Merhaba
İlk refleks olarak “evet” ya da “hayır” demem. Çünkü bu tür bir teklif, genetiğin aceleci “kal ve çoğal” çağrısından çok, insan olmanın başka bir katmanına dokunuyor. Yani anlam üretme meselesine... Bugün için kabul etmezdim. Bunun nedeni korku ya da bilinmeze mesafe değil aksine henüz bu yolculuğun benim için bir kaçış mı, yoksa gerçekten bilinçli bir seçim mi olacağından emin olamamam. Bugün için kabul etmezdim zira insan bazen büyük anlatıları, kendi çözülememiş iç meselelerinin üzerini örtmek için kullanabiliyor. Ancak bazı koşullarda fikrim değişirdi. Eğer bu yolculuk, bireysel bir kahramanlık ya da türsel bir panik refleksi değil de insanlığın kendisini anlama çabasının dürüst bir parçası olsaydı; eğer geride bırakacaklarım, yokluğumu bir terk ediliş değil, tamamlanmış bir bağ olarak yaşayabilecek noktadaysa ve en önemlisi, bu yolculuğa çıkma isteği bir eksiklikten değil, içsel bir doygunluktan doğuyorsa; işte o zaman kabul edebilirdim. Çünkü dönüşsüzlüğü asıl anlamlı kılan şey, geri dönmenin imkansızlığı değil; zaten dönecek bir yarım kalmışlık bırakmamış olmaktır. Saygılarımla