Çünkü beynimiz, insan bebeklerine en çok benzeyen şeyleri sevimli bulmaya ve onlara bakım vermeye odaklıdır. Davranış bilimci Konrad Lorenz bunu Kindchenschema (Bebek Şeması) olarak tanımlıyor: vücuda oranla büyük bir başa, başa oranla büyük gözlere, küçük bir buruna, şişkin ve yuvarlak kafatasına, küçük bir çene veya ağıza sahip olan —yani insan bebeklerininkiyle benzer fiziksel özellikler taşıyan— canlıları sevimli ve cana yakın buluyoruz.
Orbitofrontal korteks bilinçli kararlar sırasındaki duygu ve ödül mekanizmasında rol oynarken; nucleus accumbens memnuniyet ve pozitif öğrenme gibi görevlerde etkindir. Sevimli şeylere bakarken bu bölgeler devreye girer ve kişi kendisini mutlu, sevinçli, huzurlu hisseder. Bunun evrimsel amacı ise bakım davranışı sergileme arzusudur.[1]
Bu ilgiyi, sinek ve karıncalar gibi hayvanlara karşı göstermememiz de bundan kaynaklıdır.
Kişisel düşünceme göre, gösterdiği bariz acı belirtilerine (çığlık atma, uluma, yüz ifadesi değişimleri, hızlı ve yüzeysel solunum veya zor nefes alma, çırpınma, kasılma ya da istemsiz seğirmeler, ani irkilme) tanık olabileceğimiz büyüklükteki hayvanlara daha fazla duyarlılık gösteriyoruz. Küçük veya sessiz hayvanlarda bu acı işaretleri belirgin olmadığından fark edilmediği için duyarlılık daha düşük olur.
Ayrıca, bir insan hem bir kedi hem de bir inek yavrusunu eşit derecede sevimli ve cana yakın bulsa dahi, bu iki türden birini yemek amaçlı kesmeyi tamamen normal görebiliyor; bu da demek oluyor ki, toplumsal normların ve kültürel farklılıkların sonucu olan düşünce alışkanlıkları da vicdan duygusu üzerinde büyük bir otoriteye sahip.
Kaynaklar
- Çağrı Mert Bakırcı. Mıncıklama: Hayvan Yavruları Neden Bu Kadar Sevimli?. (26 Ağustos 2021). Alındığı Tarih: 3 Eylül 2025. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı