Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Sena Küçükkıvanç
Üye 1 ay önce 21 Cevap
25

Nitelikli bir yazar olmak mı daha zor, yoksa beyin ameliyatı yapmak mı?

3,826 görüntülenme
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
21 Cevap
Gökhan Taşdelen
Makine mühendisi. Okumayı sever. 3 hafta önce

Kişinin yeteneklerine göre değişir. Kişiden kişiye değişen bir durum. Mühendis mi psikolog mu olmak daha zor sorusu gibi. Kimisi için mühendislik zor kimisi için psikoloji.Kişinin kabiliyetleri cevabı belirler.

6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Aykut Kayı
İlgili 1 ay önce

Farklı bakış açıları ile farklı sonuçlar çıkacaktır fakat şu açıdan bakınca; insan hayatının sorumluluğunu alan bir meslek daha zor geliyor.

Yazarın yokluğunu düşününce sanki beyine de çok ihtiyaç kalmıyor gibi🤔

Tüm Reklamları Kapat

206 görüntülenme
Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
13
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Muhammed Çelik
Yazar 1 ay önce

Yazarım diye yazarlığı övmeyeceğim tabii ki ancak her açıdan değerlendireceğim. İyi bir yazar olabilmek, yalnızca dil bilgisi bilmekten fazlasını gerektiriyor. Akademik veya SEO odaklı nitelikli yazarlık yapanlar, karmaşık fikirleri anlaşılır biçimde ifade edebilme, farklı konularda derin bilgi edinme ve bunları özgün bir bakış açısıyla sunma yeteneğine ihtiyaç duyarlar. Özellikle akademik yazarlıkta, derin teknik bilgi ve araştırma becerileri şarttır; yazarlar çalışmalarında bilimsel yöntemi uygular, verileri yorumlar ve çıkarımlar yapar. SEO yazarlığı ise hem yaratıcı içerik üretmeyi hem de arama motorlarının teknik gereksinimlerine hakim olmayı gerektirir – yani anahtar kelime analizi, içerik formatlama, HTML etiketleri gibi konularda bilgi sahibi olunmalıdır.

Yazarlık büyük ölçüde içsel motivasyon ve disiplin ister. Yazarlar, boş bir sayfayla baş başa kaldıklarında yaratıcı fikir üretme zorunluluğuyla karşı karşıya kalırlar. Bu da sıkça "yazar tıkanması" olarak bilinen yaratıcılık blokajına ve öz-yeterlilik kaygılarına yol açabilir. Bir cerrahın önünde belirli bir tıbbi prosedür varken, yazarın önünde sonsuz olasılık vardır – hangi yolu seçeceği belirsizdir. Bu belirsizlik ve yaratma zorunluluğu yoğun psikolojik baskı doğurabilir. Nitekim araştırmalar, yazarlık mesleğinin zihin sağlığı üzerindeki ağır yükünü ortaya koymaktadır. İsveç'te 1,2 milyon kişi üzerinde yapılan 40 yıllık bir çalışma, yazarların anksiyete, bipolar bozukluk, depresyon ve madde bağımlılığı yaşama riskinin genel topluma göre belirgin ölçüde yüksek olduğunu bulmuştur. Hatta yazarların intihar etme olasılığı, ortalamaya göre iki kata kadar fazladır.[1] Bu çarpıcı istatistik aslında yaratıcılığın ve yazma sürecinin getirdiği zihinsel gerilimin boyutunu göstermektedir. Benzer şekilde, Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) gibi kuruluşlar da yaratıcı mesleklerde çalışanların ortalamadan daha yüksek oranda ruhsal zorlanma bildirdiğini belirtmektedir.[2] Yani yazarlık bence ciddi zihinsel dayanıklılık gerektiren bir maraton gibi.

