Alkol Bağımlılığı Sendromu Nedir? Alkol Tüketiminin Bağımlılığa Dönüştüğünü Erkenden Fark Edebilmek İçin Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
Bu içerik tıp ve sağlık ile ilişkilidir. Sadece bilgi amaçlı olarak hazırlanmıştır. Bireysel bir tıbbi tavsiye olarak görülmemelidir. Evrim Ağacı'ndaki hiçbir içerik; profesyonel bir hekim tarafından verilen tıbbi tavsiyelerin, konulan bir teşhisin veya önerilen bir tedavinin yerini alacak biçimde kullanılmamalıdır.
Alkol; neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Sakinleştirici ("sedatif"), aşırı mutluluk verici ("öforik"), uyuşturucu ("narkotik") ve tedavi edici ("terapötik") yönleriyle, yüzyıllardır insanların yaygın olarak kullanageldikleri maddelerden biridir. Tarih boyunca alkol, keyif verici etkisi dolayısıyla insanların duygu durumunu değiştirerek rekreasyonel amaçlarla, ilkel çağlarda dini amaçlarla ve Orta Çağ'da "hayat iksiri" olarak görülüp terapötik amaçlarla tüketilmiştir. Zaman içerisinde alkol, toplumların kural ve kabullerine bağlı olarak teşvik edilmiş, kısıtlanmış veya yasaklanmıştır (örneğin İslam dininde haram kılınmış olması gibi). Kültürün evrimi, alkol kullanımına yönelik bakış açıları ve uygulamalarını da zamanla değiştirmiştir.
Aslında alkol tüketimi Homo sapiens türünde başlamamıştır; insanın ataları ve özellikle de primatlar içerisindeki sayısız kuzeni, dallarından düştükten sonra bakterilerce fermente edilmiş meyveleri tüketerek vücutlarına alkol almışlardır (ve alkolün fizyolojik etkilerini deneyimlemişlerdir). İnsanlar arasında kontrollü alkol üretimi ise; tahıl, meyve suyu ve bal gibi çeşitli kaynakların fermentasyon yoluyla alkole dönüştürülmeleri sonucu elde edilmeleriyle başlamış ve Sanayi Devrimi'nden günümüze artan bir ivmeyle devam etmiştir.
1700'lü yılların başında yaşanan İngiliz Tarım Devrimi (veya İkinci Tarım Devrimi) ile birlikte tahıl ve meyvelerin ihtiyaçtan fazla üretilebilmesi, alkollü içeceklere olan ilgiyi arttırmıştır. 1800'lü yılların ikinci yarısında ise alkol tüketimi, ahlâksal bir aksama olarak değerlendirilmiş ve Protestan Kiliseleri içki içme davranışını "günah", alkolü ise "uğursuz" olarak nitelendirerek halkı alkolden uzaklaştırmaya çalışmıştır. Tarihsel süreçte Hipokrat başta olmak üzere sayısız hekim, fizyolojik sistem bozukluklarına sebep olması nedeniyle alkolün insan sağlığına zararlarından bahsetmiştir.
Alkol tüketiminin kötüye kullanımı ve alkolizme bir hastalık olarak yaklaşma fikri ise ancak 19. yüzyıl ve sonrasında gündeme gelmiştir. Günümüzde alkol tüketiminin eriştiği boyut çarpıcıdır: Birçok insan, kullandığı alkol miktarını veya tüketim süresini ayarlayamamakta ve alkole bağımlı hale gelmektedir. Bu kişiler alkolden uzaklaşmaya çalışsalar da başarısız olabilmekte ve buna bağlı olarak oluşan akut-kronik bağımlılık dolayısıyla alkol tüketimi, artık önemli bir halk sağlığı tehdidi haline gelmiştir.
