Nörobiyolojik mimarin bir dereceye kadar plastisiteye sahip olsa bile yerleşik nöral yollarını ve kökleşmiş davranışsal şemalarını, özellikle de ciddi antisosyalliğe doğuştan yatkın olmayan bir temelden başlıyorsan, kalıcı olarak "kötü" bir konfigürasyona dönüştürmek, sinematik tasvirlerdeki gibi bir şalteri indirmekle olmaz. Bununla birlikte, özellikle kritik nörogelişimsel dönemlerde olumsuz sosyo-çevresel faktörlere kronik maruziyet, epigenetik modifikasyonlara ve limbik sistem işleyişi ile prefrontal korteks modülasyonunda maladaptif (uyumsuz) değişimlere yol açabilir; bu da potansiyel olarak dizinhibitör (engelleyici ketlenmenin kalktığı) ve antagonistik (düşmanca) dışa dönük davranışları kökleştirebilir. Antisosyal kişilik bozukluğunun (ASKB) veya psikopatik spektrum özelliklerinin seyrine ilişkin çalışmalar gibi bilimsel literatür, bu örüntülerin bir kez konsolide olduktan sonra yüksek düzeyde stabilite ve kronisite (süreğenlik) gösterdiğini, sıklıkla da rahatsızlık verici ipuçlarına karşı azalmış amigdala reaktivitesi veya ahlaki önemin bozulmuş entegrasyonu gibi altta yatan afektif-kognitif (duygusal-bilişsel) işlemleme eksiklikleri nedeniyle normatif müdahalelere karşı direnç gösterdiğini belirtir.[1] Dolayısıyla dramatik anlamda tam ve geri döndürülemez bir "dönüşüm" basit bir yaklaşım ama değişim için kötü prognoza sahip, kalıcı, derine işlemiş maladaptif davranışsal sendromlar geliştirmek ve bunun sonucunda toplumsal ölçütlere göre sürekli olarak 'kötü' hale gelmek, belirli psikopatolojik çerçeveler dahilinde belgelenmiş bir fenomendir.
Yani Türkçesi, evet, bazıları için 'fabrika ayarları' o kadar bozuluyor ki, 'iyi insan' yazılımı bir daha iflah olmuyor.
Kaynaklar
- University of Wisconsin. Psychopaths’ Brains Show Differences In Structure And Function. Alındığı Tarih: 14 Mayıs 2025. Alındığı Yer: University of Wisconsin | Arşiv Bağlantısı