Yazarlar çoğunlukla kendi iç eleştirmenleri ile mücadele ederler. Ürettikleri metinleri defalarca gözden geçirip düzeltmeleri gerekebilir; her revizyonda daha iyisini yapma arzusu, işi bitirme süresini uzatır ve tatmin olmayı zorlaştırır. Ünlü roman yazarı Kay DiBianca, bir roman boyunca gerilimi ve kurguyu kusursuz sürdürmenin ne denli güç olduğuna dikkat çekerek "bir roman yazmanın beyin cerrahisinden daha zor" olduğunu vurgulamıştır.[3] Sonuçta bir cerrah bir ameliyatı başarıyla bitirdiğinde iş tamamlanır, ancak bir yazar için mükemmelliğin sonu yoktur – her zaman metni daha da geliştirme, yeniden yazma imkânı vardır. Bu da hiç bitmeyen bir mükemmellik arayışı demektir ve yıpratıcı olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Günümüzde hem akademik yazılar hem de çevrimiçi içerikler muazzam bir hızla üretiliyor. Bu da her yazarın kalabalık bir alanda sesini duyurma savaşı vermesi anlamına geliyor. Örneğin blog dünyasında günde yaklaşık 7,5 milyon yeni blog yazısı yayınlanmaktadır.[4] Böylesine devasa bir içerik selinde, bir SEO yazarının hazırladığı makalenin okunur hale gelmesi için Google gibi arama motorlarında üst sıralara çıkması gerekir. Ancak istatistikler, web sayfalarının %90'ından fazlasının Google aramalarından hiç ziyaretçi almadığını göstermektedir.[5] Ahrefs tarafından bir milyar sayfa üzerinde yapılan analiz, sayfaların %90,63'ünün sıfır organik trafik aldığını ortaya koymuştur. Yani onca emek verilen içeriklerin büyük çoğunluğu, okuyucuya ulaşamadan dijital kalabalık içinde kaybolmaktadır. Bu acı gerçek, SEO yazarları arasındaki rekabetin ne denli çetin olduğunu bence açıkça gösteriyor. Benzer bir durum akademik dünya için de geçerlidir: Her yıl dünya genelinde milyonlarca akademik makale yayınlanmaktadır (sadece fen ve mühendislik alanlarında 2022 yılında 3,3 milyon makale yayımlandı...[6] Akademisyenler, çalışmalarını bu yayımlananlar denizinde öne çıkarmaya, atıf almaya uğraşırlar. Üstelik yayın sayısı kadar, nitelik ve etki de önemlidir; az sayıda dergi, binlerce başvuru arasından seçici davranır. Örneğin üst düzey saygın akademik dergilerde kabul oranları genellikle çok düşüktür – bir analiz, en iyi biyomedikal dergilerde kabul oranının yalnızca %5 civarında olduğunu belirtmektedir.[7] Bu da akademik yazı gönderen araştırmacıların %95'inin ret cevabı aldığı anlamına gelir. "Yayınla ya da yok ol" (publish or perish) ifadesi boşuna ortaya çıkmamıştır...

Nitekim Nature Bioteknoloji'de yayımlanan bir çalışma, lisansüstü öğrencilerin depresyon ve anksiyete yaşama olasılığının genel nüfusa göre altı kat daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.[8] Bu çalışmada genç araştırmacıların %39'unun ciddi depresyon belirtileri gösterdiği saptanmıştır (genel nüfusta bu oran %6'dır). Akademik kariyerdeki bitmek bilmeyen rekabet ve gelecek belirsizliği bireylerin ruh sağlığını bu derece olumsuz etkileyebilmektedir...