Modern tıbbın gelişimi boyunca alkolizm farklı şekillerde tanımlanmıştır: Örneğin E. M. Jellinek, 1960'da alkolizmi "kişinin kendisine ve/veya bulunduğu çevreye zarar verecek miktarda içme davranışı göstermesi" olarak tanımlamış ve 5 grupta incelemiştir. Ancak bağımlılık davranışı üzerine çalışan araştırmacılar olan Prof. Dr. Griffith Edwards ve Milton Gross'un 1976'da yayınladıkları alkol bağımlılığı ile ilgili bir çalışmada alkolizm, "Alkol Bağımlılığı Sendromu" adı altında tanımlanmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü (İng: "World Health Organization" veya kısaca "WHO"), 1977 yılında bu davranışçı modeli benimsemiştir. Bu kabul ile birlikte terminolojik açıdan incelenirse; ruhsal ve bedensel emareleri çıkış noktası kabul edip ayrı bir antite (tıpta klinik tablo) olarak ele alan Prof. Dr. Magnus Huss’un ilk kez 1876'da kullandığı "alkolizm" terimi; sınırları belli olmayan, yetersiz tanımıyla yalnızca gündelik yaşam dilinde veya bilimsel olmayan literatürle sınırlı kalmıştır. Bu nedenle söyleyebiliriz ki "alkolik" kelimesinin tıbbi anlamda kullanımı hatalıdır.
İçme Davranışı Olarak Alkol Bağımlılığı Sendromu (ABS) Nedir?
Alkol Bağımlılığı Sendromu (ABS), bağımlı bireyde beliren ruhsal, bedensel ve bilişsel değişimler ile tanımlanmaktadır. Sendromun en bariz ve merkezi kriteri ("ana tanımlayıcı kriteri"), alkole karşı duyulan arzudur.
Normal şartlar altında beynin ödüllendirme mekanizması doğal yolla uyarıldığı zaman, tekrara gerek duyulmayan, doğal bir hoşnutluk hali oluşur. Ancak diğer bağımlılık yapıcı maddelerde de olduğu gibi alkol kullanımında beyin doğal olmayan bir şekilde uyarılır ve bağımlı bireye sahte bir hoşnutluk hali verir. Bu tür hoşnutluğun süresi sınırlı ve geçicidir. Bu yüzden, bu türden olan uyarımlarda, uyarıcının tekrardan kullanımı arzulanır. Alkole karşı duyulan bu istek, sık sık tekrarlayan aralıklarla oluşabileceği gibi, kişinin denetleyemediği ve karşı konulmaz dürtülere varan bir güç ve şiddette de gelişebilir.
Aynı zamanda Alkol Bağımlılığı Sendromu'nun yalnızca alkol ve ilişkili parametrelerle sınırlı olmadığı; biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve genetik temelleri olan multidisipliner/çok branşlı bir etken topluluğuyla birlikte oluştuğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla alkol bağımlılığı sadece aşırı alkol tüketimine indirgenmemeli, çok daha karmaşık ve bütüncül bir şekilde ele alınmalıdır.
İçme Davranışı Gözlemlenebilirdir!
Eğer alkol bağımlılığı olan kişilere; içme davranışı, sahip oldukları bağımlılığın tanısı ve tedavisiyle ilgili klinik sorular yöneltecek olursanız, genellikle farklı hasta öyküleri (anamnezi) duyarsınız; ancak bunları bütüncül olarak incelediğinizde, her birinde tekrarlayan örüntüler ve çok benzer belirtiler olduğunu görürsünüz. İşte bu örüntüler, psikiyatrinin ana uğraş alanlarından birisidir: Psikiyatri, ruhsal ve davranışsal bozukluk olarak nitelendirdiği her olguyu, fenomenolojik yaklaşım (veya Görüngü Bilimi) olarak da adlandırılan psikiyatrik bir taksonomiyle tanımlar. Fenomenolojik yaklaşım, bozukluğu tanımlarken, öncelikli olarak kişide beliren değişiklikleri, görüngüleri, incelemektedir.
