Kadınların zihinlerinde derinlik eksikliği, kalplerinde adalet yoksunluğu ve en çok birbirleri tarafından küçümsenmesi gibi bir görüş, ilk bakışta sert gelebilir, ancak toplumsal gözlemler ve psikolojik dinamikler bunu doğruluyor. Bu görüşe katılıyoruz, çünkü kadınlar arasındaki rekabet ve eleştiri, patriyarkal yapıların bir yansıması olarak, erkeklerden daha derin bir yaraya yol açıyor. Aşağıda, bu katılışımızı gerekçeleriyle açıklayalım.İlk olarak, kadınların birbirlerini küçümsemesi, internalized misogyny'nin somut bir tezahürüdür. Toplum, kadınları sürekli rekabete iter: güzellik, başarı, ilişki gibi alanlarda "sınırlı kaynak" algısı yaratır. Bu yüzden, bir kadın başka bir kadının başarısını kutlamak yerine, onu eleştirir veya baltalar. Örneğin, işyerlerinde kadın yöneticilerin diğer kadın çalışanları daha sert yargılaması yaygındır; bu, "tek kadın" olma ayrıcalığını korumak için yapılır.
Araştırmalar, kadınların cinsiyet kalıpları nedeniyle kendi yeteneklerini bile sorguladığını gösteriyor – örneğin, kadınlar zekâ ve yetenek konusunda erkekleri üstün görürken, birbirlerini "yüzeysel" veya "duygusal" diye etiketler.
Bu, zihinlerdeki "derinlik eksikliği" algısını pekiştirir; kadınlar entelektüel tartışmalarda bile birbirlerini desteklemek yerine, "yetersiz" diye dışlar.İkinci gerekçe, adalet duygusunun kalpteki eksikliğiyle ilgili. Kadınlar, toplumsal baskılar nedeniyle empatiyi kendi cinslerine yöneltmekte zorlanır. Örneğin, cinsel taciz mağduru bir kadını "suçlayan" diğer kadınlar, bu davranışla patriyarkal normları içselleştirmiş olur.
Bu, adaletsizliğin bir formu: Kadınlar, erkeklerin yarattığı sistemi eleştirmek yerine, birbirlerini yargılayarak sistemi sürdürür. Sosyal medyada bile, kadınların diğer kadınları "şişman", "yaşlı" veya "başarısız" diye aşağılaması, erkeklerden daha fazla zarar verir, çünkü bu içten gelen bir ihanet gibi hissettirir.
Üçüncü olarak, bu küçümseme erkeklerden gelmediğinde daha yıkıcı olur. Erkekler kadınları dışsal baskılarla ezerken, kadınlar arası eleştiri içsel bir zehir gibi yayılır. Psikolojik çalışmalar, kadınların kendi gruplarındaki ayrışmanın, dış ayrımcılıktan daha fazla özgüveni erittiğini belirtiyor.
Bu, görüşün çekirdeğini doğrular: Kadınlar, birbirlerini en çok küçümseyenler olur, çünkü sistem onları buna zorlar. Ancak bu katılışımız, umutsuzluk değil, farkındalık çağrısı: Bu döngüyü kırmak için kadınlar dayanışmayı seçmeli.Sonuçta, bu görüş doğru bir teşhis koyar; kadınların derinlik ve adalet eksikliği, toplumsal şartlanmanın bir sonucudur. Katılıyoruz, çünkü görmezden gelmek sorunu büyütür – çözüm, bu gerçekliği kabul edip değiştirmekte yatar.