır.
Evrim, kademeli ve aşamalı bir süreçtir. Genetik mutasyonlar ve doğal seçilimle küçük avantajlar sağlayan değişimlerle ilerler. Bu süreçte DNA, RNA ve proteinler gibi yaşamın temel yapı taşlarının kimyasal yapılarında dramatik bir değişimin aynı anda gerçekleşmesi mümkün değildir. Tüm biyomoleküllerin eşzamanlı olarak tersine çevrilmesi, evrimsel mekanizmalarla açıklanamayacak bir durumdur. Bu nedenle, bağımsız bir şekilde doğal olarak ortaya çıkmış bir ayna yaşam formuna rastlama olasılığı oldukça düşüktür.
Bununla birlikte, bilimsel ve teknolojik ilerlemeler sayesinde laboratuvar ortamında ayna bir organizmanın yaratılması artık giderek daha mümkün hâle gelmektedir. Böyle bir başarının, biyolojik mühendislikte şimdiye kadar gerçekleştirilen tüm çalışmaların ötesinde bir dönüm noktası olacağı açıktır.
Bir ayna organizmanın yaratılması, basit bir bakteri düzeyinde bile olsa, şimdiye kadar gerçekleştirilen tüm biyolojik mühendislik başarılarından çok daha karmaşık bir süreç olacaktır. Bununla birlikte, temel teknolojilerdeki ilerlemeler hızla devam etmekte ve bilim insanları, karmaşık ayna görüntüsü biyomoleküllerini sentezleme konusunda giderek daha yetkin hâle gelmektedir.[6], [7] Örneğin, ayna görüntüsü kilobaz uzunluğundaki nükleik asitler ve büyük işlevsel proteinlerin kimyasal sentezi artık mümkün hâle gelmiştir. Bu biyomoleküllerin ters kiraliteleri, onları biyolojik bozunmaya karşı daha dirençli kılarken, uzun ömürlü ve immünolojik yanıt oluşturmayan tedaviler gibi yeni uygulamalara olanak sağlamaktadır.
Bu gelişmelere paralel olarak araştırmacılar, cansız bileşenlerden sentetik hücreler oluşturma konusunda önemli ilerlemeler kaydetmektedir. Doğal kiraliteye sahip bir bakterinin tamamen sentetik DNA, sentetik proteinler ve sentetik lipitlerden oluşmasını sağlayan yöntemler geliştirilmiştir. Bu bileşenlerin ayna versiyonları sentezlenebilirse, aynı yöntemle yaşayan bir ayna bakteri oluşturulabilir. Ayrıca, sentetik biyolojideki ilerlemelerle doğal kiraliteye sahip bir bakteri genetik olarak tasarlanarak ayna proteinler ve nükleik asitler üretmesi sağlanabilir ve bu da adım adım bir ayna bakteriye dönüşümün başlangıcını oluşturabilir. Yani bu teknoloji, daha dayanıklı ilaçlar ve vücudun kolayca kabul edeceği tedavi yöntemleri geliştirilmesini sağlayabilir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Ayna bakterilerin yaratılması teorik olarak mümkün görünse de, bu hedefe ulaşmak için önemli teknik zorlukların aşılması gerekmektedir. Örneğin, ayna biyomoleküllerin sentezi son derece maliyetlidir ve ribozom gibi karmaşık yapıların yeniden inşası büyük zorluklar barındırmaktadır. Ayrıca, ayna bileşenlerden bir ayna bakteri oluşturmak için uygun bir protokol geliştirilmesi, sentetik hücre araştırmalarında ciddi ilerlemeler gerektirmektedir. Bu engellerin aşılma süresi belirsiz olsa da, ilişkili teknolojiler üzerine yapılan çalışmaların ilerlemesiyle birlikte zamanla mümkün hâle gelebileceği öngörülmektedir. İlginç bir şekilde, bu teknolojilerin birçoğu aslında ayna yaşamdan bağımsız uygulamalar için geliştirilmektedir.
Laboratuvar koşullarında, ayna bakteriler, akiral ya da kendi ayna görüntüsüyle uyumlu besinlerle beslendikleri sürece, doğal kiraliteye sahip eşdeğerleriyle benzer işlevleri yerine getirebilir. Genetik mühendislik teknikleri kullanılarak, yavaş büyüyen ve uzmanlaşmış bir ayna bakteri, hızlı büyüyen bir bakterinin ayna versiyonuna dönüştürülebilir. Örneğin Escherichia coli gibi bazı bakteriler, kiral olmayan besinlerle beslendiklerinde güçlü bir şekilde büyüyebilir ve bu bakterilerin ayna versiyonları da benzer şekilde işlev gösterebilir.[8]
Bununla birlikte, laboratuvar dışında ayna bakterilerin ters kiraliteleri, diğer yaşam formlarıyla olan etkileşimlerini derinden etkiler. Bu özellik, onların çevresel etkilerini ve diğer organizmalarla ilişkilerini tahmin etmeyi son derece zorlaştırmaktadır.