Hem akademik hem de SEO yazarlığında özgün içerik üretebilmek başarı için kritiktir. Akademisyenler yeni ve özgün bilimsel bulgular ortaya koymalıdır; daha önce yapılmışların tekrarı veya özgün değeri olmayan çalışmalar genellikle yayınlanmaz. Benzer şekilde SEO odaklı içerik üreticileri de diğer sitelerden kopyalanmış ya da zaten defalarca ele alınmış konuları aynı şekilde işleyerek başarı elde edemez. Google'ın arama algoritmaları orijinal ve kullanıcıya faydalı içeriği öne çıkarmak üzere sürekli geliştirilmektedir. Örneğin 2022'de devreye giren "Helpful Content" (Faydalı İçerik) güncellemesi, sadece arama sıralamasını manipüle etmek amacıyla oluşturulmuş, özgün değeri düşük siteleri tespit ederek cezalandırmayı hedeflemiştir. 2023 Eylül ve 2024 Mart güncellemelerinde de Google, özgün ve yararlı içeriği ödüllendirmeye yönelik önemli değişiklikler yapmıştır. İçeriklerin özgün olmaması halinde sadece arama sonuçlarında geri plana düşmekle kalmaz, aynı zamanda intihal suçlamalarıyla itibarı zedelenebilir veya akademik camiada kariyeri sonlanabilir. Dolayısıyla bir yazar her yeni projede "bunu daha önce kimse yapmadı mı, benim yaklaşımım gerçekten yeni mi?" sorularıyla boğuşur. Bu da zihinsel yaratıcılık kadar ciddi bir fikir araştırması ve tarama emeği de gerektirir.

Akademik yazarlıkta da "algoritma" olmasa bile, kesin kural ve standartlarla dolu bir süreç vardır. Her derginin biçimsel yazım kuralları, atıf stilleri, kelime sınırlamaları bulunur; bilimsel etik kurallar gereği intihalden kaçınmak, hatta kendi önceki çalışmalarını bile tekrar etmemek gerekir. Yazılan makale, hakemli dergilere gönderildiğinde aylarca sürebilen bir değerlendirme sürecine girer. Hakemlerden gelen eleştiriler doğrultusunda metin defalarca düzeltilebilir veya çalışma reddedilirse en baştan farklı bir dergiye uyarlamak gerekebilir. Yazarın kontrolü dışında işleyen bu süreç (hakem atamaları, değerlendirme süreleri, editör kararları) akademisyenler için büyük bir stres kaynağıdır. Üstelik akademik teşvik ve yükseltme ölçütleri, yayın sayısı ve kalitesine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu durum nitelikli araştırmaya zaman ayırmayı zorlaştırıp fikir olgunlaşmasını engelleyebilir; pek çok akademisyen bir yandan yeni deneyler tasarlayıp bir yandan önceki bulgularını olabildiğince çabuk yayınlama baskısıyla karşı karşıyadır.

Tüm Reklamları Kapat

Yazarlığın zorluğunu gösteren bir diğer faktör de maddi getirisi ve kariyer güvencesinin sınırlı olmasıdır. Beyin cerrahları, uzun eğitimleri sonunda genellikle toplumda saygın ve maddi olarak ödüllendirici bir konuma ulaşırlar. Örneğin ABD'de bir beyin cerrahının yıllık ortalama maaşı yaklaşık 347.000 ABD dolarıdır. Oysa pek çok yazar için benzer bir maddi istikrar sağlamak neredeyse imkânsızdır. Yapılan kapsamlı bir ankete göre tam zamanlı yazarların kitap satışlarından elde ettiği yıllık medyan gelir sadece 10.000 dolar civarındadır.[9] Diğer yan işler (editörlük, konuşma, yazı atölyesi gibi) dahil edildiğinde bile bu medyan gelir yılda 20.000 doları ancak bulmaktadır.

Akademik tarafta da benzer bir dengesizlik söz konusu: Doktora derecesini alan pek çok araştırmacı akademide kalıcı bir pozisyon (ör. profesörlük) elde edemez. Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar, doktora mezunlarının yalnızca %3–5 kadarının sonunda profesör olabildiğini ortaya koymaktadır. Yani akademik yazarlıkta en tepeye ulaşma olasılığı son derece düşüktür ve pek çok genç bilim insanı uzun yıllar belirsiz pozisyonlarda (ör. doktora sonrası araştırmacı, süreli sözleşmeli öğretim üyesi) çalışmak zorunda kalır. On kişiden dokuzu hedefine ulaşamazken, rekabetin ve stresin ne denli yüksek olduğu aşikârdır. Bu koşullar altında, yazarlık mesleğine devam etmek de adeta bir sabır ve özveri sınavına dönüşmektedir.

