Özne Biz Olana, İhtiyaç Hasıl Olana Kadar !
Evet, en korumacı olan biziz ve fakat söz konusu kendi ihtiyaçları olduğunda menüsü en geniş olan da…
Hatta çoğu zaman bu koruma, yine ve özelde kendimizin ya doğrudan uzun vadede gıda içerikli ( Beslediğimiz tavuğu, danayı, balığı, arıyı, sebzeyi, meyveyi koruyup kollayışımız misali) teminine ya da doğrudan yahut dolaylı, o anda, kısa veya uzun vadede ( bakımını üstlendiğimiz kuş, köpek, balık, kedi vb. misali) ruhsal doyum teminine yönelik bir mantığa bürümenin en kullanışlı ve manipülatif bir argümanı da olabiliyor.
Bunun ötesini aşan ve bilinç ile donanmış diğer bir koruma şekli de yine doğamıza özgü olmaktan öte doğanın bize de etki eden soy tükenmesi vb. dengesini korumaya yöneliktir. Yani burada da uzun vadeli bir çıkarımız söz konusudur.
Bu, bunun çok daha ötesini ve tamamen “bu hakkı bize kim veriyor” muhasebesi ile hiçbir canlıya zarar vermemeyi ve gerektiğinde bunun besin yönünden bedelini ödemeyi göze alanlar olmadığı anlamına gelmez. Ancak sayıları o kadar az ki…
Böylelerinin de temel açmazı bitkilerin de birer canlı olduğunun bir zaman sonra farkına varılması.
Fakat tüm bu açıklamalara rağmen türümüze özgü ve zayıfı korumaya yönelik bir tutum olduğu da yadsınamaz. Eee, kişi kendinden bilir işi hesabı muhtemeldir ki bunun temel sebebi, bu dünyadaki canlılar içerisinde tek başına en zayıf olanın türümüz oluşu ve bu genetik kodun, kendi türünden emsal üzerinden zayıf olanı korumaya yönelik dizilimidir. Fakat sürekliliği üç değil iki vakte kadardır: Özne biz olana ve ihtiyaç hasıl olana kadar… Sevgiyle…