Olması Gerektiği Kadar, Yani Hiç Denecek Kadar Az!
Aslında cımbızla aradığımızda bulacaklarımız haricinde ne yazık ki ülkemizde aslında medya yok, bültenler var. Siyasetçi bültenleri, ünlü bültenleri, manipülasyon bültenleri, yönetici bültenleri ve say say bitmez.
Normalde hiçbir ülkede medya tarafsız olmaz ve olmamalı da. Ancak buradaki espri; medyanın bugün için takım taraftarlığı misali taraftar oluşu değil, aksine sahip olduğu özgürlüğün (Basın özgürlüğünün) esasında tek başına bir özgürlük olamayışı, onu var eden “HALKIN HABER ALMA HAKKI” ile evrensel bir hak ve özgürlük olan “DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ” ne bağlı bir özgürlük oluşudur.
Dolayısıyla da medya , kendi ahlaki ve hukuki varlığını dayandırdığı halkın ve haklının tarafında olmak zorundadır. Onu 4. Kuvvet yapan şey de budur. (Yasama, Yürütme, Yargı ve Özgür basın olmak üzere)
İşte buradaki sihir özgürlüktedir. Özgürlüğü de asırlar önce Nasreddin Hoca çok net tanımlamıştır: “Parayı veren düdüğü çalar…”
Dayanağı ve var oluş koşulu halka ve halkın haber alma hakkına bağlı olan bir güç, önce ekonomik olarak bağımsız olmalı ki velinimeti olan halka ve hakka vefa edebilsin.
Özetle: Patrondan gazeteci, holdingden medya olmaz. Olursa da ülkemizdeki gibi olur. Sevgiyle…