Beyin cerrahı (nöroşirürjiyen) olmak da zor tabii. Lise sonrası 13 ila 16 yıllık bir eğitim ve uzmanlık döneminden bahsediyoruz. 4 yıllık bir lisans eğitimi, ardından 4 yıllık tıp fakültesi, sonrasında 1 yıllık genel cerrahi stajı ve 6-7 yıl süren beyin cerrahisi ihtisası... Kaçımız buna dayanabiliriz? Nöroşirürji, tüm tıbbi branşlar içinde en uzun süreli uzmanlık eğitimi gerektiren daldır. İhtisas süresince asistan doktorlar, deneyimli cerrahların gözetiminde yüzlerce ameliyata girer, nöroanatomi ve beyin fizyolojisi konusunda engin bir bilgi birikimi edinirler. Kimi cerrahlar ayrıca belirli bir alanda süper-uzmanlaşmak için 1-2 yıllık yandal (fellowship) eğitimi de alabilir (örn. pediatrik beyin cerrahisi, kompleks omurga cerrahisi gibi). Bu uzun eğitim süreci, hem zihinsel hem fiziksel olarak son derece yorucudur ve genç doktorlar için ciddi bir manevi ve maddi fedakarlık gerektirir. Nitekim bir nöroşirürji asistanı, neredeyse hayatının tüm 20'li ve 30'lu yaşlarını bu eğitime adayarak, yoğun çalışma temposu içinde geçirir.

Beyin ve sinir sistemi anatomisi, nörofizyoloji, patoloji gibi konularda kapsamlı bir bilgi şarttır. Cerrah, karşısına çıkacak her türlü tümör, damar bozukluğu veya travmatik beyin hasarı vakasına teorik olarak hazırlıklı olmalıdır

Beyin ameliyatları, milimetrelik hassasiyet gerektiren, son derece ince motor beceri isteyen müdahalelerdir. Cerrahın elinin titrememesi, aletleri büyük bir ustalıkla kullanabilmesi gerekir. Manuel beceri ve güçlü el-göz koordinasyonu olmadan bu ameliyatları gerçekleştirmek mümkün değildir.

Ameliyat sırasında beklenmedik komplikasyonlar ortaya çıkabilir (ani kanamalar, basınç değişimleri vb.). Cerrahın kritik anlarda hızlı ve doğru kararlar verebilme yeteneğine sahip olması hayati önemdedir. Bir yandan da yüksek stres altında soğukkanlı kalabilmek, paniklememek gerekir – zira tereddüt veya hata payı çok düşüktür.

Her ne kadar beyin cerrahisi teknik bir uğraş gibi görünse de, cerrahlar hastalar ve aileleriyle iyi iletişim kurabilmelidir. Karmaşık tıbbi durumları anlaşılır şekilde açıklamak, hastanın endişelerini gidermek de işin bir parçası. Ayrıca ameliyatlar bir ekip işidir (yardımcı cerrahlar, anestezi uzmanı, hemşireler vb. ile birlikte). Cerrah, ameliyat ekibini koordine edebilmeli, gerektiğinde liderlik edebilmelidir. Hele aralarında geçen anlaşmazlıklara falan değinmiyorum bile, bir halt bildiğini zanneden bir doktora birşeyler anlatabilmek, onun o anlamsız egosunu alt edebilmek, bir deveye bir günde 500 bin adet hendek atlatmaktan farksızdır. Aslında soru yazarlık mı beyin cerrahisimi yerine yazarlık mı insan ilişkileri mi olsaydı kesin cevabım insan ilişkileri olurdu...

Birçok beyin ameliyatı saatlerce sürebilir (özellikle kompleks vakalarda 10-12 saate varan süreler mümkündür). Cerrahların uzun ameliyatları ayakta sürdürebilecek, mikroskop altında uzun süre çalışabilecek bedensel dayanıklılığa sahip olmaları gerekir. Ayrıca nöroşirürjiyenler haftada 70 saati aşan mesai yapabilirler ve gece acil durumlarında aniden göreve gelmeleri gerekebilir. Bu nedenle uykusuzluğa ve yoğun tempoya dayanabilmek de mesleğin bir gereğidir...

