Adrenalin (epinefrin) vücudumuzun algılanan tehlikeye karşı "dövüş yada kaç" tanıtıdır. Tehlike algılandığında hipotalamus, böbreküstü bezi olan adrenal medullayı sinirsel olarak uyarır. Sinirsel uyarı olması tepkinin çok çok hızlı olabilmesinden ötürüdür. Adrenal medulla epinefrin ve norepinefrin (noradrenalin) salgılar ve bu hormonlar biyolojik sistemi hayatta tutmayı amaçlar. Epinefrin ve norepinefrin acil kullanım için mevcut kimyasal enerji miktarını arttırır. Depolanan glikojen glikoza çevrilerek kana verilir. Bununla beraber epinefrin bazı hücre tiplerinde farklı sonuçlar doğurur. Karaciğer üzerinde uygun reseptöre bağlanan epinefrin glikoz salınımını arttırır. Öte yandan iskelet kaslarına kan sağlayan damarları oluşturan hücrelere bağlanan epinefrin, hücreleri gevşetir. Böylelikle iskelet kaslarına daha çok kan gitmesi sağlanır. Bunun tersi bir etki ise bağırsaklara kan sağlayan damarlarda görülür, bu damarlara bağlanan epinefrin damar hücrelerini kasarak bağırsaklara daha az kan gitmesini sağlar. Bu yanıtların amacı hayatı organ olan kalp, akciğer ve beyine daha çok kan ve kaynak gitmesi içindir.[1] Bu durumda vücut tam gücünü kullanır, yaşama ihtimalini yükseltmeye çalışır. Örneğin normalde koştuğundan daha hızlı koşup kaçmak yada hiç olmadığın kadar güçlü bir halde olmak gibi.
Bu savaş yada kaç durumu farklı duygular olarak isimlendirilmiştir. Korku, öfke heyecan gibi.
Bu tehlike durumlarında hissedilen epinefrin ve norepinefrin kesinlikle yaşamın temel içgüdülerindendir ve canlıyı hayatta tutmak ister.
Kaynaklar
- Neil Allison Campbell, et al. (2022). Campbell Biyoloji - 12. Baskıdan Çeviri. ISBN: 9786052828335. Yayınevi: Palme Yayınevi. sf: 1490.