Psikiyatrik bozuklukları tanımlamada kuramsal bir açıklama getirmeden, yalnızca belirtilerden yola çıkan Dünya Sağlık Örgütü’nün 1992’de yaptığı uluslararası ruhsal ve davranışsal bozukluklar sınıflandırması ICD-10 (1 Ocak 2022'de ICD-11 yürürlüğe girecektir) ve Amerikan Psikiyatri Birliği'nin 2013'te yayınladığı ruh sağlığı ve hastalıkları tanı ve istatistik kitabındaki DSM-V tanı ölçütleri yaygın olarak kullanılmaktadır.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Hastaya Alkol Bağımlılığı Sendromu tanısı koyulurken, ICD-10 ve DSM-V sınıflama sistemlerinin esasında yer alan 7 görüngüden (yani klinik belirtilerin görünümünden) yararlanılır. Bu belirtilerin tamamı veya sırasıyla belirmesi aranmazken; en az üçünün bile kişideki varlığı, bir kişiyi "bağımlı" olarak niteleyebilmek için yeterli kabul edilmektedir.
Alkol Bağımlılığı Sendromu’nun 7 Klinik Belirtisi Nedir?
Aşağıda açıklanacak ve kişinin içme davranışı sürecini tanımlamakta kullanılan bu 7 unsur bir araya gelerek, sendromun klinik şiddetini ve seyrini oluşturmaktadır. Yani herkes bu 7 unsuru aynı şekilde veya aynı şiddette deneyimlemeyebilir. Aynı şekilde bu 7 madde, alkol-dışı maddelerin kötüye kullanımlarını tanımlamakta da kullanılabilirler; dolayısıyla "içme" yerine "soluma" gibi benzeri davranışları da koyabilir ve diğer bağımlılıklarınızı gözden geçirebilirsiniz.
1. Kişinin İçme Repertuarının Daralması
Sosyal içici konumundaki kişinin plânlanmamış ve uzun aralıklara denk düşen alkol tüketme düzeni değişir. Süreç içerisinde, bağımlılığın oluşmasıyla, kişinin içme sıklığındaki ve tükettiği içki miktarındaki yönelimi akşamdan akşama, günden güne veya haftadan haftaya değişen stereotipik tekrarlar şeklinde rutinleşir. Bu durum, kişinin günlük olarak yerine getirdiği sorumluluklarının; mesleki, toplumsal ve boş zamanlarındaki olağan davranış repertuarının içine girer ve zamanının büyük bir bölümünü kaplamaya başlar. Bu repertuar daralmasında kişinin belli bir ürün (rakı, bira, şarap vs.) veya markaya devamlı olarak yönelmesi de karşılaşılan bir durumdur.
2. Kişinin İçki Arama Davranışının Yoğunluğu
Kişinin günlük rutin davranışları arasında alkolü elde etme ve kullanma amacı önem kazanır. Kişi var olan rol, ödev ve sorumluluklarını ikinci veya üçüncü plâna atmaya başlar. Eşi ve çocuklarıyla, hatta çevresiyle olan ilişkileri ve iletişimi giderek artan bir şekilde sekteye uğrar. Normalde geleneksel ahlâki sınırlara sahip kişi, alkole sahip olabilmek için yalvarmaya, ödünç para almaya ve hatta çalmaya uzanan davranış bozuklukları gösterebilir. Artık kişideki haz (doyum) etkisini yaratan, şiddetli alkole ulaşma dürtüsüdür.
