İş kesinlikle bu kadar basit değil. İlaç sektörünün her sektör gibi bin bir sorunu var; ancak piyasadaki ilaçların EZİCİ ÇOĞUNLUĞU (bakın öyle çoğunluğu falan değil, EZİCİ ÇOĞUNLUĞU) yüz milyonlarca ve hatta daha geniş zaman aralıklarında milyarlarca insanın hayatını kurtardı ve her gün kurtarmaya devam ediyor. Bir ilaç düzgün çalışmadığında ve arkasında hile hurda çıktığında onu (ve tüm sektörü) yerden yere vurmaktan geri durmuyoruz, çünkü bunu yapmak gerçekten çok kolay. Ama her başarısız ilaca karşılık başarılı olan onlarca, yüzlerce ilaç var. Tabii zaten beklentimiz ilaçların çalışması yönünde olduğunda, çalıştıklarında pek bir lafı edilmiyor.
Thalidomide faciası nedeniyle 46 ülkede 10.000 çocuk ağır deformitelerle doğdu, binlerce düşük yaşandı, bu "tarihin en büyük ilaç faciası" olarak kabul ediliyor; ama öte yandan oral rehidrasyon tedavisi sayesinde 1960'larden bu yana 70 milyondan fazla bebeğin ve çocuğun hayatı kurtuldu.[1] Ama sağda solda, internet videolarında, hatta Evrim Ağacı'nda bile bunlardan hangisini duyuyorsunuz? Tabii ki thalidomide'i... Çünkü o "satıyor".
Keza COVID-19 aşılarıyla ilgili komplolar satıyor, onları duyuyorsunuz; halbuki virüs 7 milyondan fazla kişiyi öldürdü; mRNA aşılarıysa en kötü ihtimalle 14.4 milyon insanın hayatını kurtardı; sayı muhtemelen 20 milyonun üzerinde.[2][3] Bunu duyuyor musunuz? Hayır. Çünkü aşılar nedeniyle hayatı kurtulanlar, hayatlarını kurtaranın aşı olduğunu bilmiyorlar; dolayısıyla sonucu övmüyorlar. Hatta aşı olup da hastalığa yakalananlar, "E aşı olduk, yine hastalandık?" diyip küçümsüyorlar, halbuki aşı olmasa belki entübe edilecek şekilde yoğun bakıma kaldırılacaklarının (veya hiç olmazsa çok daha ağır bir şekilde hastalığı geçireceklerinin, işlerinden olacaklarının, sevdiklerini daha fazla hasta edeceklerinin) farkında değiller.
Keza mesela psikiyatri gibi sahalar sürekli yerden yere vuruluyor, işte bizi dinlemiyorlar, gereksiz ilaç yazıyorlar, suratımıza bakmadan tanı koyuyorlar, vs. Evet, bunun olduğu bir dolu vaka var ve psikiyatri bu açıdan genellikle "sorunlu" görülüyor; ancak her o tür vakaya karşılık ON BİNLERCE insanın hayatı o psikiyatristlerin verdikleri ilaçlar sayesinde iyileşiyor ve pekişiyor. Kaldı ki yapılan araştırmalarda, 100 üstünden yapılan MIPS skorlama sisteminde psikiyatristlerin başarı oranı 84 puan çıkarken, diğer tıp sahalarınınki 89.7 çıkıyor mesela.[4] Evet, ortalamanın altında psikiyatri; ama 89.7 ile 84 puan arasındaki fark, koskoca bir sahayı silip atmaya değecek boyutta mı? Kesinlikle hayır. Psikiyatriyi iyileştirmemiz gerekiyor, silip atmamız değil (kaldı ki MIPS'in psikiyatri sahasını etkili ölçemediği de iddia edilebilir; ama o tartışmalara girmeyeceğim). Yoksa ondan faydalanan milyonlarca hastayı da çöpe atmış olacağız. Kritik nokta bu.
Bu öyle "toz pembe" bir perspektif falan değil, istatistikler direkt olarak bunu gösteriyor; aksini değil. Ve istatistiklerle ilgili sıkıntı bu: İnsanların "duyduğu ve gördüğü" şeyler, genellikle istatistiklerin azınlık tarafı oluyor, çünkü çoğunluk tarafta olanlar durumlarını "malumun ilamı" olarak görüp, paylaşmıyorlar. Yani astrolojide, falcılıkta, vs. olan "seçici algı" burada da devreye giriyor. Sosyal medyada konuşulan, şikayet forumlarına yazılanlar neredeyse her zaman azınlıkta olan gruplar - ki %3, 5, 10'luk bir kitlenin yan etkiler göreceği veya ilaçtan fayda görmeyeceği zaten o ilaç piyasaya sürülmeden önce yapılan akademik çalışmalarda da biliniyor; ama insanlar olasılık teorisini hayatlarına uygulamayı bilmedikleri için, o %3, 5, 10'luk dilime düşmelerinin "normal" olduğunu fark edemiyorlar. Tabii ki şikayet etsinler, etmesinler demiyorum; ama bu, sektörü toptan silip atmak için yeterli değil. İstatistiklere bakacaksınız. Araştırmalardaki istatistiklerle halktaki istatistikler makul ve bilimsel sınırlar içinde örtüşüyor mu ona bakacaksınız. %95'in hayatının iyileşmesini, %5'in hayatının iyileşmemesi egale ediyor mu, ona sonra karar vereceksiniz.