Ayna Bakterilerin Bağışıklık Sistemini Atlatma ve Ekosistemleri İstila Etme Potansiyeli
Ayna bakterilerin, bağışıklık sistemini aşabilme ve ekosistemlere zarar verebilme potansiyeli ciddi riskler taşımaktadır. Yapılan analizler; bu bakterilerin insan, hayvan ve bitkilerin bağışıklık savunmalarını etkisiz hâle getirebileceğini göstermektedir. Çok hücreli organizmalarda bağışıklık tanıma ve aktivasyonda önemli bir rol oynayan kiral etkileşimler, ayna bakterilerle bozularak bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Bu durum, doğuştan gelen bağışıklık tepkilerinin yetersiz kalmasına ve omurgalılarda adaptif bağışıklık işlevlerinin sınırlı şekilde çalışmasına yol açabilir. Örneğin, ayna proteinlerin antijen sunumuna dirençli olması, antikor üretimi gibi kritik bağışıklık tepkilerini tetikleyememesine neden olabilir. Bu nedenle birçok omurgalı bağışıklık sistemi, ayna bakterilere karşı etkisiz kalabilir. Omurgasızlar ve bitkilerde de benzer sınırlamalar yaşanabileceği düşünülmektedir.
Ayna bakterilerin, konakçının özel biyolojik gereksinimlerine bağlı olmadan, doğrudan konağı istila edebileceği ve enfeksiyonlara yol açabileceği öngörülmektedir. Sağlıklı bireylerde bile deri, ağız, bağırsak veya akciğerlerdeki doğal bariyerlerin geçirgenliği ya da hasar görmesi, bu bakteriler için giriş noktaları oluşturabilir. Normal koşullarda bağışıklık sistemi tarafından kontrol altına alınan doğal bakterilere kıyasla, bağışıklık tepkisi ayna bakterilere karşı yetersiz kalabilir. Bu durum, ayna bakterilerin kontrolsüz şekilde çoğalmasına ve ölümcül enfeksiyonlara neden olmasına yol açabilir. Konağın iç dokularında kontrolsüz şekilde yayılan bu bakteriler, ciddi sağlık tehditleri oluşturabilir.
Bağışıklık sisteminin ayna bakterilere nasıl tepki vereceği henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak, bazı bağışıklık mekanizmalarının (örneğin, alternatif kompleman yolu ya da antimikrobiyal peptitler) kiraliteye daha az duyarlı olduğu düşünülmektedir. Yine de, bu mekanizmaların etkili olup olmayacağını öngörmek güçtür. Bakteriyel enfeksiyonlara karşı bağışıklık genlerinde eksikliklerin savunmasızlığa neden olabildiği göz önüne alındığında, benzer bir durumun ayna bakteriler için de geçerli olması muhtemeldir. Bu nedenle, ayna bakterilerin geniş bir konakçı yelpazesinde ciddi patojenler olarak hareket edebileceği yönünde endişeler bulunmaktadır.
Ekosistemler açısından da ayna bakteriler büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Ters kiraliteleri, doğal yırtıcılar ve mikrobiyal müdahalelerden kaçmalarına olanak sağlar. Örneğin, doğal kiraliteye sahip bakteriyofajlara karşı direnç gösterir ve birçok yırtıcı tarafından tüketilemezler. Ayrıca, diğer mikroorganizmalar tarafından üretilen antibiyotiklere karşı doğal bir direnç geliştirebilirler. Bu direnç, ayna bakterilerin çevrede uzun süre kalıcı olmalarını ve kolayca yayılmalarını sağlayabilir. Hızlı üreme ve evrimleşme kapasiteleri; bu bakterilerin istilacı türler için bilinen "yırtıcı eksikliği" sorununa benzer bir durumu tetikleyerek, insan, hayvan ve bitki popülasyonlarını ölümcül enfeksiyon riski altında bırakabilir.