3. Kişide İçmeye Bağlı Olarak Toleransın Artması
Alkol, merkezi sinir sistemi (İng: "central nervous system" veya kısaca "CSS") üzerine etkidiğinde, vücudun maruz kalınan alkol miktarına bağlı olarak homeostatik bir tepkiyle duyarlılığını azaltmasıdır. Tekrarlayan dozlarda alkol tüketimine devam eden kişi, oluşmasını beklediği keyif, gevşeme, sarhoşluk gibi etkilerin bir sonraki seferde de ortaya çıkabilmesi için, daha yüksek miktarda alkol tüketimine gereksinim duyar. Klinik açıdan yaklaşılırsa, bağımlı kişinin doz-yanıt eğrisinde alkole karşı artan bir dayanıklılık meydana gelir. Tolerans oluşturmuş kişi çok yüksek miktarda alkollüyken bile işini yapabilirken, bu miktar bağımlı olmayan normal bir kişide ölümcül sonuçlara yol açabilmektedir. Özetle; tolerans oluşumuyla her defasında daha ve daha fazla miktarda alkol tüketimi söz konusudur.
4. Kişide Tekrarlayan Kesilme Belirtileri
Alkolün yokluğunda, tüketilen miktarının azaltılmasıyla veya tamamen bırakılmasıyla kişide rahatsızlık veren yoksunluk belirtileri görülür. Hayvan deneyleri ile gerçekleştirilen çalışmalarda da alkol yoksunluk sendromunun gerçekliği teyit edilmiştir. Anksiyete, huzursuzluk, uykusuzluk, baş ağrısı, tremor (titreme), terleme, bulantı, kusma, tinnitus (kulak çınlaması), hiperakuzi (ses ve gürültüye karşı aşırı duyarlılık), deliryum tremens (akut beyin yetmezliği/ensefalopatisi) gibi geniş spektrumda baş gösteren belirtiler başlarda hafif, aralıklarla veya küçük yeti yitimleriyle deneyimlenebilir. Oluşan çoklu semptomlar içerisinden; tremor, terleme, bulantı ve duygu durum bozuklukları 4 anahtar semptom olarak görülmektedir. Tipik olarak sabahları kişinin uyanmasıyla veya direkt kişinin uyanmasına sebep olarak ortaya çıkan bu çoklu semptomlar, gün içinde devam eden aralıklarla da görülebilir. Yukarıda da bahsi geçen her klinik belirti/görüngü gibi kesilme belirtileri de taşıdığı psikolojik ve fizyolojik özellikleriyle biyolojik temellidir.
5. Kişinin Kesilme Belirtilerini İçerek Önlemesi/İyileştirmesi
Kişi, kendinde beliren bu kesilme belirtilerini yatıştırmanın veya denetleyebilmenin tek yolunun tekrar alkol almak olduğunun farkına varır. Örneğin kişi güne içme isteğiyle başlayabilir. Ayarlanmış, tekrarlayan alkol alımları ve dakik bir zamanlamayla kişi kan alkol düzeyindeki düşüşü engellemektedir.
6. Kişinin İçme Davranışının Dürtü Halini Alması/Aşerme ve Öznel Farkındalık
Kişi dürtü halini almış içme davranışının farkında ancak kendinde algıladığı aşerme düzeyindeki içme sorununu "kontrol kaybı" gibi akılcı sebeplerle tariflemektedir. Bu dönemde alkolle yoğun bir beyinsel birliktelik yaşayan kişi, aşermenin yol açtığı anksiyeteyi yenemez ve hızla alkol elde etmeye ve kontrolsüz içki tüketimine yönelir.
7. Kişinin İçmeyi Bıraktıktan Sonra Yeniden İçmesi Halinde Bağımlılığın Yeniden Kurulması
Kişi kendi isteğiyle ya da ayaktan/yatarak detoks gibi tıbbi müdahaleler ile alkol kullanımından vazgeçebilir. Böylece bir perhiz dönemi (abstinens periyodu) başlar ve 10 gün gibi kısa bir sürede kesilme belirtilerinin ve toleransın önü alınabilir. Kişi abstinens dönemi geçirse bile, az ve kontrollü içeceğine kanaat getirerek, kuru kalma evresinden, yeniden alkol kullanmaya geçiş yaparsa hemen hemen üç haftalık bir süre içerisinde bağımlılık kendini tekrar eder. Yeni bir bağımlılığın kurulması değil, bırakıldığı yerden bağımlılığın hafıza tazelemesi söz konusudur. Hücrelerdeki öğrenilmiş bilgi güncellenmektedir. Çünkü yeni bir içme davranışının geliştirilebilmesi için en az 6 aylık bir sürenin geçmesi gerekmektedir.