Kapitalist güdüler sektöre bazı faydalar sağlıyor ama bazı zararlar da veriyor, evet. Bu zararların hepsi sandığınız türden zararlar da değil, buradan ilginç bir örneği okuyabilirsiniz (özetle, insanların sandığının aksine, ilaç firmaları kapitalist güdüler nedeniyle hastalıklar uydurup da onları tedavi edecek ilaçlar falan üretmiyorlar; tam tersine, halihazırda var olan hastalıkları tedavi edebileceğini bildiğimiz ilaçları, sırf o hastalardan yeterince yok diye veya satamayacaklarını düşündükleri için bu hayat kurtarıcı ilaçları üretmemeyi seçiyorlar; asıl sorun da bu). Keza bilimin her alanında ticarileşmenin getirdiği bazı kaçınılmaz olumsuz etkiler ilaç sektöründe de var; bunları anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz. Tüm sektörlerin ama özellikle de bu tip hassas sektörlerin sürekli denetimde tutulması aşırı önemli; ama sınırlarımızı düzgün belirlememiz gerekiyor. Mesela sistemi genel olarak eleştirmek, ilaç sektörünün özellikle şeytani olduğu gibi bir algıdan çok daha isabetli ve gerçekçi.
Özetle: İlaç sektörünü yerden yere vurmak çok basit; ta ki hayatınızı (veya sevdiklerinizin hayatını) kurtaracak o ilacı, tedaviyi, terapiyi alana dek... Kardiyovasküler hastalıkları olanları, diyabetlileri, gastrointestinal problemleri olanları, depresyondakileri hayatta tutan ilaçları bir düşünün. Bunları eşiniz, dostunuz, dedeniz, nineniz, amcanız, halanız kullanıyor, o sayede hala hayattalar. Ki illa "hayatın kurtulması" gibi dramatik bir şeyin olması da şart değil, gün içinde en basit baş ağrısından kas tutulmasına kadar, regl ağrısından mide bulantısına kadar, kaşıntıdan ishale kadar, aksi takdirde sizi işinizden edebilecek veya sosyal ilişkilerinizi bozabilecek onlarca problemi çözen ilaçları düşünün. Bu kadar acımasız olmamak lazım. Pire için yorgan yakmamak lazım. Tabii ki uyanık olalım, veriyi dikkatli okuyalım, içinde yaşadığımız sistemin yarattığı problemleri iyi anlayalım ve çözmek için mücadele verelim; ancak bilimin en müthiş teknolojilerinden olan ilaçları da öyle kolay kolay silip atmayalım. Zira bunu yapmayı seçenler, emin olun ki kendi özel hayatlarında o sektörün ürettiği ilaçlardan fayda görüyorlar. Ama işin o yüzünü söylemiyorlar. Ve insanlık bazında baktığımızda, ürettiğimiz ilaçlar hayat kalitemizi ve ömrümüzü fersah fersah geliştirdi, öyle gıdım gıdım falan değil. Yıktıklarından %3-5 fazlasını değil, onlarca ve yüzlerce kat fazlasını bize/hayatlarımıza sağladı. Bu gerçekleri asla unutmamak gerek.
300 görüntülenme
Kaynaklar
-
B. Dadonaite, et al. (2024). Oral Rehydration Therapy: A Low-Tech Solution That Has Saved Millions Of Lives. Our World in Data. | Arşiv Bağlantısı
-
Wiley. (2022). Lives Saved By Covid‐19 Vaccines. Wiley, sf: 2129-2129. doi: 10.1111/jpc.16213. | Arşiv Bağlantısı
-
V. Agrawal, et al. The Impact Of The Global Covid-19 Vaccination Campaign On All-Cause Mortality. (30 Ekim 2023). Alındığı Tarih: 19 Ekim 2024. Alındığı Yer: NBER
doi: 10.3386/w31812.
| Arşiv Bağlantısı
-
A. C. Qi, et al. (2022). Comparison Of Performance Of Psychiatrists Vs Other Outpatient Physicians In The 2020 Us Medicare Merit-Based Incentive Payment System. JAMA Health Forum, sf: e220212-e220212. doi: 10.1001/jamahealthforum.2022.0212. | Arşiv Bağlantısı