"Bu beyin ameliyatı değil" deyimi, bir işin nispeten daha basit olduğunu anlatmak için kullanılır; gerçekten de beyin cerrahisinin her adımı kritik ve hata toleransı sıfıra yakındır. Bir beyin cerrahı, operasyon esnasında milimetrik bir hata yaparsa hastada kalıcı nörolojik hasar, felç ya da ölüm meydana gelebilir. Bu nedenle cerrahlar işlerini son derece dikkat ve özenle yapmak zorundadır. Her ameliyat öncesi detaylı planlama yapılır, beklenmedik durumlar için alternatif stratejiler geliştirilir. Tüm bu süreç cerrah üzerinde muazzam bir performans baskısı oluşturur. En ufak bir kusurun bedeli hastanın hayatıyla veya yaşam kalitesiyle ödenebileceği için, nöroşirürjiyenler sürekli zihinsel bir tetikte olma hali yaşarlar. Bu durumun meslekte tükenmişlik sendromuna yol açtığı da bilinmektedir. Bir mesleki değerlendirme, beyin cerrahlarının mesleki baskılar nedeniyle tükenmişlik (burnout) yaşama riskinin yüksek olduğunu ve bunun nedeninin "sürekli malpraktis (hatalı uygulama) riski altında çalışmak" olduğunu vurguluyor.[10] Özellikle ABD gibi ülkelerde malpraktis davalarının sıklığı düşünüldüğünde, cerrahlar her an en kötü senaryoyu akıllarının bir köşesinde taşımak zorundadır.

Şimdi ikiside zor. Burada herkes hemfikirdir diye düşünüyorum. Bir tarafta somut, anlık ve geri döndürülemez kararlarla dolu bir tıp disiplini; diğer tarafta ucu bucağı olmayan bir rekabet ve yaratıcılık denizi. Peki eldeki kanıtlar, yazarlığın genel anlamda daha zor olduğunu destekliyor mu? Bir kısım uzman ve araştırmacıya göre evet.

Tüm Reklamları Kapat

Eğitim alanının duayenlerinden Lee Shulman, yıllar süren gözlemlerinin sonucunda "sınıf öğretmenliği, insanlığın icat ettiği en talepkâr, ince ve karmaşık uğraştır; beyin cerrahisinin bile yanına yaklaşabileceği tek zaman, doğal bir afet sırasında acil serviste çalışmaktır" diyerek öğretmenliğin (ve genelde bilgi aktarma/yaratma işlerinin) karmaşıklığını vurgulamıştır.[11] Burada anlatılan "öğretmen uzmanlık paradoksu", dışarıdan basit görünen entelektüel işlerin aslında çok katmanlı ve zor olduğunu gösteriyor. Benzer şekilde bir roman yazarı da dışarıdan "masa başı işi" yapıyor gibi görünse de kafasında kurguyu inşa etmek, karakterleri geliştirmek, dilin imkanlarını sonuna kadar kullanmak gibi sayısız görevi eşzamanlı yürütür. Kay DiBianca gibi yazarlar, bu nedenle beyin cerrahisi ile yazarlığı karşılaştırırken yazmanın belki de daha çetin bir mücadele olduğunu dile getirirler. DiBianca'nın "yazmak beyin ameliyatından daha zor" ifadesi, elbette mesleki bir espri payı da içerir; zira bir roman yazarken bir insanın hayatını riske atmazsınız (dolaylı yoldan evet ancak direkt olarak hayır, yani şimdi manipülasyonun dibini yapıp insanları kandırırsanız ayrı tabii, seri katilliği savunursanız ve usta bir yazarsanız, illaki 100.000 okuyucudan ennn kötü 100'ü ilgi duymaya başlayacaktır, aslında bu 100'den fazla olacaktır da insanlar etik kurallardan korkacakları için dile getiremeyeceklerdir). Burada "zorluk" kavramı, yaratıcı sürecin kompleksliği ve yazarın kendi zihniyle mücadelesi bağlamında ele alınmaktadır. Nöroşirürjiyende stres dışarıdan (hastanın durumu) gelirken, yazarda stres çoğu zaman içeridendir (ilham bulamama korkusu, yeterince iyi olamama duygusu vs.). Bu içsel mücadelenin yarattığı baskı o kadar yüksektir ki, pek çok yazarın ruh sağlığını bozabilecek düzeye varabilir ki zaten bunun da kanıtını yukarıda verdik.

