Evrenin büyük ölçekli yapısına baktığımızda, galaksiler rastgele dağılmış değildir.
Bunun yerine, dev bir ağ gibi birbirine bağlanmış ipliksi yapılar, boşluklar ve kümeleşmeler oluştururlar.
Bu dev “örümcek ağı” görünümüne kozmik ağ denir.
Evrenin en büyük ölçekteki örgüsüdür adeta evrenin iskeletidir.
Galaksiler bu ipliksi hatlar boyunca dizilir, aralarında devasa boş alanlar bulunur.
Evrenin ilk anlarında, yani Büyük Patlama’dan hemen sonra, uzay-zaman dokusunda mikroskobik enerji dalgalanmaları vardı.
Bu dalgalanmalar, madde yoğunluğunda çok küçük farklar yarattı. Bir bölgede biraz fazla, diğerinde biraz az madde.
Zamanla, bu minik yoğunluk farklarını yerçekimi büyüttü.
Yoğun olan bölgeler daha fazla madde çekti böylece galaksi öncüleri oluştu.
Seyrek bölgeler ise madde kaybedip boşluklara dönüştü.
Kozmik ağın oluşumunda en kritik unsurlardan biri de karanlık maddedir.
Çünkü evrendeki toplam kütlenin %85’i karanlık maddedir ve o karanlık madde , görünmeyen bir iskelet gibi davranır.
Normal madde (gazlar, yıldızlar, galaksiler) bu karanlık madde iskeletinin üzerinde birikir.
Milyarlarca yıl boyunca madde bu hatlar boyunca akmıştır.
Bunun sonucunda madde yoğunluğu yüksek bölgelerde galaksi kümeleri doğdu, aradaki bölgeler ise gittikçe boşaldı. Böylece bugünkü evrenin dev ağ yapısı oluştu.
Kozmik ağ, evrenin genişlemesi, yerçekimi, karanlık madde dağılımı ve başlangıçtaki kuantum dalgalanmalarının arasındaki denge sonucu ortaya çıkan bir desendir.
YANİ FİZİK YASALARI VE BAŞLANGIÇ KOŞULLARININ KAÇINILMAZ SONUCU BU ‘’AĞ’’ YAPISIDIR. KOZMİK AĞEVRENİN ÖNCEDEN PLANLANMIŞ OLARAK DOKUNDUĞUNU GÖSTERİR. BU AĞ ‘’BAŞLANGIÇ ANINDAKİ MİNİK KARARSIZLIKLARIN MİLYARLARCA YIL SONRA DEV BİR GEOMETRİYE DÖNÜŞMESİDİR.
Adeta İLK SEBEBİN evrene geometrik bir hafıza kodlamasıdır.[1]