Merhabalar.
Öncelikle bu soru belli bir dini gelenekle ilgili olmadığı için soruyu Allah yerine Tanrı diyerek sormamız daha sağlıklı olacaktır diye belirtelim. Zira bu soru Hristiyanlık gibi diğer dinler muhatap alınarak da sorulabilir.
İlk soruyla başlayayım. Şayet bilinme isteği Tanrı'nın yaratmasını tamamen değil de kısmen açıklıyorsa bu mantıklı bir gerekçe gibi görünüyor. Diyelim ki ben mükemmel bir resim yaptım ancak bu resmi insanlara ulaştırmak yerine bodrum katında saklı tutuyorum. Bunun en azından o resmin 'ziyan olması' olduğunu, o resmi bilinir kılmanın bilinmezliğe terk etmekten daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Benzer bir şekilde Tanrı bu resimden çok daha mükemmel bir varlık. Bu nedenle kendisini bilmesi için diğer varlıkları yaratması, onun tek başına ezelilikte var olmasından daha iyi bir şeymiş gibi görünüyor. Buna dindarca bir bakış açısıyla bakmaya çalışırsak meseleyi daha iyi kavrayabiliriz. Tanrı'yı bilmek ya da temaşa etmek bir insan için olabilecek en iyi şeylerden biri ya da belki de en iyi şey olarak görülür dini geleneklerde. Bu kadar büyük bir iyiliğin ortaya çıkmasını sağlamak için başka varlıkların yaratılması çok da mantıksız görünmüyor.
Peki bu cevap Tanrı'nın bizi yaratmaya ihtiyacı olduğu anlamına gelir miydi? Bu sorunun yanıtı hayır gibi görünüyor. Dini geleneklerde Tanrı'nın yaratma yönünde bir isteği olduğu genelde kabul edilse de yaratmaya ihtiyaç duyduğu kabul edilmez. Diyelim ki ben herhangi bir eylemde bulundum. Bu tek başına benim bu eylemi gerçekleştirmeye ihtiyaç duyduğumu gösterir miydi? Elbette hayır. Tanrı'nın bilinmek için diğer varlıkları yaratması da onun bilinmeye ihtiyaç duyduğu anlamına gelmezdi. İsteyerek bir eylemde bulunmak o eylemde bulunmaya ihtiyaç duyulduğunu göstermez kısacası. Her isteğin bir ihtiyaçtan kaynaklandığı yönünde oldukça tartışmalı bir ön kabulde bulunmadan Tanrı'nın yaratmasının onun bir şeye ihtiyaç duyduğunu gösterdiğini iddia edemezdik.
Peki Tanrı'nın evreni yaratması şart mıydı? Bu noktada işler biraz karmaşıklaşıyor. Çünkü Tanrı'nın mükemmellik sıfatıyla yaratma sıfatı arasında kurulabilecek bazı bağlantılar var. Diyelim ki Tanrı'nın evreni bizler gibi hisli, bilinç sahibi, ahlaki eylemlerde bulunmaya muktedir varlıklar yaratması iyi bir şey olduğu için evreni yarattığını söylüyoruz. Bu durumda şöyle bir şeyi söylememiz mümkün gibi görünüyor: Böyle varlıklar yaratan bir Tanrı, böyle varlıklar yaratmayan bir Tanrı'dan daha iyidir. Ama Tanrı olabilecek en mükemmel varlıktı. O zaman Tanrı evreni yaratmasaydı olabilecek en mükemmel varlık olamazdı, çünkü evreni yaratan Tanrı daha mükemmel bir varlık olurdu sonucuna varılabilir gibi. Bunun sonucu şu: Tanrı en mükemmel varlıksa evreni yaratmış olmak zorunda. Yani Tanrı'nın yaratması zorunludur. Dolayısıyla bu evren olmasaydı bile herhangi bir evreni yaratmamak Tanrı'nın yapamayacağı bir şeydir. Bu geleneksel dini geleneklerin Tanrı'ya atfettiği mükemmellikle yaratma konusunda tamamen özgür olduğu kabulü arasında bir gerilim olduğunu gösterir.