İstatistiksel veriler de yazarlığın zorlu doğasına işaret ediyor. Örneğin herhangi bir blog yazısının internette başarıya ulaşma ihtimali istatistiksel olarak çok düşüktür: Tüm web sayfalarının yalnızca %9-10 kadarı Google'da anlamlı bir trafik alırken, geri kalan %90'ı hiç görünürlük elde edemiyor. Bu durum SEO yazarının emeklerinin büyük ihtimalle boşa gideceği anlamına geliyor. Oysa bir beyin cerrahı, her ameliyatıyla doğrudan bir etki yaratır – her başarılı ameliyat somut bir kazanımdır (bir tümörü almak, kanamayı durdurmak vb.); başarısızlık riski olsa da, yapılan işin bir karşılığı hemen vardır. Yazarlıkta ise başarı belirsiz ve nadir olduğundan, yazar sürekli bir "yeterince iyi miyim?" endişesiyle çalışır. Akademik yazarlıkta da benzer bir dengesizlik görülür: Bir araştırmacı aylarını, yıllarını verip bir çalışma yapar, ama belki de %5'lik bir şansa sahip bir dergiye gönderir ve büyük ihtimalle reddedilir :D Şaka gibi ama öyle. Bu döngü birkaç kez tekrar edebilir. Emek ve ödül arasındaki uçurum, yazarlık işinin en zor yanlarından biridir.

Ayrıca yazarlık mesleği, rekabetin asla bitmediği bir alan. Bir beyin cerrahı gerekli uzmanlığı kazanıp diplomalarını aldıktan sonra genellikle mesleğinde kalıcıdır ve hizmetine talep vardır (örneğin bir hastanede daimi pozisyon alabilir, hasta akışı olur). Oysa bir yazar sürekli olarak bir sonraki işi veya projesi için tekrar kendini kanıtlamak zorundadır. Bir akademisyenin bugün yayınladığı makale yarın eskir ve yenisini yapmak zorunda kalır; bir içerik yazarı Google algoritmalarına uyum sağlasa bile üç ay sonra şartlar değişebilir. Hiçbir başarı kalıcı değildir, sürekli tetikte kalmak gerekir. Bu da yazarlığı asla "rahat bir meslek" haline getirmez.

Tüm Reklamları Kapat

Elbette, insan beynine müdahale etmek müthiş bir teknik ustalık ve cesaret ister; bir hayatı kurtarmak veya kaybetmek an meselesidir. Ancak zorluk yalnızca fiziksel risk ve teknik karmaşıklıkla ölçülmez. Yazarlığın zorluğu, insan zihninin derinliklerinde gerçekleşen yaratıcı bir savaştır: belirgin başlangıç ve bitiş noktaları yoktur, başarı ve başarısızlık çoğu zaman sübjektiftir, insanın kendi psikolojisi en büyük engel olabilir...