Ayna Bakteriler ve Risk Azaltma Stratejileri
Ayna bakterilerin yaratılmasıyla ortaya çıkabilecek riskleri azaltmak için biyolojik sınırlama ve biyogüvenlik stratejileri önerilmektedir. Bu stratejiler arasında, sentetik ototrofi gibi yöntemler bulunmaktadır. Sentetik ototrofi, mikroorganizmaların büyüme ve çoğalmasını yalnızca laboratuvar ortamında üretilen ve doğada bulunmayan özel moleküllere bağımlı hale getiren bir biyoteknoloji yöntemidir. Bu tür önlemler, ayna bakterilerin laboratuvar ortamları dışında hayatta kalmasını ve çoğalmasını engellemeyi amaçlar. Ancak, evrimsel adaptasyonlar veya insan hatası, bu sınırlamaların aşılmasına neden olabilir. Birden fazla sentetik ototrofi sistemi kullanılması bu riski azaltabilir, ancak tamamen ortadan kaldıramaz. Benzer şekilde, fiziksel sınırlama yöntemleri de bir çözüm sunabilir. Ancak, yüksek güvenlikli laboratuvarlarda bile ekipman arızaları veya insan hatası gibi kazaların yaşanma ihtimali bulunmaktadır.
Laboratuvar ortamında büyümeyle sınırlı tutulan ayna bakteriler bile tamamen güvenli değildir. İhmal veya kötüye kullanım durumunda, bu bakteriler ciddi zararlar verebilir. Ayrıca, biyolojik olarak sınırlandırılmış bir ayna bakteriyi bu koruma önlemlerinden arındırmak teknik olarak nispeten kolaydır. Bir kez oluşturulduktan sonra, bu bakterilerin üretim yöntemleri, koruma önlemleri olmadan başka kişiler veya gruplar tarafından kopyalanabilir.
Mevcut Önlemlerin Sınırları
Ayna bakterilere karşı geliştirilebilecek önlemler (örneğin, ayna antibiyotikler, ayna bakterilere dirençli mahsuller veya ayna fajlar) bu bakterilerin ekosistemlere yayılmasını veya zararlarını tamamen durdurmak için yeterli değildir. Bu tür çözümler, ölümcül enfeksiyonların neden olabileceği yaşam kayıplarını ya da ekosistemlerdeki geri döndürülemez değişiklikleri engelleyemez. En büyük zorluk, bu tür önlemlerin doğal ekosferin tüm bölgelerinde yeterince etkili bir şekilde uygulanamamasıdır. Ayrıca, ayna bakterilerin vahşi doğada evrimleşerek çeşitlenmesini önlemek mümkün değildir ve bu durum uzun vadede kontrolü imkânsız hâle getirebilir. Bu nedenle, mevcut önlemler yalnızca potansiyel zararın bir kısmına karşı sınırlı bir koruma sunabilir.
Ayna Bakterilerin Sınırlı Faydaları
Ayna bakterilerin yaratılması, faydalı uygulamalar sunsa da, bu faydalar oldukça sınırlıdır. Ayna biyomoleküller, bilimsel ve terapötik alanlarda değerlendirilebilir ve bu açıdan araştırmaya değerdir. Ancak, bu moleküller ayna bakteriler olmadan da üretilebilir. Örneğin ayna bakteriler, canlı hücre tedavileri için bir şasi olarak düşünülebilir. Ancak, bu amaç için daha güvenli alternatifler de mevcuttur.
Genel olarak değerlendirildiğinde ayna bakterilerin yaratılması, potansiyel faydalarının sınırlılığına karşın, taşıdığı yüksek riskler nedeniyle şu anki koşullarda bilimsel ve etik açıdan savunulamaz görünmektedir.
İleriye Dönük Bir Yol: Ayna Yaşam Konusunda Öneriler ve Önlemler
Ayna yaşam üzerine yapılan analizler, bu teknolojinin taşıdığı potansiyel riskleri daha iyi anlamak ve tartışmaya açmak amacıyla uzman toplulukların değerlendirmesine sunulmuştur. İlk bulgular, bu riskleri azaltmak için tartışmalar başlatmanın önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca bilim insanları, hükûmetler, fon sağlayıcılar ve diğer paydaşlar arasında iş birliğinin teşvik edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Ayna yaşamın ciddi tehlikeler taşımadığına dair ikna edici kanıtlar bulunmadıkça, ayna bakteriler ve diğer ayna organizmaların, biyolojik sınırlama önlemleri alınmış olsa bile, yaratılmaması gerektiği değerlendirilmektedir. Bu tür organizmaların geliştirilmesine yönelik araştırmalara izin verilmemesi ve fon sağlayıcıların bu çalışmaları desteklememesi gerektiği önerilmektedir. Ayrıca, bu alanda temel teknolojilerin yönetişim altına alınmasının, ayna yaşam yaratımını engellemek için etkili bir önlem olacağı belirtilmektedir.
