Bilimde öyle her şeye "kesin %100 doğru, al sana ilahi ferman!" diyemiyoruz, ne acayip değil mi? Çünkü bilim dediğin şey, bazıları için hayal kırıklığı olacak ama, sürekli yeni bilgiye açık, sorgulayan bir şey; öyle gökten indiği iddia edilen dogmalar gibi sabit fikirli değil. Ama işte, evrim diye bir "teori" var ya – bazıları hâlâ "sadece bir teori canım" diye kendini avutmaya bayılır, sanki kütle çekimi de "sadece bir teori" değilmiş gibi – hah, işte o konuda bu kadar pervasızca konuşmamızın sebebi, maalesef (!) önümüze yığılan ve görmezden gelmek için özel bir çaba gerektiren dağlar kadar, hem de envaiçeşit kanıt. Mesela, fosil kayıtları var; Archaeopteryx gibi (hani şu bazı çevrelerin "ya o kuştur ya dinozor, ikisi birden olmaz, kafamız karışıyor, hem zaten onu oraya şeytan koydu" diye mantık sınırlarını zorladığı muazzam geçiş formu) canlılar sayesinde jeolojik zaman ölçekleri boyunca yaşanan makroevrimsel değişimler adeta suratımıza çarpıyor – tabii bakacak göz varsa. Sonra, sanki birileri "bunlar ortak bir atadan gelsin ama sonra inkâr etsinler, çok eğlenceli olur" demiş gibi, karşılaştırmalı anatomi diye bir gerçek var; senin kolun, yarasanın kanadı, balinanın yüzgeci... Hepsi aynı temel kemik yapısında, ne tesadüf ama, sırf homolog yapılar sergilemek için! Hele o embriyoloji![1] Farklı türlerin o minicik ontogenetik gelişimlerinin ilk evrelerindeki o "inanılmaz tesadüfi" benzerlikler yok mu, insan ister istemez "acaba beynimi mi kullansam?" diyor. Ya da demiyor tabii, "biz çok özeliz, o yüzden benzemiyoruz, benzese de o sayılmaz" demek varken... Ama asıl golü, maalesef yine bilim, moleküler biyoloji ve genomik atıyor. DNA dizisi karşılaştırmaları, filogenetik ilişkiler, moleküler saat falan derken, iş artık "acaba mı?" seviyesini çoktan geçti, kusura bakmayın. İnsanla şempanze arasındaki o %98 küsurluk genetik homoloji de muhtemelen evreni altı günde yaratan Yüce Tasarımcı'nın sırf bizimle kafa bulmak için yaptığı bir şaka, değil mi? "Bakın ne kadar benziyorsunuz ama sakın ha, maymundan falan geldiğinizi düşünmeyin, çarpılırsınız!" gibisinden ince bir mesaj. Üstüne bir de, hani o pek sevdikleri "gözle görülmeyen şeye inanmam, ama görünmez arkadaşlarıma taparım" argümanını da yerle bir eden, bakterilerdeki antibiyotik direnci ya da sanayi devriminde biberli kelebeklerin bir anda "yaşasın kapitalizm" dercesine koyu renkli fabrikatörlere dönüşmesi gibi mikroevrim olaylarını canlı canlı, hem de Ultra HD kalitesinde izliyoruz. Bunlar da herhalde bir çeşit sihirbazlık numarası; doğal seçilim, adaptasyon falan, hep uydurma şeyler canım, inanmayın böyle şeylere. Yani anlayacağınız, olay tek bir "vay be!" anından veya birilerinin can sıkıntısından uydurduğu bir hikayeden ibaret değil; her biri ayrı bir "aklını başına al" uyarısı niteliğinde, farklı bilim dallarından gelen ve hepsi koro halinde "EVRİM DİYE BİR ŞEY VAR ARKADAŞIM, İSTER KABUL ET İSTER KULAĞININ ÜSTÜNE YAT, AMA VAR!" diye avaz avaz bağıran kanıtların dayanılmaz ve biraz da sinir bozucu ağırlığı söz konusu. Ama tabii, gözlerini kapatıp "la la la ben duymuyorum, benim inancım daha bilimsel" demek de bir seçenek; sonuçta cehalet de bir özgürlük, değil mi ama?
Kaynaklar
- Berkeley University. Developmental Similarities: Karl Von Baer. Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2025. Alındığı Yer: Berkeley University | Arşiv Bağlantısı