187 görüntülenme

Kaynaklar

  1. M. Sebastian. Writers Have Higher Risk Of Mental Illness: Study - Pr Daily. (18 Ekim 2012). Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: PR Daily | Arşiv Bağlantısı
  2. Wikipedia. Concept In Psychology. (27 Temmuz 2004). Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
  3. K. DiBianca. The Craft Of Writing - January 2020. (13 Ocak 2020). Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: Kay DiBianca | Arşiv Bağlantısı
  4. iankitsingla, et al. How Many Blog Posts Are Published Per Day In 2025? (5 Stats). (30 Kasım 2023). Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: Master Blogging | Arşiv Bağlantısı
  5. Colorlib. Page Not Found - Colorlib. Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: Colorlib | Arşiv Bağlantısı
  6. J. A. B. Schneider. Publications Output: U.s. Trends And International Comparisons | Nsf - National Science Foundation. Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: ncses | Arşiv Bağlantısı
  7. B. Bjórk. Acceptance Rates Of Scholarly Peer-Reviewed Journals: A Literature Survey. Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: ResearchGate | Arşiv Bağlantısı
  8. C. Flaherty. New Study Says Graduate Students' Mental Health Is A "Crisis". Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: Inside Higher Ed | Higher Education News, Events and Jobs | Arşiv Bağlantısı
  9. New Book Recommendation. Page Not Found - New Book Recommendation. Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: New Book Recommendation | Arşiv Bağlantısı
  10. J. Fernandez. How Long Does It Take To Become A Neurosurgeon?. (5 Aralık 2023). Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: American University of Antigua | Arşiv Bağlantısı
  11. Peps. The Teacher Expertise Paradox. Alındığı Tarih: 13 Şubat 2025. Alındığı Yer: Evidence Snacks | Arşiv Bağlantısı
12
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Süleyman Uğur Özcan
Öğr. Gör. 1 ay önce

Beyin ameliyatı yapabilmek ileri teknik beceriler ve anlık karar verme yeteneği gerektirir. Hata payı son derece düşüktür; küçük bir hata geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabilir. Cerrahın anatomi bilgisi, el becerisi ve soğukkanlılığı hayati önem taşır.

Nitelikli bir yazar olmanın da farklı bir zorluk taşıdığı aşikar. Yazarlık, sadece teknik bir beceri değil, aynı zamanda derin düşünce, estetik anlayış, hayal gücü ve dil ustalığını da beraberinde gerektirir. Kalıcı ve etkileyici eserler üretmek için yıllarca süren entelektüel bir birikim ve dilin sınırlarını zorlama süreci gerekir.

Öğrenmesi daha zor olan açısından bakarsak, beyin cerrahisi daha uzun ve titiz bir eğitim gerektirir. Ancak "yaratıcılık ve özgünlük gerektiren" bir iş açısından bakarsak, büyük bir yazar olmak daha zor olabilir. Çünkü mükemmel bir teknik cerrah eğitilebilir, ama büyük bir yazarın sahip olduğu vizyon ve anlatım gücü öğretilemez.

Tüm Reklamları Kapat

147 görüntülenme
9
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yusuf Selçuk Acır
Tıp öğrencisiyim 1 ay önce

Beyin ameliyatı teknik bilgi ve beceri gerektirir ancak nitelikli bir yazar olmak bunların yanında bir fikri temsil etmeyi gerektirir. Ayrıca nitelikli bir yazar olmak için yaratıcılık yeteneği gereklidir. Kısaca nitelikli bir yazar olmak biraz da doğuştandır. Beyin ameliyatı belirli bilgi birikimi ve tecrübe ile çok zor da olsa yapılabileceği kanaatindeyim

118 görüntülenme
7
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Halim Yusuf Pilavcı
Araştırmacı Yazar 1 ay önce

Kendi perspektifimden bakacak olursam, tabii ki de nitelikli bir yazar olmak daha zor. Beyin ameliyatını yaparsın, ayrıntılarını öğrenirsin, inceliklerini kavrarsın. Lakin yazar olmak için bir şeyler öğrenmek değil, bir şeyler düşünmek çok daha önemlidir. Hayal gücünün ve niteliğinin gelişmiş olması gerekir.

Mesela bir beyin cerrahısınız; hayatınız boyunca beyin ameliyatı yapıyorsunuz. Ancak bir yazarsınız ve bir anda tükenmişlik sendromuna girebiliyorsunuz, depresyona sürüklenebiliyorsunuz. Hatta bir şiir yazarsınız ve onu tamamlamak için 22 yıl beklemeniz gerekebilir. İşte bu yüzden, nitelikli bir yazar olmak, beyin ameliyatı yapmaktan katbekat daha zordur."

Tüm Reklamları Kapat

5
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close