Bilinç, tamamen açıklanabilmiş - anlaşılabilmiş bir kavram değil öncelikle. Anlayabildiğimiz, sistemin bir bütün olarak çalıştığı. Yani nöronal aktivite ile bilinçdışı bile etkileşim açısından bir bütünün parçaları.
Teknik olarak bilince ait anılar ve bilgi konnektom kopyalanması aracılığı ile dijital ortama aktarılabilir. Tek bir nöronun 10 -15 bin diğer nöronla etkileşimde olmasından dolayı hafıza kapasitesi sorunu şimdilik söz konusu olsa da teorik olarak bu aktarım mümkün. Ancak bu, bilince ait bilginin aktarılması anlamına gelmektedir. Bizim dijital dünyada yaşamaya devam etmemiz demek değildir. Aktarım sadece bilgi ve anılar açısından mümkün. Deneyim, öznel ve bütün sistemin birlikte çalıştığı bir üst sonuç gibi görünmekte. Bu yüzden sistemin bütününden kopuk bilginin, sistemi karşılaması mümkün olmayacaktır.
Beynin (sinir sistemi) canlı tutulmasının bilince etkileri açısından deneysel bir yaklaşım mümkün olmadığı için kesin konuşmak mümkün değil şimdilik. Beyin transferi yapılan maymunların bir süre yaşadığı bilinse de, bilinç anlamında etkilerinin anlaşılması oldukça ileri seviye bir araştırma konusu olurdu.
Evrimsel olarak, dış ortam şartlarına adapte olma, yaşamda kalmaya odaklanmış bilinçdışı ve bilinç yapılarının, tek hücreli den yüksek yapılı canlılara geçişi gibi süreçleri gözden kaçırmadan bakarsak, dijital ortama aktarılmış bilince ait herhangi bir verinin kişinin kendisini karşılaması pek mümkün olamayacak gibi görünmekte.
Sinir sisteminin temel kontrol mekanizması olması açısından, bilince etkisi tartışılmaz önemde. Ancak klinik ölüme rağmen anı tutma, klinik ölüm sonrası yaşama dönme gibi farklı vakalar, bildiklerimizi sorgulatmaya zorluyor.