Başlangıç olarak ayna genomlar, proteomlar veya ayna hücrelerin inşasını mümkün kılacak işlevsel eşdeğerlerin üretimini engellemeye yönelik adımların atılması önerilmektedir. Bunun yanı sıra, hangi temel teknolojilerin gözetim gerektirdiğini belirlemek amacıyla daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Ayna oligonükleotidlerin ve üretimde kullanılan öncü maddelerin satın alımını izlemeye yönelik sistemler geliştirilmesi ve ayna yaşamın yaratılmasını önlemeye yönelik yeni düzenlemeler ile yasaların değerlendirilmesi önemli adımlar olarak görülmektedir. Teknolojik ilerlemelerle birlikte ortaya çıkabilecek yeni yollar dikkate alınarak, alınan önlemlerin düzenli olarak gözden geçirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Riskler ve Temel Teknolojilerin Önemi
Ayna bakterilerin yaratılması hedeflenmese bile, aynasal nükleik asitlerin ve proteinlerin kimyasal sentezi gibi ilgili teknolojilerin bilimsel ve terapötik uygulamalarda önemli bir yere sahip olduğu belirtilmektedir. Örneğin, ayna proteinler ve RNA'lar aptamerler, biyokataliz ve terapötik uygulamalarda değerlendirilebilirken, D-amino asitler sentetik peptit ve protein ilaçların geliştirilmesinde kullanılabilir.[9] Bu tür araştırmalara yeni kısıtlamalar getirilmesinin uygun olmadığı düşünülmektedir. Ayrıca sentetik hücre araştırmalarının büyük bir kısmı doğrudan ayna bakterilerle bağlantılı olmasa da temel bilim açısından önem taşımaktadır ve bu çalışmaların devam etmesi gerekmektedir.
Ayna bakterilerden kaynaklanabilecek riskleri daha iyi anlamak ve bu risklere karşı hazırlıklı olmak için araştırmaların sürdürülmesi gerektiği ifade edilmektedir. Ancak bu süreçte ne ayna bakterilerin ne de onların temel bileşenlerinin doğrudan üretilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Araştırmalar, ayna biyomoleküllerin bağışıklık sistemiyle etkileşimlerini incelemeye, bu organizmaların tespitine yönelik yöntemler geliştirmeye ve biyo-gözetim sistemleri oluşturmaya odaklanması gerektiği değerlendirilmektedir. Bu çalışmaların tüm riskleri ortadan kaldırması mümkün olmasa da sınırlı veya yerel koruma sağlayabileceği öngörülmektedir. Bununla birlikte, bu tür araştırmaların uluslararası bir ortamda ve açık bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği belirtilmektedir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 2
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b K. P. Adamala, et al. (2024). Confronting Risks Of Mirror Life. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1351-1353. doi: 10.1126/science.ads9158. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Harrison, et al. (2023). Synthesis And Applications Of Mirror-Image Proteins. Nature Reviews Chemistry, sf: 383-404. doi: 10.1038/s41570-023-00493-y. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Bohannon. Mirror-Image Cells Could Transform Science — Or Kill Us All. (29 Kasım 2010). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2025. Alındığı Yer: WIRED | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. M. Dintzis, et al. (2005). A Comparison Of The Immunogenicity Of A Pair Of Enantiomeric Proteins. Wiley, sf: 306-308. doi: 10.1002/prot.340160309. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. D. Blacksell, et al. (2023). Laboratory-Acquired Infections And Pathogen Escapes Worldwide Between 2000 And 2021: A Scoping Review. Elsevier BV, sf: e194-e202. doi: 10.1016/S2666-5247(23)00319-1. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. G. Gibson, et al. (2010). Creation Of A Bacterial Cell Controlled By A Chemically Synthesized Genome. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 52-56. doi: 10.1126/science.1190719. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Harrison, et al. (2023). Synthesis And Applications Of Mirror-Image Proteins. Nature Reviews Chemistry, sf: 383-404. doi: 10.1038/s41570-023-00493-y. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Tong, et al. (2020). Gene Dispensability In Escherichia Coli Grown In Thirty Different Carbon Environments. American Society for Microbiology. doi: 10.1128/mbio.02259-20. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Y. Shi, et al. (2022). Promising Application Of D-Amino Acids Toward Clinical Therapy. International Journal of Molecular Sciences, sf: 10794. doi: 10.3390/ijms231810794. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 20/01/2025 19:57:53 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19366
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.