Büyük Patlamanın sebebi nedir sorusu, modern kozmolojinin en temel fakat aynı zamanda en problemli sorularından biridir. Çünkü bu soru, yalnızca evrenin fiziksel başlangıcını değil, zaman, nedensellik ve varlık kavramlarının sınırlarını da sorgular. Günümüzde Büyük Patlama kuramı, evrenin geçmişte son derece sıcak ve yoğun bir hâlde bulunduğunu ve zamanla genişlediğini güçlü gözlemsel kanıtlarla ortaya koymaktadır. Ancak bu kuram, evrenin neden başladığı sorusuna doğrudan bir yanıt vermez. Büyük Patlama, yaygın kanının aksine, uzayın içinde gerçekleşmiş bir patlama değildir; uzayın kendisinin genişlemeye başlamasıdır. Bu nedenle “sebep” kavramı klasik anlamıyla sorunlu hâle gelir.
Genel görelilik kuramına dayanan kozmolojik modeller zaman geriye doğru izlendiğinde, evrenin başlangıcında tekillik olarak adlandırılan bir duruma ulaşılır. Bu noktada yoğunluk ve sıcaklık sonsuza yaklaşır, uzay ve zaman kavramları anlamını yitirir ve fizik yasaları matematiksel olarak tanımsız hâle gelir. Stephen Hawking ve Roger Penrose’un çalışmaları, böyle bir başlangıcın genel göreliliğin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu göstermiştir. Eğer zaman Büyük Patlama ile birlikte ortaya çıkmışsa, ondan önce ne olduğu ya da onu neyin tetiklediği sorusu fiziksel olarak anlamsızlaşır. Çünkü neden–sonuç ilişkisi zamana bağlıdır ve zamanın olmadığı bir durumda nedensellikten söz etmek mümkün değildir.
Bu noktada kuantum kozmoloji devreye girer. Kuantum fiziği, klasik fizikteki katı nedensellik anlayışını temelden sarsar. Atom altı düzeyde olaylar kesin nedenlere değil, olasılıklara dayanır. Alexander Vilenkin’in ortaya koyduğu bazı kuantum kozmoloji modellerinde evren, “hiçlikten” kuantum tünelleme yoluyla ortaya çıkabilir. Buradaki hiçlik, mutlak yokluk değil; klasik uzay ve zamanın olmadığı, ancak kuantum yasalarının geçerli olduğu bir durumdur. Bu yaklaşımda evrenin başlangıcının belirli bir nedeni olmak zorunda değildir. Nasıl ki bir radyoaktif atomun ne zaman bozunacağı önceden belirlenemiyorsa, evrenin ortaya çıkışı da nedensiz ama fizik yasalarına uygun bir kuantum olay olabilir.
Modern kozmolojide önemli bir yer tutan kozmik enflasyon kuramı ise Büyük Patlama’dan hemen sonra evrenin son derece kısa bir zaman diliminde aşırı hızla genişlediğini öne sürer. Alan Guth ve Andrei Linde tarafından geliştirilen bu kuram, evrenin neden büyük ölçeklerde homojen ve izotropik olduğunu, neden geometrik olarak neredeyse düz göründüğünü başarıyla açıklar. Ancak enflasyon kuramı, Büyük Patlama’nın nedenini değil, sonrasındaki fiziksel süreci açıklar. Enflasyonu başlatan koşulların kendisi de hâlâ açıklamaya muhtaçtır. Bu nedenle enflasyon, “neden başladı?” sorusunu ortadan kaldırmaz, yalnızca problemi daha erken bir aşamaya taşır.
Bu tartışma kaçınılmaz olarak bilimin felsefi sınırlarına dayanır. Eğer zaman ve mekân Büyük Patlama ile birlikte ortaya çıkmışsa, evrenin başlangıcı için klasik anlamda bir neden aramak mantıksal olarak geçerli olmayabilir. Eğer zaman öncesi bir evreden söz edilecekse, bu evreyi tanımlayabilecek ve test edebilecek deneysel ya da gözlemsel bir teori henüz mevcut değildir. Bu nedenle Büyük Patlama’nın sebebi sorusu, bugün için yanıtlanmış bir problem olmaktan çok, bilginin sınırlarını gösteren bir sorudur.
Sonuç olarak, Büyük Patlama’nın gerçekleştiğine dair güçlü bilimsel kanıtlar vardır; ancak bu olayın kesin ve test edilebilir bir nedeni henüz bilinmemektedir. Genel görelilik bu noktada yetersiz kalır, kuantum kozmoloji nedensiz bir başlangıcı mümkün görür, enflasyon kuramı ise yalnızca mekanizmayı açıklar. Bu nedenle günümüz biliminin sunduğu en tutarlı yaklaşım, Büyük Patlama’nın nedeninin bilinmediği ve hatta “neden” kavramının evrenin başlangıcı için anlamlı olmayabileceği yönündedir.