Daha da büyük bir sıkıntı şu: Eğer Tanrı'nın yarattığı evrenin türü gibi ilişkisel özellikleri onun iyilik derecesini değiştirebiliyorsa; mesela daha iyi evren yaratan Tanrı daha iyidir diyebiliyorsak, o zaman olabilecek en mükemmel varlık olan Tanrı'nın olabilecek en iyi evreni yaratması gerekirdi. Aksi takdirde Tanrı olabilecek en iyi Tanrı olamazdı. Çünkü daha iyi bir evreni yaratan Tanrı ondan daha mükemmel olurdu. Eğer Tanrı'nın en mükemmel varlık olabilmesi için olabilecek en iyi evreni -ya da Leibniz'in deyişiyle Mümkün Dünyaların En İyisini- yaratması gerekiyorsa, Tanrı'nın en mükemmel varlık olması için yarattığı evrene ihtiyaç duyduğunu bir anlamda iddia edebilir hale geliriz. Çünkü en iyi evreni yaratmadan en mükemmel varlık olamazdı. Bunun modal çöküş (modal collapse) problemine neden olduğunu, yani var olan her şeyin zorunlu olarak bu şekilde var olması gerektiği ve başka bir şekilde olamayacağı sonucunu doğurduğunu iddia eden felsefeciler var. En azından ilk bakışta bana da doğru görünüyor bu.
Ben açıkçası "Tanrı bizi neden yarattı?" sorusunun makul cevapları olabileceğini düşünüyorum burada anlattığım üzere. Bilinmeyi istemek ve bizler gibi varlıkları yaratmanın yaratmamaktan daha iyi olması Tanrı'nın diğer varlıkları yaratmasının neden mantıklı olduğunu açıklamaya yeten nedenler. Ancak bunları kabul etmemiz durumunda en azından bir bakış açısına göre Tanrı'nın yarattığı varlıklara ihtiyaç duyduğu ve modal çöküşün gerçekleştiği sonuçları bu tür bir Tanrı tasavvurunu sıkıntıya sokacak noktalar.
Teistlerin vermeye çalışabileceği cevaplardan bazıları şunlar:
1. Tanrı'nın hiçbir ilişkisel özelliği yoktur. Ya sadece içsel (intrinsic) özelliklere sahiptir ya da ayrı ayrı özelliklere hiçbir şekilde sahip değildir. Dolayısıyla yarattığı evren türünün Tanrı'yı daha iyi kılan bir özelliği olduğunu da iddia edemeyiz. Bu ilahi basitlik sıfatının kabul edilmesi gerek. Burada değinemeyeceğim başka bazı problemlere yol açan bir sıfat bu. Detaylı bilgi için Öncül'ün 3. sayısında çevireceğim "Ryan Mullins - Basitçe İmkansız: İlahi Basitliğe Karşı" makalesine bakmalısınız.
2. En iyi evren diye bir şeyin olması mümkün değil. Dolayısıyla en iyi evrenin yaratılması imkansız. Bundan dolayı da en iyi evreni yaratamamak, tıpkı yuvarlak bir kareyi yaratamıyor olmak gibi, Tanrı'nın mükemmelliğini azaltmazdı. Ancak bu çözümde bir sorun var: En iyi evrenin yaratılamaması neden bunun en mükemmel olmaya zeval getirmeyeceğini değil de en mükemmel varlık diye bir şeyin olamayacağını göstermiyor? Şöyle ki, madem yaratılabilecek en mükemmel evren diye bir şey yok, çünkü iyilik miktarı sonsuz derecede artabiliyor, o zaman en mükemmel Tanrı da olamaz. Çünkü Tanrı'nın mükemmelliği yarattığı evrenin iyiliği gibi sonsuza kadar artabilirdi. Bu çözüm Tanrı'nın en mükemmel varlık olduğu şeklindeki iddiaya yaramıyor kısacası.
3. Bir tür teistik modal realizm savunabilir. Bu tez özetle şu: Tanrı tek bir evren ya da mümkün dünya değil, var olabilecek bütün evrenleri/mümkün dünyaları yaratır. Bu sayede Tanrı yaratabileceği maksimum iyiliği yaratmış olur ve mükemmelliğiyle uyuşan da budur. Bana kalırsa en makul çözümü teistik modal realizm sunuyor. Ama teistik modal realizmin sıkıntısı da inanılmaz uçuk bir tez olması. Mesela bu tezin sonuçlarından biri, bütün evrenin tarihinin sizin şu anda olduğunuzun 1 milimetre daha sağında olmanız dışında aynı olduğu bir evrenin bile var olmasını gerektirmesidir. Olabilecek en ufak ve garip ihtimaller bile, gerçekleşmeleri daha iyiyse, gerçek olmalıdır. Bu da oldukça kalabalık bir ontolojimiz olması demek. Böyle bir senaryoyu kabul etmemek mümkünse basitlik ilkesi gereği kabul etmememiz gerekir gibi görünüyor. Teistik olmayan modal realizmlerdeki problemlerin aynı şekilde ortaya çıkmaları da cabası.