Stoacı olarak yorumlayacağım, sonuçta konu felsefe. Öyle ele almak istiyorum.
Stoacılar için erdem, tek başına iyi olan şeydir; erdemin altına yerleştirilen tüm iyi niyetler, gerçek akıl ile birleşmediğinde “kusurlu iyilik” haline dönüşebilir. Hümanizm, insana karşı merhametli, adil ve eşitlikçi bir tavrı savunur; fakat bu tavır, ölçüsüz ve ilkesiz bir şekilde uygulandığında, karşısındaki kişinin ahlâki seviyesini, niyetini veya istismar kapasitesini hesaba katmaz. Epiktetos’un ifadesiyle, “İyilik, yanlış yerde kullanılırsa, kötülüğün aracına dönüşebilir.” Bir hümanist, herkese iyi niyet gösterdiğinde, sadece erdemli olanı değil, erdemsiz olanı da besleme riskini taşır. Bu yüzden toplum, ölçüsüz insancıllığı çoğu zaman “saflık” olarak algılar; çünkü dışarıdan bakıldığında, başkalarının istismarına açık bir kapı gibi görünür.
Oysa gerçek insancıllık, Stoacı anlamda, yalnızca “iyi olana” yönelir. Burada “iyi”nin ölçüsü, duygusal sempati değil, akıl ve erdemdir. Eğer hümanizm, akıl süzgecinden geçirilmezse, bir prensip değil, sadece alışkanlık hâline gelir. Ve alışkanlık, felsefi bakışta en zayıf bağdır. Dolayısıyla, hümanist olmak saf olmak anlamına gelmez; fakat aklın rehberliğinde şekillenmeyen hümanizm, suyun taşkınlığı gibi, fayda yerine zarar verebilir. Saflık ile erdem arasındaki sınır, işte bu ölçüde çizilir: İnsancıllığın içinde adalet ve ihtiyat erdemleri yoksa, iyi niyet körleşir; varsa, en sert yürekleri bile adil kılabilecek bir güç hâline gelir.
Yazıya önayak olmuş kaynaklar:
.[1]
.[2]
Kaynaklar
- M. Aurelius. (2006). Kendime Düşünceler. ISBN: 9789752977846. Yayınevi: Alfa Yayınları.
- A. Perker. (2019). Epiktetos: Kendisinin Efendisi Olmayan Hiç Kimse Özgür Değildir. ISBN: 9786053115878.