Bu Belirtilere Dikkat Edin!
Bağımlılığın tanımlanmasında bu görüngülerin/klinik belirtilerin eşdeğere sahip belirtiler olduğu söylenemeyeceği gibi; ayrı ayrı önem ve etkiye sahip oldukları su götürmez bir gerçektir. Aynı zamanda sendromun, süreç içinde bireysel ve kültürel etmenlerle farklı görünümlere sahip olacağı da göz önünde bulundurularak, her bireyin kendi klinik tablosu içerisinde özgül olarak değerlendirilmesi elzemdir.
Sendrom tanısı konulabilmesi için 7 görüngünün aynı anda tanımlanmasından ziyade en az 3 tanesinin varlığının arandığı unutulmamalıdır. Tanı koyma esnasında her bağımlı bireyin kendi klinik tablosu içerisinde özgül olarak değerlendirilmesi rasyonel bir yaklaşım olacaktır. Alkol bağımlılığını karikatürize eden; burnu ve gözleri kızarık, kiloca zayıf, elinde tremor ve sigara yanıkları olan her insanın alkol bağımlısı olduğuna yönelik bir genelleme hatalıdır (benzer şekilde, her alkol bağımlısında bu tür bir tablonun oluşmak zorunda olmadığı da hatırlanmalıdır). Her alkol bağımlısı kişi aynı fiziksel belirtilere sahip olmadığı gibi, her kişinin bağımlılık öyküsü de farklıdır.
Sonuç
Alkol; kronik, kontrolsüz ve aşırı miktarlarda kötüye kullanımı ile halk sağlığı sorunları arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Alkol bağımlılığı; ilişkili olduğu fiziksel ve ruhsal sağlık sorunları, ortaya çıkan klinik tabloları, aile bütünlüğünü bozması, mesleki-ekonomik şartları olumsuz etkilemesi, kişinin suça ve intihara yönelmesi gibi sonuçlarıyla da çok boyutlu bir sorundur.
Yapılan çalışmalarda, alkol bağımlılığının sadece toplumdan dışlanmış kişilerle sınırlı kalmayan; yoğunluklu olarak emekli ve memur kesimde kümelenen ve en vasat düzlemde bile toplumun hemen her kesimini ilgilendiren bir sorun olduğu görülmüştür.
Aileleri veya yakın akrabaları arasında alkol kötüye kullanımı hikâyesi olan kişilerin yakınlık derecesi irdelendiğinde ise, bunların ailedeki baba veya dayı gibi bireyin rol modelliğini üstlenen eril otorite figürlerinin olduğu görülmüştür. Bu sonuç, alkol kullanmaya başlamakta sosyal öğrenmenin en temel iki ortamı olan aile ve akran grubunun önemini de yinelemektedir.
Alkol bağımlısı kişilerin intihar eğiliminde daha riskli gruba düştüğü ve tedirgin, irritabilite veya huzursuz duygu durumunun hâkim olduğu hastalarda öfke yönetiminde yaşanan zorlanmaların aile içi şiddeti de beraberinde getirmesi, aile yaşantısında bozulmalara ve kişinin toplumdan izole olmasına neden olmaktadır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 17
- 7
- 6
- 5
- 4
- 4
- 3
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- S. Özcan. Alkol Bağımlılığı Sendromu Hastalarında Klinik Gidiş Ve Buna Dair Karşılaştırmalı Bir Çözümleme. (5 Mayıs 2017). Alındığı Tarih: 16 Mart 2021. Alındığı Yer: YÖK Ulusal Tez Merkezi | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:55:17 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10275
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.